Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '15

 
Kategori
Okullar
 

Devlet malı.

Devlet malı.
 

Okul sırası Devlet Malıdır.


Öğrencilik yıllarınızı şöyle bir anımsayın. Ders yılı başında arkadaşlarınızla paylaştığınız sıranız yeni miydi? Yoksa devlet malı olan “zımparalanmış eski” bir sıra mıydı? Eğer zımparalanmış eski bir sıra ise, onun size anlatacak çok şeyi var demektir.

Öğretmenlik ve yöneticilik yıllarımdan bilirim. Her ders yılı başında zımparalanıp, verniklenen bu “güngörmüş devlet malı eski sıralar”, genellikle sınıfların arka taraflarında bulunur. Bakanlık müfettişliği yıllarımda, sınıflarda “ders denetimleri” yaparken, sınıfın en arkasındaki sıralarda oturduğumuz için, “zımparalanmış eski sıralar” bana çok şeyler anlattı.

Çoğunlukla” sorunları çözümlenememiş, ailelerinde kopuk yaşayan, içe dönük, derdini söyleyemeyen, derste sıkılan ve arkadaşlarıyla uyum zorluğu çeken” öğrencilerin derste öğretmeni dinlemediklerini, çakı veya çivilerle sıraların üzerlerinde şekil, yazı, resim ve benzeri çalışmalar(!) yaptıklarını, eski sıralar bana üzülerek söylediler.

Dikkatle incelediğimde, neler yoktu sıraların üzerinde. Çoğu da çakı ile kazınarak yazılmış veya çizilmişti. İçinde ok ve harfler bulunan kalpler, futbol takımlarının adları, ünlü futbolcular ve film yıldızları ve şarkıcıların isimleri, kısa aşk şiirleri, sevgililere hitaben yanık sözler, çeşitli sloganlar, Fizik ve Kimya dersi formülleri. Daha neler, neler?

Bu tür öğrencilerin “söylemek istedikleri halde içe attıkları sorunları”, kısacası  “iç dünyalarından taşan”, başkalarıyla paylaşmak istemedikleri, ama dışa vurmak zorunda kaldıkları duygu ve düşüncelerinin “en yakın dost bildikleri“zımparalanmış devlet malı eski sıralarla” paylaşıldığını anladım.

Değişik yıllarda, arka sıralarda oturan öğrencilerle, anket ve sohbet yaparak nedenini araştırdığımda, bu öğrencilerin genellikle “iki yıllık olduğunu, disiplin olaylarıyla sık sık okul değiştiren, derse ilgisi az, içe dönük, çevresiyle uyum problemleri olan, ailesi ile sorunlar yaşayan, dertlerini paylaşmak istemeyenama mutlaka topluma kazandırılması gereken- öğrenciler” olduğunu gözlemledim. 

Öğrenciler ebeveynlerine (anne-babalarına) ve arkadaşlarına söyleyemedikleri sıkıntılarını, okul sorunlarını, sevinç ve öfkelerini –kendilerince doğru bildiklerini- sıraları üzerinde “dile getirme yolu”nu neden seçerler?

Elbette, kendilerini ispatlamak, arkadaşları arasında kendini göstermek için.

Kendi öğrencilik yıllarınızda hiç sıralara bir şeyler yazmak ihtiyacı hissettiniz mi?  Eğer olmadıysa, sorunlarınızı samimi bulduğunuz öğretmen, arkadaşlarınız ve ailenizle paylaştığınızı ve çözüme kavuşturduğunuzu düşünüyorum. Ne dersiniz? 

Kendi öğrenciliğimde de “zımparalanmış eski sıralar” vardı. Yöneticilerimiz zaman zaman sınıfları dolaşır, sıraların “devlet malı” olduğunu, temiz kullanmamız gerektiğini söylerlerdi. Hatta bir seferinde, bir okulumuzda, önlem olarak, sıralar öğrencilere zimmetlenmişti. O sırada kimler oturuyorsa, onlar sorumlu olacaktı. Bu da yürümedi. İkili öğretim olan okullarda, sabahçı öğrenciler öğlencileri, öğlenciler de sabahçıları suçlayınca, işin içinden çıkılamadı.

Hatta çözüm için, ödüllendirme yoluna da gidildi. Bir okulumuzda   “ayın örnek sınıfı” seçilmesi, diye bir uygulama yapıldı, bu da yattı.

Peki, “devlet malı” sıraların “zımparalanmaması için” ne yapılması gerek?

 “Zımparalanmış devlet malı eski sıralar”ın söylediği sorunların üzerine gitmek için, bunları yazan veya benimseyen öğrencilere,  işinin uzmanı, psikolojik danışman veyarehber öğretmenler yardımı ile çözümler götürmeliyiz.

İlk olarak öğrencinin ailesiyle, daha sonra da arkadaşları, ders öğretmenleri ve en sonunda da öğrencinin kendisiyle-bire bir görüşmeler- yaparak, onları –bir dost ve arkadaş gibi- ikna ederek, yardımcı olmalıyız. Bunu yaparken de, onların genç ve duygusal olduklarını asla unutmamalıyız.

Aynı aşamalardan bizlerin de geçtiğini, “sıkıntı ve sorunların paylaştıkça azalacağını, mutlulukların ise çoğalacağını”, bunun için de rehberliğe açık olmalarının gerektiğini -sakin bir şekilde- anlatmamız yerinde olacaktır.

Bu rehberlik ve bilgi paylaşımını yaparken, öğrencilere yetişkin birer birey olarak davranmamız, onların da fikirlerine önem vermemiz, rehberliğe bir süre devam etmemiz, onlara özgüven aşılamamız ve kendilerinin gelecekte ayakları üzerinde durabilmelerinin önemini –uygun dille- “yerinde olsam, …yapardım” şeklinde anlatmamız en iyi yöntemdir.

Tüm öğrencilerin “devlet malı zımparalanmamış yeni sıralar” da oturmaları dileğiyle…

Her şey gönlünüzce olsun.

Sevgi ve saygılarımla

Ali İhsan ÖZÇAKIR

Emekli MEB. Bakanlık Başmüfettişi.

           

             

            

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..