Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '08

 
Kategori
Haber
 

Demokrasinin “kanadı” hasar gördü…

Demokrasinin “kanadı” hasar gördü…
 

Anayasa Mahkemesi, beklenen kararını en erken zamanda verdi ve AKP’nin “Suçlu” olduğuna, ancak “Kapatılmasının gerekmediğine” karar verdi…

Bu konuda yazdığım birçok yazıda da belirttiğim gibi, partilerin kapatılmasının bir anlamı yok, çünkü aynı düşünce ve yolda tekrar parti kurulabiliyor. Önceki kapatmalarda da bunun örnekleri var.

Yine anayasa’nın “Amir” hükmüne rağmen “Devamı” niteliğinde parti kurulmaktadır.

Bu nedenle “Kapatma” cezasının her hangi bir etkinliği söz konusu değil…

Ayrıca “Kapatma” kararı verilerek “Mağdur” rolü oynanmasına izin verilmemiş oldu.

Gelelim kararın ortaya koyduğu sonuca…

Anayasa Mahkemesi, bu kararı ile AKP’nin “Suçlu” olduğuna karar vererek hazine yardımının yarısından yoksun bırakılmasına karar verdi.

Bu karar ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın iddianamesindeki atılı suçların doğruluğuna karar verdi ve bu kararı 11 üyeden 10’u ile onayladı.

AKP’nin ve siyasi partilerin tümünün, bu karar sonrası oturup şapkalarını önlerine koyarak düşünmesi gerekir.

Kendilerinin varlığını sağlayan Anayasal kurallar dışında faaliyet göstermenin mümkün olmadığını, her şeye rağmen Anayasa ve yasaların arkasını dolanarak bir yere varılamayacağını anlamaları gerekir.

Bu karar AKP’ye de diğer partilere de bir uyarı niteliği taşımaktadır. İyi okunmalı, doğru yorumlanmalı, içine siyasi polemik sokulmamalıdır.

Özellikle AKP’nin Anayasa’nın 1 ve 2 inci maddeleri ile oynanamayacağı, arkasının dolanılamayacağını, hatta akıldan bile geçirilemeyeceğini iyice anlaması gerekir.

Özellikle “Laiklik” kavramının sulandırılamayacağını bilmeli, aklına kazımalıdır.

Bu karar ile bir şeyin daha önü kesilmiştir. AKP, seçmeninin karşısına artık “Mağdur” olarak çıkamayacaktır. Çıkarsa, kimse inanmayacaktır.

Fakat kararın en önemli etkisi daha başka…

O da şu…

Bana göre “Demokrasinin kanadı” hasar görmüştür. İyileşene kadar uçarken, havada süzülürken daha dikkatli olması, çok fazla kanat çırpmaması gerekecektir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu karar sonrası artık “Sabıkalı” bir siyasi parti tarafından yönetilmektedir. Bu durumun de en kısa zamanda düzeltilmesi ve “Milli irade”nin de kararının alınması gerekecektir.

“Milli irade”nin kararını almanın yolu da bellidir, “Sandık” ortaya gelecek “Milli irade” bu konudaki kararını verecektir. Ülke “Sabıkalı” bir parti tarafından mı yönetilsin, yoksa “Sabıkalı” duruma düşen siyasi partiye bir de “Milli irade” de gereken yaptırımı uygulasın mı?…

Buna karar vermelidir.

Benim tahminim ve düşüncem o ki, AKP iktidarı da bu yolu seçecek, yaklaşan yerel seçimler ile genel seçimleri birleştirerek “Sandığı” ortaya koyacaktır.

Bundan sonra “Demokrasi” işleyecek, “Milli irade” de bu konudaki kararını verecektir.

Kendisini “Sabıkalı” bir siyasi parti mi yönetecek, yoksa “Sabıkalı” partiye “Milli irade” de ayrıca dinlenme cezasını uygun görecek mi?

Konu bu ve bu şekilde de demokratik kurallar içinde çözülmüş olacak, hiç kimsenin söyleyecek lafı olmayacaktır.

Bütün bunlara rağmen, Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın tavrı çok önemli olacaktır. Çünkü ilk anda yapılan konuşmalardan çıkarabildiğim kadarıyla AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN “Sabıkalı” duruma düştüklerini kabul etmemektedir.

Yani…

Başta Recep Tayyip ERDOĞAN olmak üzere, verilen kararı kabullenemeyecek, atılı suçtan dolayı kazandıkları “Sabıkalı”lık durumuna itiraz edecekler ve yine her zamanki gibi seçmenin karşısına “Mağdur edildik” söylemi ile çıkacaklar…

Ne yazık ki ortaya çıkan ilk tabloda görünen resim bu…

Bu tavrın hiçbir yararı yok, olmayacak da…

Nasıl ki bu güne kadar Anayasa Mahkemesinin kararını beklediysek, bundan sonra da bir süre daha AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN’ın tavırlarını, seçeceği yolu izleyeceğiz.

Son söz olarak…

AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN’ın gelecek günlerde izleyecekleri yol, hem kendi siyasi geleceklerini, hem Türkiye’nin hem de milletin siyasi ve ekonomik geleceğini belirlemesi bakımından önemlidir.

Çatışmanın değil, uzlaşmanın…

Sayının değil, kuralların…

Hukukun üstünlüğünün…

Ve…

Yasama, yürütme ve yargı’nın birbirinden bağımsız, millet adına karar veren kurumlar olduğunu kabullenmenin daha doğru olduğunu ortaya koyacaktır.

Bugünden sonra bunları izlemeye devam edeceğiz…

Bu aşamadan sonra demokrasinin “Kanadındaki” hasarın çok çabuk tedavi edilmesi şart…

<ı>31 TEMMUZ 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..