Doğanın direnişi

Doğanın Direnişi ...

Bıçak kemiğe dayandı.

Yıllardır hiçbir şey olmaz zannettik. Toprağı da, suyu da, havayı da hoyratça kullandık.

Gelinen nokta da görünen o ki; artık bıçak kemiğe dayandı. Toprak da, havada, su da artık isyan ediyor..

Kirlenmez zannedilen hava artık bu kirden arınmaz hale geldi. Sular azaldı, toprak çatladı.

Orman varlığı da, hayvan varlığı da tehlike işareti veriyor. Kısacası, doğal dengeler bozuldu.

İnsanoğlu günü kurtarma telaşı yüzünden, yarınları unuttu. Su havzaları beton doldu.

Yapılan her iş, atılan her adım aslında; iyi bir yaşam adına yapıldı. Daha rahat, daha huzurlu, daha güvenli ve daha sağlıklı bir yaşam adına yapılıyor her şey, ama yapılanlar yarınları ipotek altına aldı.

Ve ne yazık ki, farkındalıklarımız, önceliklerimiz hep bunların dışında.

Doğa direniyor, insanoğlu vazgeçmiyor. Bizi var eden, yaşam sebebimiz olan doğaya karşı bu hırs neden acaba?

Kaz Dağları köstebek yuvasına dönüyor, altın uğruna, Artvin’de aynı şeyler yaşanıyor, bakır uğruna.

Göçmen kuşlar mevsimleri, yollarını şaşırdı artık. Arılar ölüyor topluca. Domatesler, biberler şekil değiştirdi.

Derelerimizde balık yerine, su yerine zehir akar oldu.

Doğal lezzetlere hasret kaldık, damak zevkimiz değişti bu zamanda.

En küçük bireyden, en üst yöneticilere kadar herkese düşen görev; "Bu gidişe dur demek!" değil mi?

Yarınları düşünelim ve harekete geçelim. Zor bir şey değil. Sadece biraz moda kadar, biraz spor kadar, biraz “chat” yapmak kadar, biraz eğlenmek kadar zaman ayırsak yeter…

Unutmayalım, her şeye rağmen bu dünya bizim yegâne mekanımız…