Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '16

 
Kategori
Güncel
 

Derin Devlet mi Yoksa "Devret" mi?

Derin devlet kavramı uzunca bir süre Türkiye’nin gündemini meşgul etmiş bir kavramdır. Nerede gizli kapaklı ve aydınlatılamayan bir iş veya faaliyet olsa, insanların bir kısmı bu olayların derin devletin işi olduğundan dem vurmuş, doğrudan derin devlet suçlu bulunmuştur.

Türkiye’de kimi kişiler “gladyo” ile derin devletin aynı şey olduğunu iddia edip, onu aşağılamışlardır. Gerçekte bilinen ise dünyanın hemen her ülkesinde derin oluşumların olduğu ve asıl karar vericilerin bunlar olduğu konusunda neredeyse hemen herkes hemfikirdir. Misal Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Çin’in Rusya’nın gizli planları ve emellerinin olduğunu herkes gayet mantıklı karşılayabilir. Karşılamaktadır da. Hiç kimse söz konusu ülkelerin vatandaşı sıradan insanların diğer ülkeler üzerindeki savunma veya saldırı hedeflerini bildiğini ve bunun sıradan vatandaşa sorulduğunu iddia edemez. Derin devlet kavramı söz konusu ülkelere konu olunca, o ülkelerin diğer ülkeler üzerindeki emperyal emellerini gerçekleştirmeleri için hem olağan, hem de sıradan hatta olması gereken bir oluşumdur. Bu konuda ülkelerin önde gelen aileleri, milli sermaye grupları, üst düzey akademisyenler, üniversiteler, lordları, eski derebeyleri din adamları da sistemin içindedir. Olması gereken de belki de budur. Söz konusu gizli oluşumlar toplum nazarında yokmuş gibi kabul edilmesine rağmen, bu oluşumların kendi ülkelerinin beyin takımı olduğunu bilen ve kabul eden iman etmiş geniş bir halk kitleleri bulunur. Bu ülkeler için, bu tip oluşumlar devletin ana kolonları görevini yaparlar. Yani bu kolonlar, söz konusu ülkelerin olmazsa olmazıdır.

Bu tip oluşumların ülkenin bütünlüğünü yıkıcı etki ile çalışmaları nasıl açıklanabilir? Eğer bu tip oluşumlar bulundukları ülkenin fakirleşmesine ve yok olmasına hizmet eden oluşumlara dönüşmüş ise, pek tabi ki, bu durumda bu oluşumların hem milli vasıflarını kaybettiği, hem de başka bir ülke veya oluşumun etkisi altına girdiğine hükmedilmesi ise gayet normaldir. Bu durumda söz konusu ülke dış düşmanlardan çok daha tehlikeli bir düşmanla aynı yatağa girmiş olur. Böyle bir ülkede gerçek huzurun tesis edilmesi ise gerçekten zordur. İyiye giden her yola mayın döşeyebilecek kadar ihanet içerisinde olabilecek böyle bir oluşum, adları ve unvanları, işgal ettikleri makamlar ne olursa olsun ülkeye dış düşmanlardan çok daha yıkıcı zararı verebilirler. Verirler de. Neden vermesinler ki?

Derin devletler, kendi devletleri için ana taşıyıcı kolon vazifesi yaparken “ideal toplum” “adalet” ve birçok iyiyi de toplumlarına rehber edindirmek için uğraşırlar. Bu sayede ülkede adalet duygusu gelişir, zenginlik ve moral yükselir. Derin devlet en nihayetinde kendi toplumu için sağlıklı bir bünye inşa edilmesine yardımcı olurken, vücuda giren zehirli unsurları ve mikropları da yok etmek gibi kutsal bir savaş yürütürler. Yürütmek zorundadırlar. Sıradan insanlar her devlet içinde yaşayabilir ve onların kurallarına tabi olabilirler. Hatta onların kültürlerini alıp bir müddet sonra yok olabilirler de. Muhtemelen Almanya’ya gönderilen işçilerin çoğu milli manevi değerler ve ülkenin milli hedefleri konusunda çok iyi eğitim alıp gitmiş olsalardı, dünya Avrupa’daki Ermeni Lobilerini değil, Ermenilerden çok daha fazla nüfusa sahip olan Türk lobilerini konuşuyor ve onların sözlerine itibar ediyor olurdu. Hatta birçok dini (Müslüman) oluşumun Türkiye Cumhuriyetini yok etmek, (Kaplancılar örneğini hatırlayınız) değiştirmek gibi bir amaçlarından çok söz konusu ülkelerde varlıklarını, kültürlerini kapasitelerini ve en nihayetinde etkililiklerini artırmak üzere canla başla çalışıyor olurlardı.

Derin devlet kötüdür veya iyidir demekten ziyade, böyle bir oluşumun yakın uzak hedefleri ve gerçekleştirdikleriyle değerlendirmek makbuldür. Derin diğer sözde derinin komutanı önderi olduğunda ise işler yüz seksen derece değişir.

Bu konuda daha fazla derine dalmadan kurt hikâyesi var, bu durumu biraz daha açıklayıcı olabilir; "Dağlardaki koyun sürülerinden birine aç bir kurt dadanmış. Çoban ne yapsa ne etse bu kurtla basa çıkamayacağını anlayınca sonunda çareyi bir çoban köpeği edinmekte bulmuş. Köpeğin canına tak etmiş kurdun oyunları. Uyuyamaz, dinlenemez olmuş. 

Sahibine karşı yüzünü kara çıkarmak da istemiyormuş. Sonunda köpek dayanamamış ve kurdu ininde bir gün ziyaret etmiş:

“Kurt kardeş” demiş. “Tamam, seni anlıyorum, senin de karnın acıkıyor ve sana yiyecek veren bir sahibin de olmadığından bir yerden yiyecek bir şeyler bulmak zorundasın. Ama sana bu yakışır mı? Kocaman kurtsun, kendinden küçüklerle uğraşıyorsun. Onları tuzağa düşürüyor, yakaladığını çalıp götürüyorsun. Oysa senin gibi böyle güçlü kuvvetli bir hayvan hep kendi gibi büyüklerle boy ölçüşmeli! Aslanla, kaplanla savaşmalı! Masum koyunları ve körpe kuzuları değil, yaban öküzlerini, zebraları avlamalı” 

”Benim sevgili arkadaşım” demiş kurt. “Biz senle uzaktan kuzen sayılırız. Ama dünyalarımız farklı. Sen kendinden güçlü birinin hizmetine girmiş ve bütün dünyayı onun gözünden görür olmuşsun. Ben ise bağımsız yaşarım. Hayatımı sürdürmek için önüme çıkan bütün fırsatları değerlendiririm. 

Avımı yakalarken de ayırım yapmam. Hangisi kolaysa onu avlarım. Ancak böyle yaşayabilirim. Benim dostum düşmanım bellidir. Koyunlar, benim can düşmanları olduğumu iyi bilirler. Ama senin sahibin ne yapıyor?

Onların dostu gibi görünüyor. Onları koruyor, hatta sen gibi akılsız kuzenlerimi de yanında çalıştırıyor. Ama ne için, sana sorarım? O koyunları canı istediğinde kesip yiyebilmek için! Ya da yemeleri için başkalarına satmak için! Gördün mü ya! 

Şimdi hangimiz daha dürüstüz? Ben aç kalınca, saklamadan gizlemeden gider bir tane yakalarım. Senin sahibin ise binlerce koyunu kesip yer. O nedenle ben haklıyım. Bilinen düşman, dost görünen gizli düşmandan daha hayırlıdır!” 

Çoban köpeğinin aklı karışmış bu sözleri duyunca. Gerçekten de kurt kendi açısından haklıymış. (1) http://www.hikayearsivi.net/detay.asp?hid=1584

Mevzu derinin ne kadar derin olduğu değildir. Asıl mevzu hem derin hem de hain olup olmadığıdır.

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..