Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '10

 
Kategori
Spor
 

Derbi ve Hagi

Derbi ve Hagi
 

Üzerinde günlerce konuşulan derbinin ardından sakin kafayla oturup düşünmek her iki takım için de yapılabilecek en iyi iştir. Zira bulanık suda balık avlamak zordur, o zaman sular durulunca durum değerlendirmesi yapmak makul ve mantıklı olandır. Maç bitmiş, su da durulmuşken düşünmenin tam vaktidir.

Derbinin bize gösterdiği belli başlı şeyler var. Bunlardan bazılarına kısaca değinmek, tarihin sayfalarına not düşmek bir taraftar ve sporsever olarak sanırım görevlerimiz arasındadır.

1) Bunlardan ilki ve en önemlisi takım ruhunun olmazsa olmaz ilk şart olduğudur. Derbi öncesi kaybolduğuna inandığımız takım ruhu küçük bir müdahale ile kımıldanmış ve yerine dönmeye hazır olduğu sinyalleri vermiştir. Teknik ekibin bunu en iyi şekilde değerlendirmesi ve üzerine çalışmaya devam etmesi gereklidir. Forvet hattının defans gibi oynaması ve defans hattının forveti gibi düşünmesi takım ruhunun en bariz özelliklerindendir. İlerleyen haftalarda futbolcular arasındaki ilişkiler en üst seviyeye getirilir ve idareci kadro ile de bütünleşme sağlanabilirse daha iyi bir futbol seyretme şansına kavuşuruz.

2) Galatasaray her şeye rağmen büyük bir takımdır, büyük takımların belli dönemlerde beklenmedik işlere imza atması “büyük takım refleksi” olarak adlandırılır. Açıkçası herkesi 6-7 gollü bir maç beklediği bir ortamda o kadar pozisyon bile olmaması bu refleksin sahadaki yansımasıdır. Hafta boyunca sürekli Galatasaray’ın ve haliyle Galatasaraylı futbolcuların aşağılanması bu refleksi uyaran en önemli faktör olmuştur. Her ne kadar şakalaşmalar olağan karşılansa da şakaların “kaka”ya dönüşmemesi gerektiği notu kalın harflerle düşülmüştür.

3) Maçlar oynayarak kazanılır. Bu sadece derbiler için değil bütün karşılaşmalar için geçerlidir. Maç oynanmadan netice alamazsınız. O zaman doğmamış çocuğa don biçer gibi oynanmamış bir maçın neticesi hakkında teroriler üretmek, geyik yapmak pek mantıklı ve sağlıklı değildir.

4) Teknik direktör sihirbaz değildir ama yoldan geçen herhangi biri de değildir. Rijkaard’ın çözemediği Türk psikolojisini çok iyi bilen Hagi’nin takıma olumlu bir hava verdiği muhakkak. Bu ligi bilen, Galatasaray’ı bilen ve hepsinden de önemlisi kenardaki duruşu ile takımın içinden biri olduğu imajını çizen Hagi’nin oynanan futboldaki katkısını yok saymak ekmeklerin fırıncı marifeti olmadan pişirildiği iddiası ile eşdeğerdir. Hagi’nin kenarda değil de sahanın içinde olduğunu düşündüren bu vaziyet futbolcular için de ayrı bir moral kaynağıdır.

5) Teknik direktör de maçı oynar. Maçtan önce kafasında, maç sırasında da yüreğinde maçı oynar. Sahadaki futbolculara “ben de sizin aranızdayım” mesajını verir. Bunu bir sözle yapabileceği gibi bir çok tavır ve hareketle de yapabilir. Bunu ülkemizde en çok yapanların başında Ertuğrul Sağlam gelmektedir ki başarısı da ortadadır. (Fatih Terim, Mustafa Denizli gibi kendini ispat etmiş teknik adamların bu özelliği barizdir).

6) Kendine güvenen ve kendine güvenildiğini hisseden futbolcu elinden gelenin en iyisini yapar. Hagi gelir gelmez bunu göstermiştir. Futbolcularına güvenmiş ve onların da kendilerine güvenmelerini sağlamıştır.

Şimdi bir derbi maçıyla bütün bu saptamaları yapabilir miyiz diye bir soru takılabilir. Elbette bir maçla bu kadar net ve kesin şeyler söylenemez. Bunlar sadece işarettir. Eğer doğru hamleler yapılır, stratejik yanlışlar yapılmazsa söylediklerimiz geliştirilerek bizlere güzel ve zevkli futbol olarak yansıyabilir.

Bütün notlara bakarak pembe gözlüklerimiz takıp hiç olumsuzluk yok diyemeyiz. Elbette tamir edilmesi gereken çok yer var. Bizi ümide sevk eden yanlışlıkların farkına varıldığı hissidir. Aksi halde eleştirme hakkımız bakidir.

Teknik direktör değişikliğinin bu minvalde ne derece isabetli olduğunu da görebileceğiz. Hagi bu anlamda kaotik sürecin aşılmasında en olumlu katkıyı sağlayabilecek bir seçenek olmuştur. Gerek hırsı gerekse kendini ispat çabasını akılcı ve doğru bir yöntemle takıma kanalize edebilirse son yıllarda özlediğimiz Galatasarayı izleme şansına sahip olabiliriz diye düşünüyorum.

Galatasarayda ilk çalıştığı dönemde bir takım talihsizlikler acemilik döneminin de etkisiyle akıllarda olumsuz intiba bırakmışsa da istatistik karnesi Rijkaard ve Skibbe’den daha olumludur. Ekonomik sıkıntılarla uğraşmak durumunda kalmayacak olması da bir avantajdır. Bundan sonra da zaman zaman Hagi ile ilgili düşüncelerimizi paylaşır, tartışır ve analiz ederiz.

Not: Geçtiğimiz hafta yazmayı düşünüp kongre sebebiyle yazamadığım “Hagi geldi hoş geldi” başlıklı blogumun özetini de burada verdim.

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..