Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '14

 
Kategori
Öykü
 

Değerli müşterimiz

Değerli müşterimiz
 

DEĞERLİ MÜŞTERİMİZ


Öyle yoğun bir telaş içindeydim ki telefonun çalması canımın sıkılmasına neden oldu. O an kaybedilecek tek dakikam bile yoktu ama belki önemli bir şey için arıyorlardır düşüncesiyle telefona cevap verdim. Tanımadığım bir numaradan ve tanımadığım bayan sesinden gelen kutlamaydı.

- Bravo, kazandınız hanımefendi!

- Bakın hanımefendi ben bugüne kadar çabalamama rağmen bir şey kazanmadım, durduğum yerde nasıl kazanabilirim ki!

-  Kazandınız hanımefendi bu bir şaka değil, tamamen gerçek! Bodrum’daki Alafranga Otelde beş gün ailenizle bedava tatil yapacaksınız. Sadece yol parası size ait, beş kuruş para ödemeyeceksiniz. Yalnız bu Pazar günü saat 17.00 de bu konuyu görüşmek üzere Aslan Leon Otel’e bekliyoruz.

Şaşkınım elbette… Bu işin içinde bir iş var malumunuz üzere…

- Affedersiniz, nasıl kazanmışım ki ben?

- Geçenlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu bir ankete katılmışsınız. Çekilen kurada siz çıkmışsınız. On beş talihli arasındasınız Şule Yıldız Hanımefendi!

İçimden “Hadi be, ben kazanmışım ha! Yok ya ben ve kurada çıkmak… Hayır, asla mümkün değil!” dedim. Sonra hatırladım. Geçenlerde cep telefonumu arayarak küçük bir anket yapmışlardı. Bakanlık lafı filan geçince ciddi bir anket olduğunu düşünerek cevaplamıştım. Her yıl bir hafta veya on gün tatil yaptığımı da söylemiştim. 20 günlük yıllık iznimde dayımların yaylasına gidiyorduk. Temiz havası, gürül gürül akan suları, gür ormanı ve renk renk çiçekleri ile mis gibi kokan güzel bir yer… “Ah tatil, dinlenebildiğim tek zaman!” diye iç geçiriyorum. Kendimi tatil hayallerimden çabucak sıyırıp telefona cevap veriyorum.

- Başıma hayırlı bir şey gelmez benim teşekkür ederim. Sıradaki gitsin. Hem ben Pazar günü o saatte müsait değilim.

- Saati değiştirelim o zaman… 18-19- 20 hangisi uygun size?

- E şıkkı uygun bana hanımefendi…

- Hangisi efendim? Yani tam anlayamadım da!

- Hiçbiri…

-Peki, o halde haftaya diyelim mi?

-Bilemiyorum ki! Madem ısrar ediyorsunuz düşüneyim. Çocuklarımla da konuşmam gerekli, onların bu konudaki fikirlerini almam şart!

-Tamam, haftaya ararız o halde… Siz ailenizle görüşün hanımefendi. İyi günler…

-İyi günler…

Konuşma biter bitmez damadımı aradım. “Anne, bize de yaptılar aynısını. Otele gittik İncilay ile ama orada bize 10.000 liralık bir devre mülk satmaya çalıştılar. Vazgeçip döndük.” dedi.

Bu konuşmanın ardından ev telefonu çaldı. Arayan en samimi arkadaşım Betül’dü. Kısa bir hal hatır sorduktan sonra cep telefonunun faturasından şikâyet etmeye başladı.

- Şule’ciğim faturayı ödemeyince “Sayın abonemiz”, ödeyince “Değerli abonemiz” diyorlar.

- Değerli olmayı tercih ederim ama sayın olmak da iyidir, dedim.

- Cep telefonu faturamı ödeyerek sayınlıktan değerliliğe terfi etmek için Falsele gideceğim. Dönüşte sana beş çayına uğrarım. Şu an seninle Sayın Betül olarak konuşuyorum. Sana faturamı ödeyip geleceğim ama bu kez değerli müşteri olarak…

-Tabii, Betül beklerim canım… Şunu unutma tatlım sen benim için her zaman değerlisin.

Ev telefonu tekrar çaldı. Bu defa arayan kişi yine elektrik süpürgesi satmaya çalışan kişiydi. Kaç defa “olmaz” demişti ama adam hala pes etmiyordu. İlle de o süpürgeyi Şule Hanım’a satacaktı.

- İhtiyacım yok. Param yok. Zamanım da yok. Kabul edemem.

- Efendim sadece tanıtım yapacağız. Almak zorunda değilsiniz.

- Kardeşim ben elektrik süpürgesi istemiyorum. İhtiyacım yok!

Ne dediysem fayda etmedi ve tanıtım için geldi eleman. Aile boyu adamı izliyoruz. Adam kararlı satacak bize bunu… Zaten bu kaçıncı araması ve kaçıncı yok deyişimiz… Türkan adlı aile dostumuz hem telefonlarımızı vermiş, hem evimizin adresini bir güzel tarif etmiş. Ah Türkan Teyze yaktın beni, sana ne desem ki!

Eleman aklı sıra evdeki süpürgemizin kötü olduğunu kanıtlayacak. Süpürgemin tozu tam çekmediğini filan anlatıyor ama elektrik süpürgem aslanlar gibi bütün testleri başarıyla geçiyor. Hey yavrum hey! Aslan süpürgem benim!

Adam, bu kez bekâr olan kızıma çeyiz olarak almam için ısrar etmeye başlıyor bu kez de. Baktım kızım istiyor gibi... Adam da kesin satmadan gitmeyecek. Kredi kartına taksit için post cihazını da getirmiş üstelik... Sekiz taksitle istemeye istemeye elektrik süpürgesini aldık. Ne satıcı ama bıkmadan defalarca aradı ama sonunda sattı süpürgeyi! Kızım Selin mutlu oldu ama satıcının mutluluğu hepten tarifsizdi. Bu zaferi o kazanmıştı. Kaybeden bendim geleneksel olarak…

Yeni süpürgeyi deneyelim diyerek kızımla temizliğe devam ettik. Cep telefonum çaldı. Yine tanımadığım bir numara…

- İyi günler… Şule Yıldız ile mi görüşüyorum?

- Evet, benim.

- İyi günler değerli müşterimiz… Ben Bol Kredi Bank’tan arıyorum. Adım Esra Karagül… Güvenlik gereği konuşmalarımız kayıt altındadır. Şule Hanım nasılsınız?

- Teşekkür ederim. İyiyim.

- Siz kıymetli müşterimize özel; adınıza 10.000 lira kredi tanımlanmıştır. Kefilsiz olarak bu krediyi kullanmak üzere bankamıza bekliyoruz.

- Kredi kullanmak istemiyorum. Teşekkür ederim.

- Hanımefendi fikrinizi değiştirir iseniz üç gün içinde bu numaradan bana dönebilirsiniz.

- İyi günler… Dönmeyeceğimden emin olabilirsiniz. Bundan on yıl kadar önce eşimin hastalığı nedeniyle para lazım olmuştu. Bankanızdan kredi almak için iki kefille kapınızı aşındırmıştık da bin bir nazla kredi vermiştiniz. Kaşıkla verip sapıyla da gözümüzü çıkardınız sonrasında… Çektiğimiz parayı iki misliyle ödemiştik. Sayenizde ne zor günler yaşamıştık. Hey yavrum hey! İhtiyacımız olduğunda yalvarta yalvarta verdiğiniz krediyi ihtiyacımız yokken zorla vermek istiyorsunuz. Üstelik kefilsiz…

- Dıt dıt dıt…

- Ayıp ettin ama Esra Karagül… Telefonu yüzüme kapattın! Bunları kayda alıp da patronlarına dinletseydin iyi olurdu ama neyse canın sağ olsun!

İşlerimi tam yoluna koymuştum ki yine cep telefonum çaldı. Pak Bank’tan arıyorlardı. Tatlı bir bayan sesi:

- Şule Yıldız ile mi görüşüyorum?

-Evet. Buyurun, benim.

- Hanımefendi siz özel müşterilerimiz için hazırladığımız bir hizmet var. Çok kısıtlı sayıda üyemiz bu hizmetimizden yararlanacak. Siz de bankamızın elit müşterilerinden olduğunuz için bundan yararlanmanızı istiyoruz. Yalnız birkaç sorumuz olacak. Müsait misiniz?

Artık uygunum. Telefonlar, süpürge satıcısı zaten bütün programımı alt üst etti. Bundan sonrası tufan yani… Hem ben elit müşteriymişim, bana bir hizmet sunacaklarmış. Gururum okşandı. Ağzım kulaklarımda elbette…

- Buyurun. Sizi dinliyorum.

- Hanımefendi işiniz nedir?

- Bir devlet dairesinde memurum.

 - Maaşınızın miktarı nedir?

 - Ayda 1500 lira alıyorum.

 - Oturduğunuz ev size mi ait?

- Evet. Annemden miras olarak bana düştü. Üç oda, bir salon artı mutfak ve banyo…

 - Mükemmel…

- Arabanız var mı?

 - Var.

- Markası, modeli, yılı nedir?

- 2000 model Opel Corsa... On yıl önce almıştık.

- Güzel, eşiniz ne iş yapıyor?

 - Eşim yok, dokuz yıl önce öldü.

- Peki, evinize ayda toplam olarak kaç lira giriyor?

- 1500 lira giriyor. Başka çalışanımız ve yan gelirimiz yok. Kocam serbest meslek sahibiydi. Sigortasını çok geç başlatmış. Bize maaş bağlanmadı. Oğlum Ankara’da Üniversite’de okuyor. Allah’a şükür ki amcasının evinde kalıyor. Ortanca kız evde yanımda, Kamu Personeli Seçim Sınavına hazırlanıyor. En büyük kızım da beş yıl önce evlendi. İki torunum var ellerinizden öperler.

 - Peki, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Sunacağım hizmet önerisi sizi asla kapsamıyor. İyi günler bayan!

Telefon alelacele adeta yüzüme kapandı. Ben çok üzgünüm tabii… On dakika öncesine kadar elit müşteriler arasında olup da birdenbire gözden düşmeyi hazmedebilmiş değilim. Önceleri sıcacık bir ses tonuyla hanımefendi diye hitap edilirken sonrasında buz gibi bir sesle bayan denilmesi de pek yenilir yutulur bir durum değil…

Sesimi mahsustan ağlamaklı yaptım. Kızıma seslendim:

- Selin, yavrum ben Pak Bank’ın elit müşterilerinden değilmişim. Önce beni havaya soktular, uçurup göklere çıkardılar. Sonra tepeden attılar da beyin üstü yere çakıldım. Ah ahhh! Keşke gelirimizi daha çok söyleseydim de bu elitliği geç bulup çabuk kaybetmeseydim. Şimdi ağlayacağım ühü ühü ühüüüü...

- Hıh… Çok da umurumuzdaydı sanki! Takma kafana tokadan başka şey benim şeker annem…

Kızımla kahkahalarla güldük. Parası olanlar elit ve değerli müşteri demek ki! Beni kapsamayan hizmet kendilerinin olsun.

- Anneciğim, sana şöyle bol köpüklü sade bir kahve yapayım; yanında sevdiğin kuşlokumlarından da ikram edeyim ne dersin?

- Hadi kızım, bol köpüklü Türk kahvemizi yudumlarken telefonu da şarja koyalım. Bu kadar gereksiz konuşmaya batarya mı dayanır? Bir de güzel bir kanal bul televizyonda… Kızım, çok şükür aç değiliz, açıkta değiliz. Sağlığımız en büyük zenginliğimizdir. Evimizde huzurluyuz binlerce şükür Allah’ıma… Varsın elit müşterilerinden olmayalım. Falselin değerli müşterilerinden Betül Teyzen beş çayına gelecek. Sen kakaolu kek çırp, ben de çayın yanında ikram etmek için peynirli sigara böreği sarayım.

HARİKA UFUK

ADANA

9-12-2013

SAAT: 20.30

-          

  

 
Toplam blog
: 389
: 261
Kayıt tarihi
: 01.12.13
 
 

Adana'da doğdu. Öğrenim hayatına İstanbul'da Çengelköy İlkokulu'nda başladı. İstanbul Marmara Ünive..