Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dizi yapımcılarınadır bu serzenişim!

Dizi yapımcılarınadır bu serzenişim!
 

Kaynak: İnternet


Söze şöyle başlamam doğru olur sanırım: Küslük çok ilkel bir davranış şeklidir, bana göre… Üstelik de pek çocukçadır ki o çağları aştıktan sonra gülüp-geçmemiz de bundandır.

Toplumsal anlamda küslüğe acayip yatkın bir tablo çiziyor olması ergen neslin epey düşündürücü; nedenleri de kolaylıkla sıralanabilir: Öncelik cahilliktedir, maalesef!

Farklı fikirlere, davranışlara saygı duymamakla başlar, kendini eleştirememek ilk basamağıdır saygı duyamamanın, farklı görüşlerin kendi benliğine karşı olduğunu düşünür, bozulur, sinirlenir, falan filan…

Bu konuda sayfalar dolusu yazabilirim ama konuyu zaten sizler gayet iyi biliyorsunuz!

(Sevgililer arası hoş küslüklerden bahsetmiyorum, anladınız siz onu!)

******

İzlediğim kadarıyla dizilerde şöyle bir gelişme ve sonuç var: Baba kızına/oğluna küsüyor, anne babaya falan filan; sonra o müthiş kaza ya da hastalık sahnesi yaşanıyor; nemli bakışlar, geçmiş güzel günlerin film şeridi gibi gözler önünden geçmesi, hatalarıyla yüzleşme sahneleri…

Bizim gibi kolay küsen, burnundan kıl aldırmayan ve affetmeyi bilemeyen toplumlar için ideal dersler; bu anlamda kutlamamak elde değil!

(Hele ki hala ders alamayan ve tecavüze uğradı diye öz kızını öldüren babalar varken…)

Ancak, bir insanın sevdiği insanı affedebilmesi için ille de ölüm ile, kaybetmek ile sınanmaması gerektiğini de vurgulama vakti gelmedi mi?

Sırf affedilsin diye intihar etme eylemini gerçekleştirip de gerçekten ölen gençler yok mudur  sizce?

******

Affetmeyi öğretmek güzel örnek bir davranış, ancak ille de kaza, ille de ölüm, ille de kaybetme durumuna gelmeden yetişkin bir insanın sevdiği için, önemsediği için, kendi eksiklerinin de olabileceğinin ayrımında olduğu için affetmesini vurgulamak zamanı gelmedi mi?

Hatta sonrasında küslüğün anlamsızlığından dem vurma aşamasına da geçilmeli; yoksa dizi izleme peşinde koşan halk başka türlü nasıl eğitilebilir ki?

(Yani, demem o ki; devlet öyle istiyor diye sırf sigarasız, içkisiz, reklam unsuru oluşturmayacak, aman RTÜK’e takılmasın diye dekoltelere dikkat edilecek derken ve elbette ki rayting ile sınanırken ki bana göre en vahim hali budur RTÜK’ten sonra, toplumsal etkileşimde payınızın büyük olduğu kesin! Çağdaşlaşmak adına sizlerin de yardım eli uzatması gerektiğine inanıyorum.)

******

Hücreleri birbirlerine bağlayan bağlar vardı, biyoloji dersinde öğrenmiştik hani, sanki bir oyundayız ve stratejik olarak bireysel hücreleri öldürmek için öncelikle bağları hedef alıyorlar!

Bağlar koptuktan sonra hücrelerle bire bir başetmek daha kolay elbet…

Daha cahil bireyler daha korkak toplumları oluşturur; korkak toplumlarda bireysellik ön plana çıkamaz; çıkmaya kalkanlar da devlet eliyle püskürtülür ki öncelikle sevenleri önüne baraj kurarlar…. Dinlemezse de küserler, falan…

******

Küsmek basit bir eylemdir, çocukçadır, ilkeldir…

Başkalarını anlamaya çalışmak, aynı fikirde olmasak da saygı duymayı becerebilmek ve ilişkileri tümden kesmek yerine kategorize edip de selamlaşılacak, ayak üstü sohbet edilebilecek, efendime söyleyeyim, gezmeye gidilebilecek… Dertleşebilecek… Sırlarını paylaşabilecek gibi ayırım yapmak cesaret, edep, kendine güven ve medeniyet gerektirir.

Hele ki aile içi küskünlükler; sevgi arkadaş, sevgi!

Sevgiyi öğretmek gerek!...

İlle kaza geçirmeden, ille ölümle pençeleşmeden sevgiyi öğretmek gerek ki gereksiz yere yargılamalar, kızgınlıklar, küslükler olmasın!

Hele şu günlerde insanoğlunun en çok ihtiyaç duyduğu duygu sevgi; neden derseniz: Önümüz-arkamız sobe gibi siyasete bulandık. Bulanmamak mümkün değil, içine çekiliyoruz resmen! O öyle, bu böyle; şunu yapanlar bilmem ne, bunu yapanlar bilmesen de olur gibi şeyler… İnsansın yahu, insan! Etkilenmemen mümkün değil! Bir de din girdi mi işin içine, namustu, günahtı, sevaptı falan… Hadi dur dışında durabiliyorsan!

******

Hoca efendi iyiydi, kötü oldu; bilmem ne bakanı iyiydi, meğersem değilmiş… Bilmem kimin kaseti varmış, bilmem kim de durdurmuş…

Kafayı yiyesi geldi insanların; normal insan beyni bu kadar katakülleyi anlar mı?

Anlamaz anasını satayım, anlayamaz!

El mahkum kendini yetersiz, salak hisseder; hal böyle olunca bunları yapanları da pek yeterli ve zeki adleder!

Bu arada kendini iyice küçük görmeye başlar ki aldığı maaşa 20 liralık zam yapılıp da  peynire, yumurtaya, ete, süte yapılan zamlar ayyuka çıksa da sesini çıkartacak gücü kendinde bulamaz.

******

Hal böyleyken, insanların birbirlerine güvenleri her geçen gün zarar görürken, bırakın birbirlerineyi, kendilerine bile güvenleri hedef alınmışken…

Sevgi bağını güçlendirmek gerekir; adım adım başlamak gerekirse, önce küslük ele alınmalı diye düşünüyorum, naçizane, bu konuda da dizi yapımcılarına, senaristlerine görev düştüğünü aklım ve vicdanım söylüyor…

İletmesi benden, değerlendirilmesi siz; bir anlamda, toplum mühendislerinden!

(Siyasette, son yıllarda, toplum mühendisliğinin fazlaca kullanıldığını düşünüyorum ve ne hikmetse bu çalışmanın Türk toplum bilimciler tarafından değil de, Türk toplumu konusunda master yapmış yabancılar tarafından düzenlenip, amaca yönelik olarak T.C. yöneticileri tarafından ifa edildiğine inanıyorum.)

           

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..