Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '15

 
Kategori
Anılar
 

Deprem sonrası ( Bölüm 2 )

Deprem sonrası ( Bölüm 2 )
 

Bir tutkudur Değirmenderem


Adı ben de saklı komşu ablam evinde hasar olmasa da tedbir olarak apartmanlarının yanındaki boş arsaya bir prefabrik yaptırmıştı. Küçük bir artçıda pılıyı pırtıyı toplayıp ailece prefabrike taşınılıyor, aile fertleri bu taşınma işinden bıksa da ses çıkartamıyordu.
Bir sabah bahçede bizim köpeğin kulağını toprağa dayayarak dinlediğini sonra da başını havaya kaldırarak bir süre öyle durduğunu ve bunu sürekli tekrarladığını gördüm. Pek bir anlam veremesem de gündem deprem olduğundan işi yine bir şeyler mi olacak hayvana malum olduya bağladık. Dükkana indiğimde de tesadüfen komşular da oradaydı sohbet arasında bu durumu paylaştığım komşu ablam yine endişelenmişti.
Aradan bir kaç dakika geçmeden evin büyük oğlu sırtında yatak yorgan bir elinde tüp bana mogurdanarak prefabrike taşınıyordu bile..
Ertesi gün annem köpeğin kulağı iltihaplanmış deyince olayın aslı ortaya çıkmıştı. Köpeği veterinere götürdükten sonra komşu ablama uğradım. 
- Abla geçmiş olsun eve çıkabilirsin.
- Ne oldu? Neden?
- Köpeğin kulağı iltihap yapmış meğer ondan öyle davranıyormuş.
- Allah seni nasıl bilirse öyle yapsın, diyerek başladı gülmeye
Sürekli taşınmaktan canından bezmiş olan evin oğlu,
- Eh abi sana ne diyeyim diyerek bastı içinde çok şey barındıran kahkahayı...
Mevki, Harmantarla yer Değirmendere Çadır Kent
Tam karşısında bağımız var ve deprem sonrası eş dost kim varsa oraya yerleştik. Bizimki de çadır kent olmasa da küçük bir çadır köy gibi oldu. Bu kalabalık nüfusun hanımları hep birlikte işe de girişiyor, çay sohbetlerine de yapıyor, birlikte yürüyüşe de çıkıyor. 300 metre ilerisi mezarlık ve o günlerde yaşanan acıların etkisiyle de olsa gerek herkes mezarlıktan korkuyor. Mezarlığa 50 metre kala büyük bir taş var. Hanımlar yürüyüşe çıktıklarında mezarlık istikametinde o taşı ölçü yapmış taşa kadar gidip dönüyorlar. Mezarlığa yaklaşmıyorlar. Fakat bizim Çadır Köy'ün muzuru Halit Aktaş, her gün geçerken taşı mezarlığa doğru itermiş. Bir kaç gün geçince taşa kadar yürüseler de her gün daha fazla mezarlığa yaklaşır olmuşlar. Anlam verememişler ama artık nerdeyse mezarlığa girecek duruma gelince hanımlar işe uyanmış. Bir süre olayın faili bulunamasa da çok geçmeden tesbit edilmiş.
Yine bizim Çadır Köy'den,
Kış geldiğinde Çadır Kent sakinleri elektrik sobası ile ısındığından, sürekli bizim Çadır Köy'ü de etkileyen elektrik kesintileri olurdu. Bizim Köy'den Fatma Abla, hemen Elektrik Kurumuna telefon açar, söylenir dururdu. Bu uzunca bir süre böyle devam etti. Artık Elektrik Kurumundakiler Fatma Abla'yı tanır hale gelmişti. Aylar geçti artık bahar geldi ve kesintiler de son buldu. Çadır Köy'de bir bayram günü aklımıza muzurluk geldi, Elektrik Kurumundan arıyoruz diye Fatma Abla'yı aradık.
- Alo abla ben Elektirik Kurumundan İsmail, bayramın mübarek olsun Abla..
- Ah evladımm hakkını helal et, senin de bayramın mübarek olsun. Seni çok üzdüm ben yaa.
- Olsun Abla vazifemiz, biz seni çok seviyoruz.
Fatma Abla bu diyaloğu bize anlatırken,
İnsan evladıymış görüyo musun? diyordu.
Gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Tabi o bizdik diyemedik, diyemezdik...
 
Toplam blog
: 25
: 449
Kayıt tarihi
: 17.08.06
 
 

Kendimi bildim bileli işim ticaret. İçimden geldiğinde de yazıyorum geldiği gibi. Kendi çapımda e..