Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '16

 
Kategori
İlişkiler
 

Duygu kürtajı…

Görünmeyen o akışın içinde, zerre zerre zihnime sızmanın yolunu bulduğun gözlerimin önünde gözlerin. Sağ işaret parmağımın ucunun altında dudakların, yüzün. Güldükçe güldürüyor, tanımsız ifadelerinde zorluyorsun.

Henüz diye başlayan cümlelerin yüklemini gerçekleştiren sensin. Sen sen olmaktan kurtulamadın. Ben, beni kaybediyorum.

Ne kadar da kolay, zahmete girmeden umursamamayı başarabildin. Sağır, kör ve anlayışsız olabilmeyi iyi öğrenmişsin. Avaz avaz bağıran bir aşk tutsağının tüm çığlıklarına sağırsın. Hayelet gibiyim. Arada sırada rüyana girip seni ürküten bir hayalet miyim yoksa? Kendini kandırıyor musun varlığımı yok sayabilmek için acaba? 

Şimdi ben bütün dişil öğretilerime inat, insani yalınlığımla şelale gibi akıttım ya sana kendimi, zihnimle gelmedim ya kapına, senin zihnin yok sayar tabi beni.

Akıl diyordur şimdi; “Bu çılgın, gözü kara, pervasız ve hatta hadsiz kim bilir ne için, neden seni tercih etti, nereden bileceksin. Kim bilir ne yaşatacak sana? Ne gereği var şimdi bunca sıra dışı başlayan bir öykünün içinde, bilinenleri unutup, bilinmeyen hayatın tadına bakmanın? Gurursuz, hadsiz, pervasız ve tüm -sız eklerinden oluşturulmuş kelimelerden bir paragraf kötülenebilecek tanımlarla etiketleyebileceğin bir aşk budalası yerine,  -mış gibi yaşayan, gururlu olduğunu sandığın, kendini zihnine kiralamışlardan seçsen ya birini, öyle değil mi? Şöyle tanınmış, bilinmiş, kabul görmüşlerden, zihninin toplumca onayladıklarından seç birini. İlk def gerçekten yaşamayı seçmiş, duygularını ruhuyla özgür bırakmışını ne yapacaksın? Ya gerçekten yaşadığını hissettirir, bildiklerinin yalanlığını yüzüne vurur da mutsuz ederse seni? Kurulu düzen işte ne gerek var şimdi kendince yaşamayı seçmeye değil mi?”

3022261-terkedilmislikSana son sözlerim; “Aşktan başka tutsaklığım yok. Yalın olmak için tüm lekelerini siliyorum hayatın. Zihnimi gerektiğinde canlandırıp, ruhumu özgürce yaşatıyorum ben diye kapına geldim senin. Elimi uzattım sana; gel birlikte yaşayalım, birikmiş yaşanmamışlıklarımızı birlikte harcayalım istedim. Bana kimliğinle değil, ruhunun kimliksizliği, yeni hayatının başlangıcı ile gel tut elimi dedim. Cesaret yoksunluğunu hesap edemedim. Kimliğinden korktun besbelli, etiketini kaybetmekten korktun hayat defterinin. Korktun be adam. Hissettim. Utandım. Aşka yazık ettin.

Şimdi; duygu kürtajına yasak gelmeyen bu hayatın içinde göz göre göre canıyla kanıyla aldırıyorum ruhumun aşka tutsak hallerini. Senden oldum. Senin gibilerden oldum şimdi. Sana benzemek, bütünlüğe göre hiç olmak buysa hiçlikle karşındayım. Paslı asma bir kilitle bir köhne kapının ardında kilitledim beni.define-nerelerde-aranır-720x340

Aşksızlığınla aşksız bıraktığın bugünümü ellerimle gömüyorum. Kürtaj bir son değil sevgili. Belli mi olur, belki bir gün tutmak istersin ruhumun ucundan arınmışlığınla.

Geçici bir gömüyüm ben. Hak edenin elinde limtsiz değerde bir ganimette olabilirim bir gün ya da  üzerine kat kat toprak atılmış, unutulmuş bir hazine de. 

Bekliyorum…

 

 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..