Eğer,seni ne kadar çok sevdiğimi bilseydin...

Loş ışıklar altında romantik dekorasyonlu bir restoran, cafe-bar ya da benzeri bir yerde sevdiğiniz kişiyle karşılıklı oturmaktasınız Masanın ortasında yanan bir mum, arkada aşk şarkıları çalan bir orkestra ve şarkıcı…. Ortam harika, sevdiğiniz karşınızda oturmakta. Saatlerce konuşmadan göz göze oturabilirsiniz. Aradan biraz zaman geçince biriniz cebini, diğeri çantasını açarak aldığı hediyeyi “Sevgililer Günün Kutlu Olsun Aşkım ” diyerek birbirine verir.

Bir süre sonra sahne de şarkı söyleyen kişi “Evet efendim Şimdi söyleyeceğim şarkı tüm sevgililere armağanımdır” diye şarkısına başlayarak birbirinden güzel aşk şarkılarını arka arkaya söyler.

Kim istemez? Sevdiğiyle, eşiyle böyle bir gün ya da gece geçirmeyi…

Çok değil bir süre sonra aynı kişilerin birbirlerine söylediği sözler ise genelde şu şekilde olur;

“O kadın/erkek sana neden uzun uzun baktı?”. Karşısında ki kişinin verdiği cevap soru soranı tatmin etmemişse ortalığın toz duman olmasına ya da küs oyunu oynanmasına, afra tafra yapılmasına az kalmıştır.

Başka bir örnek; sevgililerden birinin bulunduğu ortamdan kısa bir süreliğine ayrıldığını düşünelim. Ayrılmasını fırsat bilen diğer kişi hemen masanın üstünde ya da gözle görünen bir yerde duran cep telefonunu alıp bir yandan etrafı kolaçan ederken bir yandan da sevgilisinin cep telefonuna gelen mesajları ya da arayan numaraları kontrol etmeyi fırsat bilir. Sevdiği kişi geri geldiğindeyse hiçbir şey olmamış gibi tebessüm ederek “Hoş geldin Aşkım” der.

Güzel güzel sohbet edip,sevgilisine aşk dolu sözler söylerken ya da başka bir ifadeyle ilan-ı aşk edip “Seni ölesiye seviyorum, seni asla bırakmayacağım “ gibi sözler söylerken. Hemen arkasından “Ya benimsin ya da hiç kimsenin. Seni başkasına yâr etmem” diye bir söz..

“Yarın okul arkadaşlarıyla buluşacağız” diye açıklama yapan kişiye. “Kim bunlar? Ben tanıyor muyum? Nereden çıktı şimdi bu? Aralarında kadın/erkek var mı? Buluşmaya, gitmen şart mı?” gibi bir sürü ahretlik soru sorulur. Söyleyen kişiyse yüksek sesle olmasa bile aklından ”Hay söylemez olaydım” diye geçirir.

Yukarıda verdiğim örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Önce karşısındakine ilan-ı aşk edip daha sonra kıskançlık krizlerine girenler, sorduğu soruya tatmin edici cevap alamayınca kavga çıkartanlar ya da şiddet uygulayanlar, kendisinden ayrıldığı için eski sevgilisini vuranlar, bıçaklayanlar, kezzap dökenler, öldürenler, “Seni nasıl seviyorum bilemezsin” deyip hemen ardından aldatmaca oyunlarına girenler….

Kısaca, sevgisizliğin kök saldığı bir ortamda birlikte yenilen güzel bir yemek, sevginin büyüklüğünü anlatmak amacıyla alınan pahalı hediyelerin hemen ardından sevginin sınırlarına bile giremeyecek olumsuz davranışlar…Bu davranışların hemen ardından ise “Aşkım ne yaptıysam sana olan aşkımdan yaptım. Yoksa seni kırmak, incitmek değildi amacım. Ne olur beni affet” ya da “Söz veriyorum artık bambaşka biri olacağım, senin sevgine lâyık olmaya çalışacağım” şeklinde içi boş, anlık etki bırakmaya yönelik sözler...

Yukarıda da belirttiğim gibi sevgisizliğin kök saldığı ilişkilerde tüketilmiş, boşaltılmış sözlerle mi sevgi ispat edilir? Yoksa pahalı ama anlamsız hediyelerle mi?

Gerçek sevgide ise bu tip traji-komik olayların yeri bile olmaz. Zaten olmaması da gerekir.

Başka bir ifadeyle;

Eğer, seni ne kadar çok sevdiğimi bilseydin….Sevgime inanır, güvenir ve saygı duyardın.

Uzun sözün kısası; sadece sevgi yetmez eğer sevgiye saygınız yoksa.

Tüm sevgililerin, sevgisinin gerçek ve daim olması dileğiyle

var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "http://www."); document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/javascript'%3E%3C/script%3E")); try { var pageTracker = _gat._getTracker("UA-7006964-1"); pageTracker._trackPageview(); } catch(err) {}