Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük "ıslah" eder...

Çocukları iyi ıslah etmişler. Islahevi dediğin böyle olur. Adı üzerinde "ıslahevi" Toplayacaksın ortalarda kalmış, anasız babasız, suç işleyen çocukları, ıslah edeceksin. Topluma uyumlu ve yararlı hale getirip salacaksın tekrar... Aynı şeyi sokak köpekleri için de yapıyorlar. Yöntem aynı olacak ki ıslah edilen köpeklerde bazan yoldan geçeni ısırabiliyor. Açılalım arkadaşlar...

Merhaba e-günlüğüm; Islahevinde cinayet 16 yaşındaki Yasin Akyüz, Adana'da tutuklu bulunduğu Çocuk Islahevi'nde ölü bulundu. Cinayeti, koğuşta kalan 13 çocuğun işlediği iddia ediliyor. (ntvmsnbc) İyi ıslah etmişiz... Islah mı ediyoruz, suçlu mu yetiştiriyoruz belli değil. (ıslah etmediğimiz belli aslında) Gelişmiş ülkelerde ki hapishaneler ve ıslah evleri döner sermaye ile çalışır ve devlet'e yük olmadan giderlerini karşılarlar. Nasıl mı? Hepsi birer sanat okuludur. Suçlular ceza aldıkları süre içersinde bir sanatkar, bir meslek sahibi yapılır. Mesleği, sanatı olanlar ise daha da gelişmiş, uzmanlaşmış şekilde cezalarını tamamlayıp çıkarlar... Hatta hapishaneden vergi ödeyenler bile vardır. Fabrika gibi çalışır üretirler. Kimse kimseye zarar vermez.
Yok anlatamadım, anlatamıyorum, yazamıyor, söyleyemiyorum. Neden direniyoruz bir sürü denenmiş güzel örnekler varken, neden burnumuzun dikine gidiyor, vergilerimizi heba ediyoruz? Yok yok anlatamıyorum.... Zaten anlatsam, yazsam, bağırsam da duyan, gören yok... Biz dışarıda gezenleri ıslah edemedik ki içeri tıkıp nasıl ıslah edeceğiz?

Bir şey dikkatimi çekti, mutlaka yazmalıyım. Dışarıda ki suç oranları ile içeride ki (hapishaneler, ıslahevleri) işlenen suç oranları bir birine çok yakın, hatta nerede ise aynı... Yani suçlu içeri atılınca da suç işlemeye devam ediyor gibi geldi bana... İçerisi de suç işlemeye müsait mi yoksa? Madem sanat kolları faaiyete sokulmuyor, böyle bir çalışma yok, en iyisi hapishanelerde serbest dövüşler yaptırılsın. Nasılsa herkes bir biri ile kavga ediyor, hiç olmazsa bahis düzenlenir ve gelir elde edilir... Vahşet'e vahşetle karşılık verelim, vahşet uygulayanlar, vahşete uğrasın... Hahahah

Değerli e-günlüğüm; her akşam ki gibi, dün akşam da beni gören ve duyanlarla birlikteydim. (ağaçlar, hayvanlar, otlar, böcekler...)

Akşam üzeri oğlum geldi. Ablamlarla dönmüş Akçakoca'dan. Serçe parmağı kırılmış ama ayağını diz altına kadar alçıya almışlar. Gören de bütün bacak kırılmış sanar. Her halde alçıyı metre kare hesabı yapıyorlar, o yüzden fazla para almak için büyük yapmışlar. Ayağı iki hafta alçıda kalacak mış. Alçıya bile gerek yoktu ama yanında ben olmayınca başkaları müdahale ediyor oğluma... Ben o parmağın doğal yöntemlerle kaynamasını sağlardım... Akşam üzeri iş yerini kapattıktan sonra ablama gidip koltuk değneği aldım. (onda önceden var mış) Seke seke yürümesinden iyidir.

Neyse eve gittik... Apartman görevlisinin işi var mış, benden "bahçeyi sulayabilir misiniz" diye rica etti. Zaten ben o'na hep söylüyordum. "sen sulama işini bana bırak ben hallederim" diyordum. Canıma minnet. Bahçe sulamak, toprağa basmak kadar güzel bir şey var mı? Boss'un yemeğini verdikten sonra bir güzel bahçeyi sulayıp, üzerimde ki negatif elektriği attım (pek yok ama, attım işte) Elime hortum geçmişken Boss'u da bir güzel ısladım. Sonra iki genç kız ve oğlumla birlikte bahçede sohbet edip içki içtik. Genç hanımlardan biri sporcu ve iyi masaj yapıyor muş. (kendisi söyledi) İyileşecek hasta doktorun evine gidemiş..., Yok yok iyleşecek hastanın doktor evine gelirmiş... Yok böyle de değildi yaaa. Neyse ben de masaj yaptırayım diye düşünüyordum bu günlerde. Hani işsizlikten her yerim ağrıyor ya... Sağolsun bir güzel masaj yaptı bana. Sırtımı da çiğnetecektim ama unuttum. Sonra yine bahçede sohbet edip içki içmeye devam ettik ve ben uyku saatim gelince yattım. Onlar oturmaya devam ettiler.

Sabah Linda ile iş yerine gelip "iş var mı" diye baktık. Yok... Oturmaktan popom ağrıdı. Zaten canım sıkılıyor işsizlikten , dalacağım bizim üst katlarda oturan gençlere. Bahçeye pet şişe, meyve, ambalaj atmamasını öğrettik, zeytin çekirdeği atmamasını öğretemedik. Balkonda kahvaltı yapıyorlar ve bütün yedikleri zeytinlerin çekirdekleri aşağıda. Tam dükkanın önünde. Ya sabır...

Kurumsal abonelerimin sabah seferini yapıp yine kürkçü dükkanına geri geldim. "Düşün düşün moktur işin" derler ya. O şimdilerde "otur otur moktur işin" olarak değişime uğradı. (ben uğrattım) Zaten düşünen insan pek kalmadı, böylesi daha uygun. Öğle yemeğimi yedim, "hayat" alınmasın diye her gün yaptığım şeyleri yapmaya devam ettim.

Akşam üzeri yine yemeğimi ve tatlımı yiyip "otur otur moktur" işin felsefesini uyguladım. Hadi git artık e-günlük müsün nesin? Yoksa seni de fena yaparım. Yarın mı? Belli olmaz yazışırsak söylerim, çok konuşma, yürü... Editör'e falan selam söyleme. Vınnnnnnnnnn.

Biliyor musun: Seylan'da 1960 yılında başbakanlığa getirilen Sirimavo Bandaranaike, dünya'nın ilk kadın başbakanı imiş...
Çirkin söz: ''Kadınlar, başka kadınlar için giyinirler, başka kadınların kocaları olduğu için evlenirler, başka kadınları kıskandırmak için evlerini süslerler... Başka kadınlar olmasaydı, kadınlar ne iyi olacaktı..." Paul Corey
Güzel söz: "Bazıları ışığın, bazıları gölgenin peşine düşer..." T. S. Eliot

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..