Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '13

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Dünyada tohumculuk nasıl destekleniyor?

Dünyada tohumculuk nasıl destekleniyor?
 

1960'lardan 2010'lara mısırda verim artışı


1960’larda 3 milyar olan dünya nüfusu, 2000’li yıllarda katlandığında üretim alanlarında pek bir değişiklik olmamıştır. Birim alandan alınan verimde artışı sağlayan o dönemin “yeşil devrim”in yeni genotipleri, yeni çeşitleri (bitki boyu kısaltılarak daha fazla gübre kullanım olanağı!) hala bitkisel üretim gereksinimlerini karşılamaktadır (grafik! Türkiye’de mısır veriminin dünya ve hatta AB ortalamasının üstünde olduğuna dikkat!). Bugün 57 milyar USD (Türkiye’nin 400 milyon dolar) yıllık (10 milyar doları ticarete yansımış)  ekonomik değere sahip tohumculuk sektörü, tarımsal üretimin en önde gelen girdilerinden biri olarak her ülkede farklı destek görmektedir.  

Bazı AB ülkeleri 1980’lerde TOHUMCULUK SEKTÖRÜNÜ canlandırmak için,  öncelikle kendine döllenen bitkilerde çalışan firmaların 25 yıllık bir süre desteklenmesi kararını almışlardır. Başta vergi olmak üzere yapılan yasal düzenlemelerle kredi, bilimsel danışman, uzman, donanım desteği sağlayarak, bu gün dünya tohumculuğunda söz sahibi firmaları yaratmışlardır.

BREZİLYA tohum ıslahının önemini fark eden ilk gelişmekte olan ülke olarak- Tarım Bakanlığı, Tohumculuk sektörünü ve Üniversiteleri Tarımsal Araştırma Konseyi “EMBRAPA” adı altında toplamıştır. Bu kuruluş Brezilya’nın birçok üründe dünya pazarında lider olmasını sağlarken, yalnız “çeşit geliştirme” ile de kalmamıştır. Geliştirilen çeşitler öylesine agronomik olanaklara fırsat yaratmıştır ki, üreticisine bir yılda iki soya ve bir yılda “buğday + soya” yani aynı araziden yılda iki ürün alma fırsatı sağlamıştır. 2013 yılı itibarı ile EMBRAPA 56 ülkenin 89 kuruluşu ile 11’i Afrika ile olmak üzere 78 ikili anlaşma imzalamıştır.

Sektörün desteklenmesi değişik biçimlerde olabilmektedir. Pakistan bir gen satın almış, ücretsiz olarak tüm ulusal tohumcu kuruluşlarının kullanımına sunmuştur. Brezilya bir uluslar arası firmaya, yalnız ülkesinde kullanılmak üzere bir çeşit sipariş etmiştir. Kanada’da tohumculuk ticareti için pek albenisi olmayan “yemlik buğday” çeşit geliştirme işini “üretici + tohumcu + kamu”nun oluşturduğu bir kooperatifle çözümlenmiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi, genitör belirlemesinden, çeşit ıslahı ve tohum pazarlamasına uzanan zincirde tüm halkalar bir çatı altındadır. Fakat genitör sağlayıcı firmaların olmadığı, olasılıkla gen sağlama işlerini üslenmesi gereken Üniversitelerin olayın dışında kaldığı ülkemizde eski YÖK Başkanının olaya yaklaşımı çarpıcıdır. Kendisi: ‘Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, yerli tohumumuz olmadığı için Amerika ve İsrail'den geliyor. Bir Türk aydını olarak bazen gerçekten kendimi çok küçük hissediyorum. Yani biz ihtiyacımız olan domates tohumunu bu ülkede üretemez miyiz? Evvelden atalarımız bu tohumları kendileri üretip, yıllarca bu üretimin devamını sağlamışlar”.

Şimdi Türk tohumculuğunun en can alıcı halkası olan “gen sağlama” konusunu Almanya’nın nasıl çözdüğüne bir göz atalım: Almanya’da Üniversiteler YÖK biçimi bir kuruluşa değil de Eğitim ve Araştırma Bakanlığına  bağlıdır.  Bu bakanlık aynı zamanda ARAŞTIRMALARI da kucakladığından bünyesinde kurduğu GABI (Plant Genome Research Program - Bitki Genom Analiz Sistemi) çerçevesinde PLANT 2030 makro projesi ile “Almanya bitki araştırmalarını” özel sektör talepleri doğrultusunda ekonomiye kazandırılmaktadırlar. GABI bir kamu-özel sektör ortak projesi olup, maddi destek ağırlıklı olarak Eğitim ve Araştırma Bakanlığından gelmektedir. Özel sektörü ise WPG (Business Platform Promoting GABI Plant Genome Research e.V.) temsil etmektedir (http://www.gabi-kat.de/newsahistory/donation-to-nasc.html).  

Söz konusu modeli ülkemizde uygulamaya koymaya çalışalım. YÖK’ün finans gücü olmadığından yola çıkarak olayın Türkiye için bir mana ifade edemeyeceği düşünülebilir. Peki değişim aşamasındaki YÖK yasası arifesinde tohumculukla ilgili yasal birliklerimizin olayı acilen ve detaylı bir biçimde YÖK yasa hazırlayıcılarına aktararak, on binlerce araştırıcının konularını biyoekonomik[1] dallardan seçmeleri halinde bazı akademik avantaj kazanımlar ve benzeri artılar devreye sokulabilir. Böylece mikro element eksikliği ile ilgili ıslah çalışmaları için Eczacılık Fakültesi tez çalışmaları sonucu örneğin X vitaminince zenginleştirilmek üzere buğday ıslah projesi için aranan gen, Bitki Koruma tezlerinde saptanan Y hastalığına dayanıklı hattı, Tarla Bitkileri tezlerinden elde edilen kısa boylu arpa vs. Türk tohumculuğunun gen halkasının tamamlayabilir. Uygulamanın parasal desteğini ise AR-GE harcamalarını üçe katlamayı hedeflemiş kamunun üstlenmesi beklenebilir.

Türk tohumculuğunun rekabet gücü kazanması, bölge lideri olabilmesi ve daha hızlı gelişmesi için geç kalmayalım!

Nazimi Açıkgöz

 


[1]Açıkgöz 2013.Biyoekonomi hibrit tohumculukla yola çıktı!, http://blog.milliyet.com.tr/gidakrizivebilim 

 
Toplam blog
: 145
: 432
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

1964 yılında Ankara Üniversitesini bitiren Nazimi Açıkgöz, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik ..