Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '10

 
Kategori
Öykü
 

Direkteki Resim

Direkteki Resim
 

Direkteki ResimÇeken;Eyyüp Yıldırmış


Resim yine aynı yerinde duruyordu. Ağaç bir direğe çivilenmiş yağlıboya bir erkek portesi. Gelen gidenin pek seyrek olduğu bir sokakta kaderine terk edilmiş bir halde tek başına. Zavallı ne kadar ızdırap içindedir kim bilir.

-Kim olduğunu bilirmisin? Elim fotoğraf makinesinin çekme düğmesine tam dokunmak üzereyken duyduğum bu ses düğmeye basmama engel oldu.

-Hayır, bilmiyorum dedim,

-O halde ne demeye çekiyorsun adamın resminin fotoğrafını? Birden dilim tutuldu sandım. Verecek cevap bulamadım. Bir süre sonra,

- Buradan geçerken ilgimi çekmişti onun için, sözleri döküldü ağzımdan. Hem sen bilirmisin kim bu adam. Resmi neden burada asılı.

-O bir suçlu dedi, -Suçu neki dedim, kime ne yapmış ve kim asmış bu resmi buraya.

-Biraz yavaş sor soruları diye karşılık aldım karşımdaki yaşlı adamdan.

-Benim resmim o. Adam bunları söylerken bende adamı süzdüm göz uçumla. Fark ettirmeden bir resme baktım bir adama. -Sana pek benzemiyor dedim. -Benzemez dedi. Aradan onca zaman geçti elbet. Eli ile resmi işaret edip,

-Bak dedi onca zaman geçmesine rağmen gözlerimdeki parıltı aynen yerinde duruyor. Ne yalan söyleyeyim dikkatli şekilde bakınca resimdeki adam karşımdaki adama benziyor gibi.

-İnanmadın ama o benim. -Yok dedim inanmamaktan değil de,

-Neden peki dedi adam. Ben resmi yapılmaya layık biri değimliyim ondan mı inanmıyorsun?

-Yok dedim ondan değil. Hem madem senin resmin bu neden evinde değil de bir direkte asılı duruyor.

-Uzun hikâye dedi yaşlı adam.

-Anlat dedim dinlerim zamanım var.

-Gel dedi adam, arkasına takılıp sokağın sonundaki çay ocağının önündeki alçak sandalyelere oturduk.

-Şu eski evin altındaki dükkânı gördün mü?

-Evet dedim adamın işaret parmağı ile gösterdiği yöne bakıp.

-Yıllar önce o dükkânda bir ressam yaşardı. Ne var bunda diyebilirsin ama o bir kadın ressamdı. Hem de dünyanın en güzel kadın ressamıydı. Kendi kendini yetiştirmiş alaylı bir ressam. İyilik perisi herkesin ressam ablasıydı. Gözünden akan yaşı belli etmeden ceketinin kolu ile silmeye çabaladı ama ben görmüştüm.

-Hayırdır dedim, dertlendin birden. -Birden dertlenmek mi dedi adam. Aniden yerinden kalktı. Nereye bile dememe fırsat vermeden uzaklaştı köşede yok oldu. Bir yandan adamın yarım çay bardağına gözüm takılıyor öte yandanda anlattıklarına bir anlam vermeye çalışıyordum. Elim fotoğraf makinemin çantasına uzandı birden. Makineye çıkardım ve çektiğim resimleri gözden geçirmeye başladım. Sıra yaşlı adamın resmine gelince epey uzun seyretmiş olacağım ki yanıma başka bir adamın oturduğunu nice sonra fark ettim. -Konuştuklarınızı duydum, dedi deminkinden daha genç adam. İşin aslını ben size anlatayım, deyip devam etti.

-O sözü geçen kadın ressam’ a âşıktı o yaşlı amca. Kendide bir zamanlar resim öğretmeniymiş öyle diyorlar. Bu ara sokaktan geçip okuluna giderken dükkânında resim yapan kadın ressamı görmüş ve âşık olmuş. Adam sözünü tamamlamadan,

-Bize iki çay diye seslendim garsona. Sonra dedim,

- Kadın ressamla tanışmak için müşteri gibi gidip portresini çizdirmiş adam. Uzun sürmüş resminin çizilmesi adamın. Bir burnunu beğenmemiş adam resmin bir gün kulağı hoşuna gitmemiş. Maksat işi uzatıp iyice tanışmak kadın ressamla.

-Çaylar diye seslenip bardakları önümüze süren garsonun araya girmesi epey bir sinirimi bozsa da hikâyenin çekiciliği merakımı kamçılayıp duruyordu. Kadın anlamış adamın niyetini o da abayı yakmış. Onunda işine geliyormuş adamın yersiz istekleri. Tamam, düzeltiriz deyip, bir tarafı düzeltirken öte yanını bozuyormuş resmin. Çayından uzunca bir yudum alan adam sözünü bir an kesince, -Sonra ne olmuş diye merakla soruyorum. Çayından bir yudum daha içen adam,

-Soğuk bir kış günü yine dükkâna uğramış adam resmini merak ediyormuş. Bir köşede üstü bezle kapalı resmi açmış kadın adama göstermiş. Adamın tepkisi her zamankinden farklı olmuş bu kez.

-Bu ne demiş bu ben miyim? -Evet demiş kadın bu sensin.

-Bu yüz bu burun sonra bu kulaklar bunlara bana mı ait?

-Evet demiş kadın bu resim senin ta kendin. Demiş. İyice kızan adam kapıyı hızlıca vurup çıkmış dükkândan. Bir daha da uğramamış ne dükkâna ne de bu sokağa. Bu olay üzerine kadın da resim çizmeyi bırakmış. Kapatmış dükkânı terk edip gitmiş buralardan. Dükkânı başkaları kiralamış. Yeni kiracılar temizlik için içeri girdiklerinde köşede ışıktan uzak bir yerde iki tablo durmuyor mu? İkisi de aynı insana ait. Biri bizim resim öğretmeninin birebir aynısı öteki biraz daha gerçeğinden uzak iki resim.

-Hay Allah deme yahu ikisi de aynı adamın ama farklı iki resim öylemi?

-Evet, aynen öyle. Meğer kadın adamın maksadını anlayıp adam gelince bir resmi adam gidince asıl resmi çizermiş. Resimler yeni kiracıların bir işine yaramazmış tabi. Ne yapalım diye düşünürken asıl resmin arkasına iliştirilmiş bir adres dikkatlerini çekmiş. Umutsuzca adrese gitmişler. Kapıyı açan yaşlı adama olayı anlatmışlar. Önce şaşırmış adam sonra teşekkür edip almış resimleri. Bir süre iki resmide karşısına alıp uzun uzun seyretmiş. Bir gün tüm mahallenin şaşkın bakışları altında elinde kendine benzemeyen resimle çıkmış gelmiş. Kocaman çivilerle bu ahşap direğe çakmış resmini yaşlı adam. Yıllardır hep aynı yerdedir bu resim.

-“Bu resme her bakışta kendimi daha iyi anlarım” dermiş yaşlı adam. “Ben mutluluğumu bu resimle bu direğe astım” diye sözünü sürdürürmüş.

-Asıl resim ne olmuş dedim adama ya kadın. - Asıl resim adamın evindeymiş. Kadının ise ne olduğunu bilen yok. İçim bir tuhaf oldu. Daha fazla dinlemeye cesaret bulamadım kendimde. Çay paralarını verip ayağa kalktım. Ayaklarımın beni resme doğru sürüklediklerini hissettim birden. Tekrar bir fotoğrafını çektim. Nasıl olmuş diye makineye baktığımda ekranda çektiğimden farklı bir resim görmek beni hiç şaşırtmadı.

 
Toplam blog
: 405
: 914
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

Okumayı ve kendimce yazmayı severim. Samimi eleştirilere açık biriyimdir. ..