Din tüccarları iş başında! Sürgü, yeni sürgün yeri olur mu?

Sürgü, yeni bir sürgün yeri olur mu?

Tıpkı 1930 yıllarda Dersim’den sürgün edilenler gibi!..

Bin yıldan fazladır bu ülkede kardeşlik içinde yaşayan Alevi’si, Sünni’si,  Kürdü, Çerkez’i, Laz’ı, Musevi’si,  Rum’u ve toplam  36 etnik köken, kendi aralarında ufak tefek tartışmalar yaşasa da genelde, barış içinde yaşamışlar. Birbirlerinden kız alıp, kız vermişler. Dolayısıyla akraba olmuşlar…

Bazen ölümlere varan saldırılar olmuş, örneğin Maraş Katliamı, Sivas Madımak otelinde insanların diri diri yakılması, Çorum’da Alevilere yönelik saldırılar…

Böylesine büyük olayların failleri bu güne kadar tam olarak tespit edilememiştir. Tespit edilenlerde, bir şekilde serbest bırakılmışlardır.

Son günlerde Sivas katliamı ile ilgili değişik söylemlerin nedeni de budur!

Neymiş efendim insanlar yanarak ve dumandan boğularak ölmemişler.

Ya nasıl ölmüşler?

Kurşunlanarak!

Kurşunu kim atmış?

Tabi ki Ergenekon!

Ergenekon ne?

Terör örgütü!

PKK gibi mi?

………….

Neyse bizim konumuz, Malatya’nın Doğanşehir ilçesi, Sürgü beldesinde meydana gelen linç girişimiyle ilgili…

Alevi bir aileye davul çalma meselesi yüzünden yapılan saldırı ve linç girişimi, ülke genelinde tepki çekerken, her nedense asıl tepki göstermesi gerekenler, olayı önemsemiyorlar. Tıpkı Maraş’taki ve Sivas’taki idareciler gibi…

Malatya Valisi Ulvi Saran, olayın mezhep çatışması olmadığını savunarak “Büyütülecek bir mesele yok. Abartılı yorumlar yapılıyor” derken, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü, Allah’ın sevgili kulu(!) Bülent Arınç’ta aynı şarkıyı söylüyor!

Linç girişimine uğrayan Evli ailesi ise korkudan evlerine hapsolurken Alevilere yönelik tehdidin sürdüğü bölgeye gidenler tarafından söyleniyor. Belediye Başkanının “Bu aile bu kasabadan gidecek” diye talimat(!) verdiği söyleniyor.

Malatya’nın Doğanşehir ilçesinin Sürgü beldesinde bir davulcu ile Alevi ailenin tartışmasının linç girişimine dönüşmesinin üzerinden 48 saat geçmesine karşın ne bir soruşturma açıldı ne de tek bir kişi gözaltına alındı.

İlçede bunlar yaşanırken Doğanşehir İlçe Kaymakamı yıllık izinde, Doğanşehir ilçe ve Sürgü belde Jandarma komutanları da tayinleri çıktığı için yerlerine alt rütbeli askerler bakıyor. Tabi böylesi önemli bir olayda, sorumluluk alarak, saldırganları yakalayıp, adalet karşısına çıkaracak yetkili bulmak zor!

Bu arada yetkililer büyük ihtimalle Deniz Feneri Davasının savcıları gibi oluruz diye işi askıya aldıkları görülüyor.

Bir de olayın ülke gündemine düşmesini eleştiren, olayı önemsizleştirmeye çalışan Vali var.

Olayı değerlendiren Vali Ulvi Saran ise “Büyütülecek bir mesele yok. Bu olay çok basit kişisel bir tartışma. Sürgü beldesinde insanlar çok uzun bir süreden beri barış ve kardeşlik içerisinde yaşıyorlar. Tabii ki ramazanda sinirler gergin olabilir. İnsanlar oruç tutabilir, tutmayabilirler. Türkiye’nin değişik yerlerinde bazı çevreler sanki bir mezhep çatışması varmış gibi ya da oruç tutanların, tutmayanlara karşı bir baskısı varmış gibi abartılı yorumlarla durumu yansıtıyor. Bunların aslı astarı yok” diye konuşarak, olayı önemsizleştiriyor.

Görüldüğü gibi iş yine geldi çattı dinin sömürülmesine. Tuttuğu orucu başkalarına satmaya kalkan bu zihniyet, bu ülkenin kurtuluşu sırasında neredeydi?

Bu ülke ‘Din tüccarlarına’ bırakılamayacak kadar değerli. Sürgü’lerden sürgün edilmeye çalışılanlar bu ülkenin has evlatları. Kurtuluş savaşında ailelerini kaybeden, düşmana karşı koyan kişiler. O zamanlarda düşmanla işbirliği yapanlar, bu gün ülkenin has evlatlarını oturdukları adresten sürmeye kalkıyorlar.

Olay şundan, bundan çıkmış diyenler olabilir. Bu çağda hala davulla uyanıp sahurunu yapanlar için söyleyecek söz bulmakta zorlanıyorum. Teknoloji bu kadar gelişmişken, kur cep telefonunun alarmını veya çalar saatin alarmını, zamanında kalk sahurunu yap.

Tuttuğun orucu, yaptığın ibadeti başkalarına satman için ortada bir neden mi var?

Satacağın ibadeti niye yapıyorsun?

Sizi gidi ‘Din tüccarları’ sizi…