Dünya bir yana Amasra bir yana

Cennet çeşmesidir Fatih Sultan'ın dediği gibi güzel Amasra. Tam üç kez gittim. Hala her karış toprağı aklımda. Masmavi denizi, yemyeşil ağaçları, soylu limanı, sıcacık insanları ile ne zaman için sıkılsa, Amasra'da düşlerim kendimi. Yurdumuzdaki nadir güzelliklerden biridir. İç ve dış turizmde hakettiği yeri almaktadır.

Yolunuz düşerse, kaleyi görmenizi, çarşında en azından iki kez gezmenizi, el işi harikaları yaratan esnafımızdan bütçeniz elverdiğince evinize ve dostlarınıza armağanlar almanızı dilerim. Işıkaltın otelini biz he zaman çok beğendik ama başka oteller de var. Restoran olarak Liman'ı önerebilirm. Balıkları ve özel Amasra salatası bir harika. Salatasına tadı veren sunulduğu kaseleriymiş, sonradan öğrendim.

Kente tepeden bir büyük ve virajlı yoldan inerek giriyorsunuz. Sanki cennete eriyor gözleriniz ve cennete değiyor ayaklarınız Amasra toprağına bastığınızda. Dilerim onun güzellikleri korunur, hem çevre değerleriyle hem SİT alanlarıyla, tarihi ve kültürel mekanlarımızın bir başyapıtı olarak ilelebet yaşar güzel Amasra.

Bu kadar güzelliklerin bahşeldiği bir ülkede, henüz yeterince kalkınmamış olmamızı, milli gelirimiz açısından Akdenizli komşularımızdan bile geride bulunuşumuzu, ülke değerleriyle örtüşmeyen yapılarda, özellikle de çağdaş olamayan siyasette arıyorum ne dersiniz?

Yok değilse Türkiye on Türkiye daha olurdu! Ancak Türkiye'nin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal kalkınmasına giden yol sanırım Amasra'nın ahenğine ve birikimine sahiplenmekten ve onun barışçıl doğasını, mütevazı ve ama asil duruşunu içselleştirmekten geçmektedir. Bazen insanlar kentleri talanla yalanla kendilerine benzeteceğine o kentlere benzeseler daha iyidir. Hele ki uygarlıkların Türkiyesinde!