Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '10

 
Kategori
Spor
 

Dünya kupasındakiler hakem değil mi?

Dünya kupasındakiler hakem değil mi?
 

Meksika Fransa karşısında gerçek bir zafer kazandı. Fransa’nın İtalyanvari çekirgemsi sıçramasına da izin vermedi. Maçın başından sonuna kadar üstündü ve hak edilmiş bir galibiyet aldı.

Bu maçı izlerken uzun süre Suudi Arabistanlı hakemi düşündüm durdum. Nasıl oluyordu da dünyanın en üst düzeyde düzenlenen bir turnuvasında düdük çalabiliyordu; başka taraftan sormamız gerekirse Türkiye’den neden bir hakem yoktu?

Nedeni çok basitti. Hakemler hakemliklerini yapıyor; aşırı yoruma kaçmıyorlardı. Türkiye’deki gibi penaltı kabızlığı da yaşamıyorlardı. Önceki gün Uruguay-G.Afrika maçının hakemi de dün geceki karşılaşmanın hakemi de neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlardı.

Örneğin; “neden penaltı çalmıyorsunuz?” sorusuna “inanmıyorum” şeklinde hakemlik kurumunun sınırlarını zorlayacak tarzda bir cevap vermek zorunda kalmıyorlardı.

Şu bir gerçek ki bir Türk hakemi her ikisinde de o cesur kararı veremezdi. Hele Güney Afrika kalecisini oyun dışına atma pahasına… Asla!

Kuşkusuz futbolumuzun hiçbir düzeyde bu turnuvada temsil edilemiyor oluşunun gerisinde hep aynı zafiyet ve başarısızlık var.

Uzun zamandır ilk defa bir futbol takımının kaybetmesi için bu kadar büyük bir beklentiyle ekranın karşısına oturmuştum. Fransa için hislerimiz hiç değişmeyecek. Gerçi Fransa milli takımı teknik direktörü Raymond Domenech “hırsızın elini” turnuvaya bulaştırmıyor olsa da bizim gibi düşünenler için bu pek bir şey ifade etmiyor.

Fransa’yı turnuva öncesinde son kez Çin karşısında izlemiştim. Açıkçası o gün sahada ne tür bir Fransa vardıysa dün gece de aynı takım vardı. Futbolun dışına çıkmadan gol atmayı beceremeyen, doğru dürüst duran top organizasyonu bile yapamayan bir finalist olabilir miydi? Çok ilginçtir, dün gece Fransa milli takımı birçok duran top kazandı ve her seferinde bir başka oyuncu o topun başına geçti. Öyle olunca da bir istikrar sağlanamadı.

Ribery ve Anelka’nın bu takımla hiçbir gönül bağı yoktu. Daha derli toplu bir şeyler yapma gayretindeki Govou, Diaby, Abidal ve Gallas ise senkronizasyonsuz, akortsuz oynuyorlardı. Teknik direktör Domenech ise herkes gibi izliyordu.

Meksika’nın attığı ilk gol ofsayt çizgisi üzerinde kaldı. Bir an içinde olupbitti ve yardımcı hakem oyunu devam ettirdi. Ancak penaltı çok netti. Türkiye’deki birçok kişi ülkemizde böyle penaltı düdükleri çalınmadığı için “inanmamış” olabilir ancak ceza sahasının içiyle dışı arasında bir fark yok.

Meksika çok inançlı ve hevesliydi. Galatasaraylı Elano gol atmasına rağmen futbolu bizleri tatmin etmemiş olsa da Santos gol atamamış olsa da çok diri ve iyi gözüktü. Vasat olanın takımda kalmasına rağmen gidenin iyi futbol oynuyor olması yine bizim futbolu değerlerimize uygun bir tutum oluyor sanırım.

Meksika maç boyunca hep gol atacakmış gibiydi. Golleri kulübeden gelen oyuncuların atması takım halinde iyi olduklarının bir göstergesiydi.

Turnuvanın en sıkıcı grubu olacağını düşündüğüm A Grubunda son iki gündür çok güzel karşılaşmalar oynanıyor. Meksika-Uruguay grup finali izlenmeye değer bir karşılaşma olmaya aday gözüküyor. Amerika kıtasının temsilcileri forma renkleriyle birlikte dünya kupasına çok güzel tonlar katıyor. Fransa son maçında da Güney Afrika'ya karşı zorlanabilir hatta grubu sonuncu da bitirebilir. Bu da herşeye rağmen kazanma felsefesinin iflası olarak Fransa'nın boynuna asılacak bir madalya olur.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..