Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '11

 
Kategori
Öykü
 

Düşüş

Düşüş
 

İşte şuracıkta durmuş bir sonbahar yaprağı gibi sallanıyordu. Durumu o kadar kötüydü ki, düşmesin diye dualar etmekten başka bir şey gelmiyordu elimizden. Ona yaklaşmaya korkuyorduk. Hepimiz, her birimiz. Birdenbire ilahi bir güç gelmiş gibi doğruluverdi.

Ama yüzü çarpılmıştı. Bakışları uzaklarda bir yere sabitlenmişti. Bu bakışlarda şeytani bir ışıltı vardı. Dudakları belli belirsiz aralanmış, çarpık yüzüne pek de yakışmayan acı bir gülümseme gelip yerleşmişti.

Bulunduğumuz yerden bunu pek açık, net olarak görüyorduk. Birdenbire ellerini iki yana açtı. Çatının tam kenarında yüreklerimizi ağzımıza getiren hareketler yapıyordu. Yanımdakine cep telefonunu işaret ederek çekiyorsun değil mi diye sordum. İşte şimdi tam zamanı… Atlamak üzere…

Aşağıdan polisler sesleniyor, bir şeyler söylüyorlardı. Pek tabii ikna edici sözlerdi bunlar. Ama o gelmeyin gelmeyin diye bağırıyor aşağıdakileri atlamakla tehdit ediyordu. Aşağıdakiler ise hep bir ağızdan atla! Atla! Diye bağırıyorlar. İntiharcıyı büsbütün cesaretlendiriyorlardı. Bir aralık bacağını boşluğa atar gibi oldu.

“Ne istiyorsun” diyordu bir kurtarıcı. “Bak ne istiyorsan söyle, istediklerini yapmaya hazırız”

“Hayır! Hayır, gelmeyin” diye bağırıyordu. Çatının kenarına en uç noktasına doğru gitti. İki kolunu boşluğa doğru uzattı. Aşağıdan Atla! Atla sesleri yükseliyor, kulakları bu korkunç komutla uğulduyordu. Birdenbire kendini boşluğa bırakıverdi. Düşüş başlamıştı. O karanlığa gömülürken, aşağıdakilerin yüzleri tatlı bir ışıkla aydınlandı. Birilerinin ölümünden duyulan hayvani zevk yansımıştı yüzlerine. 

 
Toplam blog
: 261
: 335
Kayıt tarihi
: 30.08.10
 
 

Anadolu Üniversitesi İşletme fakültesi mezunuyum. Çeşitli kuruluşlarda muhasebe ve dış ticaret or..