Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '22

 
Kategori
Güncel
 

Derin Bakış-1

12 EYLÜL ÇOCUKLARI VE ONLARIN MEMLEKETİ

 

1.

1980 Askeri Darbesinin sadece askeri bir darbe olmadığı malum; vatan evlatlarına sağcı solcu diye ideolojik eğitimler verenler sonrasında silah da vermişler, ortalık hemen her gün kan gölüne döndüğünden artık sıradan insanlar illallah eder olmuşlar ancak buna rağmen bir mahalleye savrulmuşlardır. Askeri darbe sözüm ona Rusya yanlısı komünistlerle, Amerika’nın örgütlediği çift taraflı güçlerin karşılıklı birbirini kırması sonrasında ne hikmetse 12 Eylül Askeri Darbesi olmuş, sağcıların ve solcuların elebaşları asla Rusya’ya değil, Amerika’nın etki merkezindeki Brüksel, Hollanda, Fransa en çok da Almanya’ya kaçmışlardır.  Avrupa 2. Dünya Savaşından sonra Amerikan askeri üsleri ile dolduğundan Avrupa’nın küçük Amerika olduğunu söylemek anlamsız değildir. Öte yandan 1945 yılından itibaren orduları dağıtılmış ve ortadan ikiye kabak gibi bölünmüş Almanya Amerikan askeri üsleri ile dolmuştur…

1947 sonrası Avrupa’nın patronu Amerika’dır ve Almanya da Almanya değildir aslında. Nedenine gelince kendi ordusu olmayan, kendi silahlı kuvvetleri olmayan ve buna müteakip başka ülkenin askeri üslerinin bulunduğu bir ülke fiili olarak işgal altındadır çünkü.

2.

Bizde sağ sol aşağı yukarı aynıdır, iki grup ta kayıtsız şartsız kabul ederler. Ötekileştirme üzerinden bir kamplaştırma çalışması son derece iyi işlemiştir. Ölenler de öldürenler de zengin olanlar da bizde her zaman aynı gruplara mensup olmuştur.  Sağcı ve solcu olanların aileleri arasında ekonomik olarak fazla bir fark yoktur. Sosyal çevreleri farklıdır o kadar. Liselere kadar inen sağ sol çalışması arkada silah sağlayanlar, imkân sağlayanlar, para sahipleri bilinmeden karar verilecek bir konu değildir. Tıpkı şimdilerin PKK’sı 12 Eylül öncesinin ASALA’sı nasıl aynı ise bunları destekleyenler de aşağı yukarı aynı ülkeler devletler, istihbarat örgütleri,  milletlerdi. 12 Eylül bir Haçlı planı idi. 1. Dünya Savaşı öncesinde başlayan kökeni İNGİLİZ ve Amerikan Evanjelistlerinin faaliyetlerine dayanan hatta bugün de ülkemizde en etkili örgütlenmenin eseri olan ASALA Ortodoks Ermenilerin ayartılması ile ortaya çıkmış, ilk iç karışıklık denemesini Zeytun (Maraş), Adana, Yozgat, Çorum gibi yerlerde yapan örgütler, Kurtuluş Savaşı yapılmış olmasına rağmen, aradan yüz yıl geçmesine rağmen aynı yerlerde Çorum, Maraş olayları yaratma gücünde olduklarını kanıtlamışlardır. “Emperyalistlerin girdikleri yerden çıktıkları pek nadiren olmuştur…” Çorumdaki Amerikan Koleji ile biraz internet araştırması ile çok şeyler öğrenebilirsiniz.

 

3.

Düşman Amerika falan değil elbette, içeride birliğini sağlayamayan sağılmaya, soyulmaya mahkûmdur. Dünyada gerçekte hak, hukuk lafızları tamamen boştur. Orman kanununa rahmet okutan bir düzen hüküm sürmekte olup her millet, her devlet gücü ölçüsünde değil sadece kurduğu ortaklık ölçüsünde pastadan pay alabilir ki aksi halde köle olduğundan habersiz köledirler ki Cengiz Aytmatov’un deyimiyle mankurt toplumlardır.

Mankurt toplumlar; o kadar saçmalıklara inandırılmışlardır o kadar her şey tersine çevrilmiştir ki doğru diye sunulan ne varsa “kesinlikle” yanlış değilse hilelidir. O mankurtlardan biri de ben olabilirim. Ne diyeyim? O kadar yani.

Din hilelidir, milliyetçilik somut bir toplu iğne üretemez durumdadır ama yine de milliyetçiler milliyetçidir, kendini solcu zanneden paraya ulaşınca bir anda kapitalist oluverir. Sanatçısı çakmadır. Yalandan kavgalar ortaya çıkar. Sonra bir bakarsınız sarmaş dolaş olurlar.  Kısacası köşeyi dönenlerin çoğu soluğu baba ocağında ya Amerika’da ya da İngiltere’de soluğu alırlar. Hâlbuki ne de güzel hoca, ne de güzel insandılar! Çalan çaldığını toprağa gömmez, anavatanına götürür, ana vatanında saklar. En güvenli yer, paranı sakladığın yer, ülke,  topraktır değil mi?

4.

Türk ve İslam dünyasına bakınız. Bir de bin yıl öncesine; bin yıl öncesinde sesini duyuran, düşünen bilim adamları varken, şimdilerde bir Ali Kuşçu, İbni Sina, Farabi ve çoğunun ayyaş sandığı, matematikçi Ömer HAYYAM var mı onlar gibi insan. Şimdinin insancıkları ben de buna dâhilim, daha burada adını saymadıklarım; tırnağı olamayız daha inanın, inanınız…

İnanınız diyorum ama neden bana inanacaksınız, araştırın azıcık; öğrenin, öğrenin de öyle karar verin lütfen. Siz en büyük darbeleri sizi kendine inandıranlardan almadınız mı? Sanatçısı ayrı aldattı, siyasetçisi ayrı. Hocası ayrı. Onca hocalar arasından en büyük hocam benim Nasreddin Hoca idi, ona da çoğu güldü ve geçti. Ömürler gitti. Daha nice ömürler heder olacak, budur açıkça görünen…

12 Eylül nedir; sen ne dersin diyenler olabilir. Ben 12 Eylül çocuğuyum; sorgulamanın tamamen sonlandığı, Asena’nın (Asena adı Onur Çakmak Rizeli idi yanılmıyorsam) dansöz, Ayşe’nin Fatma’nın kötü kadın ilan edildiği, üst üste dört beş yıl MATİLD MANUKYAN’ın vergi rekortmeni olduğu buna kimsenin alenen itiraz edemediği, bundan rahatsız olamadığı, sorgulayamadığı zamanların çocuğuyum. Korkak bir neslin temsilcisiyim açık açık bu kadar yazabiliyorum o yüzden… Küçük yerlerde bir astsubay başçavuş karakol komutanı, adını hatırlamıyorum da soyadı Çolak. Tanju değil ama futbol da bir gerçeğimiz arabesk gibi. Fakirler taraftar, zenginler kulüp başkanı el ele göz göze falan, şu ihale senin bu ihale benim diye coşarken halkı halt ettiler birbirinin gözünü oyar bir yakalasa alenen. Neymiş takım sevgisi… Öte yandan arabesk 1960’lar sonrasına başlıyor tarihi; üreten Anadolu insanı aşağılanıyor alenen. Kültürü yerle bir ediliyor, paspas ediliyor da insan kendi kendine gülüyor ölümüne. Toplumunun canlı yayında ölümüne gülen pek az millet vardır tarihte. Bilinç kaybolunca böyle oluyormuş demek ki. 12 Eylül bu yüzden önemli. Bizim çocuklar başardı dediler de arkasından neler başardı demediler. Neden desinler? Bul işte, ara bul be insan…

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..