Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '11

 
Kategori
Tasarım
 

Değerlerimiz: Canan Gören, “Sanat, Yapan ve Görenin Sohbetidir”

Değerlerimiz: Canan Gören, “Sanat, Yapan ve Görenin Sohbetidir”
 

Canan Gören (İzmir Bienali -Mayıs 2011)


Canan Hanım’ı ve sımsıcak gülüşünü ilk olarak İzmir Bienali’nde gördüm; soruları dostça yanıtlaması, panosunun önünde alçak gönüllü duruşu ile... İkinci görüşmemizde “Thales, komşumdu!” deyip bir kahkaha attı.

“Hem elinde, hem dilinde” derler ya, sevgili Canan Hanım bu sözün en güzel örneği. Elleriyle neler neler yaratıyor. Bienal günlerinde, benim gibi kim bilir kaç kişi yapıtlarının önünde şaşkınlıkla kalakaldı... İzmir’imize, Antalya’dan katılan bir değer. Matematik öğretmeni, çetin bir dağcı ayrıca seramik sanatçısı. Bu önemli özelliklerine, yaratıcı düşüncesiyle kattığı geri dönüşüm sanatçılığı, Canan Gören’e 2010 yılında “Teknik Okullar Proje Tabanlı Beceri  Yarışması Yaratıcı Sanatlar” dalında Antalya birinciliği ile Akdeniz Bölgesi ikinciliği getirmiş. İzmir Bienali öncesi E.Ü. Ege Meslek Yüksekokulu Sanat Galerisi, 11 Şubat – 4 Mart 2011 tarihleri arasında Canan Hanım’ın sergisine ev sahipliği yapmış. 

Sanatçının yapıtları, çevreci duruşunu yansıtıyor. Evsel atıklardan yarattığı figürler güzel ve ilginç. Bir parça peçeteden balerin yapıveriyor, bir kuşu yakalayıp avucunuza bırakıyor. Plastik yoğurt kapaklarına geçirdiği ten rengi ya da siyah çoraplara öyle özel düğümler atıyor ki sonuca sevinçle, şaşkınlıkla bakmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz. Kayınvalidesinin tavan arasında bulduğu eleklere yaşam vermiş yeniden, görkemli tablolar çıkarmış ortaya.

Canan Hanım, canlı olarak bir opera bale temsili izlememiş; sanırım bir yerli kabileyi de yakından incelememiş. İşte çoraplı çalışmalarda en hayran kaldığım nokta, esinlendiği ya da beslendiği bir görsellik olmadan giydirmesi, modellerini. Modellerini dediğim, giysilerin altında bir takım yerli bedenleri düşündüren çalışmalar bunlar. Modellerin bedenleri, giysileriyle birlikte yapılanıyor. Üstelik Canan Hanım hiç de tasarlamıyor, önceden çizmiyor. O anın yapıtını, o anda yaratıyor. Bedenler, 20 cm’den daha küçük çerçeveler içinde ama yerlerine sığamıyorlar. Dans ediyorlar, başlarında çok zarif şapkalar taşıyorlar, incecik bellerinde kabarık eteklerle yürüyorlar, koltuklarının altında bebeklerini taşıyorlar, yöresel giysiler, ırkına uygun vücutlar olup boy gösteriyorlar. Kaplumbağa Terbiyecisi yorumunu, Mısır Tanrıçası’nı görmek gerek, sanatçının ellerinden...

Canan Gören, kendi takılarını kendisi yapıyor. Olmazsa anlatarak ustasına yaptırıyor. Yaşama pırıl pırıl gözlerle bakan, her zaman içtenlikle gülebilen çok az insan gördüm, birisi Canan Hanım. Çevrenin ve evindeki en küçük parçacığın değerini biliyor, varoluşlarına saygı duyuyor, yok olmalarına izin vermiyor, her şeyi yeniden yeniden yaşama döndürüyor.

Sanatçı Canan Gören, “Sanat, yapan ve görenin sohbetidir” diyor, ekliyor: “Sanat, yaratıcı düşüncenin harekete geçmesidir.”

Canan Hanım’a, canının istediği gibi bir yaşam, gördüğü gibi üreteceği yapıtlarla dolu nice sergiler dilerim.

Canan Gören’i, herkesin en az benim kadar tanımasını isterim.

 
Toplam blog
: 101
: 2403
Kayıt tarihi
: 18.11.07
 
 

İzmir'den merhaba! İzmir'de, Göcek'te, Marmaris'te, Milas'ta, Söke'de, Bodrum'da sonra yine İzmir..