Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '13

 
Kategori
Tarih
 

Dikilitaşlarda neler yazar?

Dikilitaşlarda neler yazar?
 

dikilitaş


Dikilitaşlarda neler yazar?

 

Dikilitaş – Obelisk

Sultanahmet meydanındaki dikilitaş’ta ne yazıyor?

 

(Yüksek, daire veya dört kenarlı tepeye doğru incelen taştan anıt.)

 

Antik dikilitaşlar tek bir, taştan oluşur.

 

 

 

Dikilitaşlar insanı etkiler. Uzaktan gördüğünüzde yanına gitme isteği uyandırır.

Ne olduğunu, üzerinde ne tür kabartmalar ve neler yazılı olduğuda merak konusudur.

Dünyada çeşitli şehirlerde özellikle başkentlerde dikilitaşlar vardır. 

Avrupa’nın bir çok şehrinde ben çeşitli dikili taşlar gördüm.

Genelde meydanlarda oluyor bu taşlar, büyük meydanlar insanların gezdiği yerler olduğundan da dikkati çekiyor ve izleniyor. Genellikle ışıklandırıldığından gecelerde de bir hayli heybetli ve esrarlı görülüyor.

Kaideler üzerindeki taş anıtlar yenilerde yapılan bir şey değil. İncelediğinde çoook eskilerden olduğunu anlaşılıyor.

 

Bir çok uygarlıklarda dikilitaşlar olmuş. Mısır bu konuda ilk sırada olmasına karşın, Ön Asya uygarlıklarında da, Akad’larda, Asur’lularda, Sümerler ve Babillilerde de olduğu biliniyor. Bunlardan başka; Hititler ve Eski Yunanda da bu taşlar bulunuyor…

 

Bazıları meydanlarda, bazıları mezarlıklarda, bazıları hipodromda…

Eski medeniyetlerde dikilitaş bir çeşit kralın veya imparatorun göstergesi gibi bir şey.

İmparatorların isimleri, kazandıkları zaferleri bu taşlara işlenirmiş.

Buda kendilerinden sonra gelecek nesillere kalması için hazırlanırmış.

Bir yazıyı aktaracağım sizlere:

 

Ro­malılar, gittikleri her yerden ülkele­rine ganimet olarak dikilitaşlar geti­rirlerdi

Roma şehircilik anlayışına göre meydanlar, kentlerin çekirdeğini oluşturur. Kentler, irili ufaklı mey­danların çevresinde büyürler. Halkın buluşma ve alışveriş merkezi olan bu meydanlara anıt dikilmesi de bir Roma geleneğidir. Bu bazen bir şadırvan, bazen bir tak, bazen de bir dikilitaş olabilir. Bunun için Ro­malılar, gittikleri her yerden ülkele­rine ganimet olarak dikilitaşlar geti­rirlerdi.

Bugün Avrupa'nın önemli tüm kentlerini süsleyen dikilitaşlar, işte bu Roma geleneği sayesinde di­kilmişlerdi.

Bunlara örnek olarak:

Roma'da, San Giovanni Latarano Meydanı'ndaki "Circo Massimo",

Vatikan'ın içindeki San Pietro Meydanı'ndaki "Vatican",

Roma Navona Meydanı'nda "Caracalla",

Roma'da "Campus Martius",

Pa­ris'in tarihi Concorde Meydanı'nda­ki "Luxor",

İngiltere'de, Thames rıhtımındaki "Londra" dikilitaşları gösterilebilir…(alıntı)

 

Bir notuda aktarmadan geçmek istemiyorum.

 

Gladyatör dövüşlerinin, araba ya­rışlarının yapıldığı, sayısız ayaklan­malara ve kanlı çarpışmalara sahne olan Hipodrom'da (At Meydanı, Sultanahmet) irili ufaklı birçok sü­tun vardı. Bu anıtlardan sadece I. Theodosius dikilitaşı, VII. Konstan­tin sütunu ile Burmalı (Yılanlı) Sü­tun günümüze gelebildi. (alıntı)

 

Dikilitaşların sağlamlığı da şaşırtıcıdır. İstanbul deprem bölgesidir. Çok büyük depremler olmuştur. Sultanahmet’teki dikilitaş zarar görmemiştir. Şaşırtıcı ama gerçek! Tarihi öyle yakınlarda değil ki! Düşünün lütfen Millattan sonra 390 yılında dikilmiş.

Tarih İstanbuldemek deniliyor ya gerçekten öyle. Sultanahmet başlı başına tarih... Nereye baksanız tarihle ilgili bir çok şeyi görebilirsiniz.

Sultanahmet Meydanı’ndaki Antik Hipodrom kalıntılarının içindeymiş dikilitaş. Şimdi kalıntılar yok sadece dikilitaş var.

Sultanahmet’teki dikilitaş Antık Mısır’dan getirtilmiş. Dünyanın bir çok yerinde de Antik Mısır’dan giden böyle dikilitaşlar var.

 

Bu taşın nerede nasıl yapıldığı, ne zaman getirilip buradaki meydana dikildiği ve bence en önemli ayrıntılarından biri olan üzerindeki yazılarda neler yazıldığını anlatan yazıyı aktaracağım sizlere…        

 

İstanbul’daki dikilitaş ilk olarak MÖ 1547 yıllarında Firavun III. Tutmosis adına Yunanlıların Heliopolis adını verdiği Annu kentinde dikilmiş.

 

Üzerinde Hiyeroglif yazısı ile Tutmosis’in zaferleri yazılmış.

 

Taş ilk olarak Bizans İmparatoru Constantinus’un dikkatini çekmiş ve Mısırlılara bir mektup yazarak bu taşın kendisine gönderilmesini istemiş:


“Gemileriniz Karadeniz’e çıkarken sizleri cömertçe karşılayan ve beslenmesine yardımcı olduğunuz bu şehrin güzelleşmesine katkınız olması için bu yekpare taşı yollamanız yerinde olur.”

 

Dikilitaş’ın İstanbul’a ne zaman gönderildiği tam olarak bilinmiyor. Bilinen, taşın kente geldikten sonra uzun süre yerde yatması. İmparator Thedosius başa geçtikten sonra bu dikilitaş’ı hatırlamış. Birçok zafer kazanan imparator, belki bu zaferlerini anlatması için Mısır krallarının yaptığı gibi bir dikilitaş dikmek istiyordu. Kadırga limanından hipodroma kadar olan mesafede özel bir yol hazırlatılarak taşın bugünkü yerine taşınması üç gün, burada bir kaide üzerine dikilmesiyse 32 gün sürmüştü. Belki bu sırada belki de daha önce taşınırken alt kısmındaki hiyerogliflerden biri zarar gördü.

 

Taş, 390 yıllarında Bizans İmparatoru Theodosius’un emriyle Hipodrom’a dikildi. Kaidedeki kabartmalar üzerinde I. Theodosius, oğulları, karısı, Arkedios, Honorios ile İmparator II. Valantinianos görülür. Ayrıca Hipodrom sahneleri ve anıtın dikilişini gösteren tasvirler de vardır.


Pembe granitten yekpare yapılmış 19,6, kaidesiyle birlikte 24,87 metre yüksekliğinde olan taşın dört yüzündeki metinse dilimize yaklaşık şöyle çevriliyor:

 

Kuzeybatı cephesi:
“18. sülaleden Yukarı ve Asaği Mısır’ın sahibi 3. Tutmosis, Tanrı Amon’a kurbanını sunduktan sonra Horus’un yardımıyla bütün denizleri ve nehirleri hükmü altına alarak hükümdarlığının otuzuncu yılı bayramında bu sütunu daha nice zamanların getireceği bayramlar için yaptırdı ve dikti.”

 

Kuzey cephesi:
“Gizli ve kutsal ismin her tecellisine mazhar olan tanrı Amon’a kurbanını büyük bir acz içinde sunduktan sonra, ondan yardımlar dilenerek güneyin dostu, dinin nuru iki tacın (Aşağı ve Yukarı Mısır) sahibi, kudretli hükümdar ülkesinin sınırlarını Mezopotamya’ya kadar götürmeye azmetti.”

 

Güneydoğu cephesi:
“Güneşin doğduğu sırada sahip olduğu altın renkleri dünyaya yayan Horus’un verdiği kuvveti, serveti, kuvvetli sevgi, saygıyı taşıyan ve Aşağı ve Yukarı Mısır’ın tacına sahip olan ve bizzat Güneş tarafından seçilmiş olan firavun, bu eseri babası Ra için yaptırdı.”

 

Güney Cephesi:
“Tanrı Horus’un lütfuna mazhar olan ve Güneş’in oğlu unvanını taşıyan Aşağı ve Yukarı Mısır’ın hükümdarı olan firavun, kudret ve adaletle bütün ufuklara nur saçtı. Ordusunun önüne geçti. Akdeniz’de dolaştı, bütün dünyayı mağlup etti. Sınırlarını Naharin’e kadar yaydı. Mezopotamya’ya azimle gitti, büyük savaşlar yaptı.”

 

Dikilitaşın kaidesinde yer alan yazılarsa Doğu Roma İmparatorluğunda adet olduğu üzere Grekçe ve Latince yazılmış. Grekçe yazı bir anlatıcı ağzından şöyle diyor:

 

“Devamlı bir suretle yerde duran bu taşı dikme cesaretini İmparator Theodosius gösterdi ve yardımına Proclus çağrıldı. Bu şekilde otuz iki günde yerine dikildi.”

 

Latince metinse taşın ağzından yazılmış:

“Önceleri direnmiştim; fakat yüce efendimizin emirlerine itaat ederek, yenilen tiranlar üzerinde zafer çelengini taşımam gerekti. Her şey Theodosius ve onun kesintisiz sülalesine boyun eğiyor. Bana da galip geldiler ve reis Proclus’un idaresi altında otuz günde yükselmeye mecbur oldum.”(alıntı)

 

Tarih güzel bir şey… İyiki ileridekilere gidecek kadar bir şeyler hazırlamış bırakmışlar. Yoksa biz bunları nereden öğrenecektik…

 

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....