Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '07

 
Kategori
Mizah
 

Dedem...

Dedem...
 

Benim bir dedem vardı. Bodrum'da ağustos sıcağında artık havalar serinlemeye başladı diye yün çoraplarını aramaya başlardı (şimdi benim bir önceki blogumu okuyanların ya yine mi çorap dediklerini duyar gibi oluyorum ama söz bu son çorap bloglarımında geçen... ). Babaannemin onu bir gece yatağa paltoyla yatma girişimi sonucu yataktan kovduğu rivayet ediliyor ama ne kadar doğru bilemem. Kendisinden doğrulatamadım, ölmüş bir insanın arkasından da yalan yanlış konuşmak istemem.Öbür tarafta karşılaşırız filan açıkcası bana kızmasını istemem..

Dedem soğuktan çok korkardı. Bizi en çok şaşırtan hareketi bir sabah elindeki cezvenin içine zeytinleri atıp ısıtmaya çalışması ve ne yapıyorsun dedeeee çığlıklarımıza buzdolabına koyuyorsunuz zeytinleri çok soğuk oluyor şeklinde cevap vermesiydi...ve her hastalığın sebebi soğuktu, daha doğrusu yeldi. Yeli biliyorsunuz, kısaca halk arasında rüzgar ya da türk dil kurumuna göre havanın yer değiştirmesinden dolayı oluşan esinti. İşte bu yer değiştiren esinti dedemin tüm dertlerinin kaynağıydı. Aslında çok da fazla bir derdi yoktu sadece 93 yaşına geldiğinde gözleri çok iyi görmüyor, kulakları pek iyi duymuyordu ve çevresinde kendisini kıyaslayacağı kimse kalmadığı için (düşünün ''ya bu da ölmüş'' dediğimiz insanlar ondan yaklaşık 15-20 yaş küçük oluyordu) hep kendisini hasta hissediyordu. Ben, hastanede çalışmanın avantajlarını kullanarak ona kısa süre içinde bir göz ameliyatı ve kulaklık alınmasını sağlamıştım ama o doktorlara para vermediği için bu küçük operasyonun bir işe yaramadığını düşünüyor ve köydeki tarlasını satma planları yapıyordu. Yani 90 küsürlü yaşlardan sonra yapılan yenileme çabaları pek bir işe yaramamış ve dedem 96 yaşında öldüğünde çevreyle pek iletişim kuramadan kendi dünyası içindeyken dünyasını değiştirmişti.
Yazları annemler Bodrum'a yazlığa gittiklerinde hiçbir zaman onlarla gitmek istemezdi. Babam ''ona sen Bodrum paşasısın gitmen lazım'' der, o da ''ben Ankara'da torunumla kalmak istiyorum , o bana bakar'' der fakat benden beklenen desteği göremediği için mecburen giderdi. Ayrıca babam ve annemin İç Anadolu'nun çok güzel bir köyünde dönümlerce toprağı varken, tutup hiçbir bağlarının olmadığı bir ilçede, ufacık bir evin bahçesindeki meyve vermeyen iki üç ağaçla ve ne işe yaradığı belli olmayan çiçeklerle ilgilenmelerini hiç ama hiç anlayamadan ayrıldı aramızdan.

Ben dedem kadar uzun yaşar mıyım bilmiyorum, torunlarım olur mu onu da bilmiyorum ama dedemle her ne kadar dünyalarımız çok farklı olsa da onu çok özlüyorum ve eğer torunum ya da torunlarım olma şansını bulursam şu cezvede zetyin ısıtma işini onların üzerinde denemek istiyorum. Bakalım nasıl tepki verecekler...

 
Toplam blog
: 13
: 496
Kayıt tarihi
: 02.07.07
 
 

1971 ankara doğumluyum. Herhangi bir eğitim hastanesinde doktor olarak çalışıyorum. Müzik aleti çala..