Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Dünyayı En Güzel Hikâyeler Değiştirir

Dünyayı En Güzel Hikâyeler Değiştirir
 

Kızım ve Ben, 1998


Hikâyemi yazmaya başladığımda henüz onun nasıl yazılacağından ve dahası nasıl okunacağından bihaberdim. Gençtim, tecrübesizdim o zamanlar. Ama benim için en güzeli olacağına dair şüphem yoktu nedense. “Hem her nasılsa öyle olsun, geldiği gibi güzel,” diyordum. Bu yüzden her zaman “En güzel hikâyem,” dedim ona.

 Yüreğim kıpır kıpırdı. Tam tamına dokuz ay on gün beklemeliydim. Daha doğrusu dokuz ay on gün ilmek ilmek, emek emek örmeliydim. Bugüne değin yazılmış ne çok hikâye vardı. Bu hikâyeyi her kadın içgüdüsel olarak bilirdi.  Şaşılacak ne vardı, birisini de ben yazıyordum işte.

Bir sürü kitap aldım. Sanki kitaplardan öğrenilebilirmiş gibi.  Bir yandan okuyor, bir yandan yazıyordum. Okudukça şaşırıyor, panik oluyor, sabırsızlanıyordum. Sonradan anladım, yazılımı içindeymiş meğer. O kendi kendini yazarmış da haberim yokmuş. Kalem benim elimde değilmiş. Bir hikâyenin nasıl yazılacağını bilmediğim gibi beni nasıl değiştireceğini de bilmezmişim daha o zamanlar.

On dokuz yıl önce bir Ekim sabahı, süre doldu  nihayet ve bir avazda doğuverdi hikâyem. Sevgili kızımı kucağıma verdiklerinde “Sevgi,” dedi içimden bir ses. Boşver kitaplarda yazılanları. “Sevgi. Sen bol bol sev onu.” Sevgi onun besiniymiş. Besini esirgemezsen o bire bin verirmiş. Kendi doğası içinde serpilir gelişirmiş. Ben de öyle yaptım. Sevdim onu. Hem de çok. Onun beni alıp götürmesine izin verdim, kâh yoruldum, bunaldım, kâh keyfini sürdüm. Kimi zaman hatalar da yaptım. Hepsi de iyi niyetli.  O bana öğretti; içinde sevgi varsa hata yapmak o kadar da kötü bir şey değilmiş.

Ve daha neler neler öğretti bir bilseniz…

Bu hikâyenin benim yalnızca bir parçam olduğunu ve asla kopyam olmadığını,
Kızmayı ama küsmemeyi,
Gülmeyi hem de çok gülmeyi,
Yorulmayı ve bir gülüşle sarılmayla dinlenmeyi,
Sabretmeyi ve sonunda buna değeceğini bilmeyi,
Emeği ve emeğin asla zayi olmayacağını,
Vermeyi ve karşılığını beklememeyi,
Sevmeyi ve sevmenin bir insanın ruhsal besini olduğunu,
İnanmayı  ve inanmanın bir insana cesaret verdiğini,
Kabullenmeyi ve sürece güvenmeyi bilmeyi,
Güvenmeyi ve güven duymanın bir insanı mutlu edeceğini,
Farklılıklara saygı duymayı ve ancak farklılıkların zenginlik yaratacağını,
Bağışlamayı ve bağışlamanın insana iyi geleceğini,
Beklemeyi ve beklemenin insanı olgunlaştıracağını,
Her şeyi bilmediğimi ve bilmediklerimi yaşı kaç olursa olsun bilenlerden öğrenebileceğimi,
Hoş görmeyi ve kalbin katılığının ancak hoşgörüyle çözülebileceğini,
Merhameti ve merhametin bir insana çok yakışacağını,
Birlikte ağlamayı ve ağlamanın ruhları yakınlaştırdığını,
Her hikâyenin özgün olduğunu ve özgünlüğünü korumasına destek vermeyi,
Yalnız kendi hikâyeni değil başkalarının hikâyelerini de sevmeyi ve onlara değer vermeyi,
Ve en güzel hikâyelerin an be an dünyamızı değiştirmeye devam edeceğini…

ESRA KARA 13.05.2018

 
Toplam blog
: 35
: 330
Kayıt tarihi
: 27.02.14
 
 

“Hikayeler hep aynı hikaye” diyorsan ve değiştirmek istiyorsan… 1969 yılında Ayvalık'ta doğdu..