Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mahmut Ekrem Muhalefet demokrasiye geliştirir

http://blog.milliyet.com.tr/profilimaspx

13 Aralık '13

 
Kategori
Siyaset
 

Din ile aldatanlar, Atatürk gibi, Cemal El - Benna'nıda sevmezler!

Din ile aldatanlar, Atatürk gibi, Cemal El - Benna'nıda sevmezler!
 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü 'deccal'lıkla suçlayanlar, Mısır'da Müslüman Kardeşler Cemiyeti'nin   (İhvan)   kurucusu Hasan el- Benna'nın küçük kardeşi olan, İslam alimi Cemal el- Benna hakkında da olumlu düşünmek işlerine gelmez.. 

Cemal el- Benna (d/ö.1920/2013) 150'den fazla kitabın yazarıdır. 'Zafere Giden Yolda 3Engel'- Kur'an Devrimi Üzerine Bir İnceleme', gibi siyaset, ekonomi, ilahiyat ve işçi hareketlerini konu alan yazılarının yanında uluslararası alanda birçok söyleşi ve makaleleri mevcuttur.

Avrupa Perlemantosu, İtalyan milletvekili gazeteci Lilli Gruber , Cemal el- Benna'dan '' Kadın korunması gereken değerli bir varlıktır. Örtünme ve hicap bu hazineyi güvence altına alan bir mücevher kutusudur.'' mavrası (söylemi) hakkında görüş soruyor.

Cemal el- Benna'nın yanıtı; '' Kadının başını örtmesi gerektiğine dair hiçbir yerde yazılmış tek satır yoktur. İleri sürülen tek talep, kadının göğsünü örtmesinden ibarettir. Örtü ne varki eski bir gelenek. Gelenekler ise dinden güçlü. Geleneği devam ettirebilmek adına din kisvesi kullanılıyor.Kutsal kitaptan (Kuran'dan) böyle kadın düşmanı yorumlar çıkaranlar öncelikle iktidarla ilgilidir. Bu bir iktidar meselesidir.'' (*)

Cezayir asıllı İslam prof..Khaled Fouad Alam'ın (Halid Fuad Alem)  '' La Legge del Corano non impone il velo'' Yani (Kur'an yasası türbanı dayatmaz)  adlı yazısında şöyle diyor; 

Aksi iddia edilsede, ''Hicap (başı örtme hiçbir zaman İslam'da bir doğma yasal zorunluluk yada dini simge olmamıştır. Bunun kuranda fiili bir temeli yoktur. 'Hicap'ın başörtüsü anlamında özel kullanımı XIV. yy, İslam fıkıhçısı İbni Teymiyye'nin icadıdır. köleden (ya da cariyeden)  farklı olarak özgür kadına örtünme kuralı bir aidiyet ve kimlik sembolü olarak İbni Teymiyye (ölm.728/1327) ile çıkmıştır. Nur suresi 31. ayetteki genel ilkeyi ilkesel içeriğinden soyutluyarak aşırı bir yoruma tabi tutar ve normatif bir değer yükler. Altı çizilmesi gereken husus bunun bir yorum olduğudur. Yorumdan kural çıkartılmıştır.  

''O halde İbni Teymiyye'nin yorumunu kendisine bırakalım. İnsanın yorumu ne zamandan beri Allah'ın buyruğ''u oldu?'' (**)

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, her seçim arefesinde mağduru oynayıp türban sömürüsü yapmayı adet haline getirerek, gerçeği saptırmakta pek mahirdiler. Ülkeyi yıllarca türban konusuyla kaos ortamına sürüklediler, türbanı Allah'ın buyruğu olarak insanlara dayatma yoluna gittiler. Bugün bu silah elinden alınan Erdoğan ve AKP, Atatürk'e ve T.C'ne  odaklanarak, halkın bu değerlerini yok etme aşamasına geldiklerini görüyoruz.

İşte, Mustafa Kemal Atatürk tekke ve zaviyelerle, türbelerin kapatılması ve bütün tarikatlarla şeyhlık, dervişlik, müridlik, çelebilik,  falcılık, büyücülük gibi benzeri birtakım ünvanların yasaklanıp kaldırılmasını  sağlamıştı. Bu konuda yapılanlar ve uygulamalar, toplumumuzun boş inançlara  inanan ilkel kavim olmadığını gösterme açısından, gerekliydi. Çünkü, birtakım insanların arkasından sürüklenen ve falcılara üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatlarını emanet eden insanlardan oluşan kitleye, uygar bir millet gözüyle bakılabilir miydi?   

Uygar  demokratik bir ülkede  biat kültürünün olması mümkünmüdür? Mümkünse, böyle bir ülke demokrasiden nasibin almış olabilir mi?

Lakin; bugün Milli Eğitim de yapılan uygulamalarla çağdaş eğitimden uzaklaştırılan bir nesil yetiştirlmeye çalışılıyor. 

Başbakan çıkıyor, TBMM'de bütçe görüşmelerinde, muhalefet milletvekillerine ''Tebiyesiz herifler'' diye hakaret etmekte bir beis görmüyor. AKP'li Vekillerde Başbakan'larının izinden giderek muhalefet vekillerine ana avrad küfür etmeyi kendilerinde hak görüyorlar. Cumhuriyet'in değerlerini ve Atatürk'ü belleklerden silme uğruna ülkeyi ayrıştırma, parçalama kazanına, odun atan bir iktidarla karşı karşıya kalmanın sancılarını çeken ülke durumuna getirildik. 

Şimdi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Mecliste yaptığı konuşmasını okuyalım:'' Saygıdeğer efendiler, sizi günlerce meşgul eden uzun ve ayrıntılı konuşmam, nede olsa, geçmişte kalmış bir dönemin hikayesidir. Bunda, milletim ve gelecekteki çocuklarımız için dikkati ve uyanıklığı sağlayabiilecek bazı noktaları gösterebilmişsem , kendimi mutlu sayacağım. Efendiler bu konuşmamla, milli hayatı bitmiş sayılan büyük bir milletin, bağımsızlığını nasıl kazandığını, bilim ve fennin en son esaslarına dayanan , milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

 Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen milli belaların ortaya çıkardığı uyanıştır ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların bedelidir, bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum.''

 Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini,Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebed muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yeğane temeli budur. 

Şu sorunun cevabını ülkece acilen vermek durumundayız. Dün mü? Bugün mü? Daha çağdaş ve bağımsız ülkeyiz!!...

(*) Y.Nuri Öztürk (Allah ile aldatmak)

(**) www.chiesa.espresso.repubblica.it/articole/7016?erg=y

 
Toplam blog
: 147
: 638
Kayıt tarihi
: 13.05.08
 
 

Hızla kirlenen dünyamızda, üstümüze düşen görevi yerine getirmek için çalışmak, gelecek kuşaklara..