Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '16

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitimde başarı/başarısızlık tartışmaları….

Eğitimde başarı/başarısızlık tartışmaları….
 

Eğitim ve kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi kaydedemedik cümlesini kullanan Cumhurbaşkanının bu beyanı sonrası eğitimdeki başarı ve başarısızlık tartışmaları bir kez daha gündeme geldi. Cumhurbaşkanı değerlendirmesinde eğitimde altyapının güçlendirildiği, derslik, kurumların sayısal gelişimi ile ilgili önemli çalışmaların yapıldığını ancak eğitimin öğretimin içeriği konusunda, müfredat konusunda ve çocuklarımızı medeniyet tasavvurumuza uygun yetiştirme konusunda hayal edilen ilerlemenin sağlanamadığını belirtti.

Milli Eğitimin başarılı olduğuna dair göstergeler üzerinde değerlendirmeler yapılırken; bütçeden eğitime ayrılan payın yükseltilmesi, yapılan derslik sayısı, okullara kurulan teknolojik alt yapı, dağıtılan tablet, bilgisayar sayısı, FATİH Projesinin kurulması ve işletilmesi, atanan öğretmen sayısı, dağıtılan kitap sayısı, kademeler arası geçiş sisteminde yapılan değişiklikler, sınav sistemine yönelik yapılan değişiklikler, seçmeli ders uygulamasının getirilmesi, eğitim sisteminde çalışanlara yönelik yapılan demokratikleştirme uygulamaları, modası geçmiş yasal düzenlemelerin kısmen değiştirilmesi gibi hususların sayıldığı görülmektedir. Yapılan bu değerlendirmeleri haksız, gereksiz ve yanlış olarak nitelendirmek doğru olmaz.

Bu değerlendirmelere ait verilere bakıldığında eğitime dair önemli gelişmelerin sağlandığı söylenebilir. Ancak yapılan yatırımların, getirilen düzenlemelerin eğitim sisteminin kalitesine, eğitimin başarısına paralel bir şekilde yansıdığını söylemek için hala önemli sorunların çözülmesi gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bir başka deyişle yapılan yatırımlara rağmen elde edilen ürünün istendik düzeyde olmadığı, önemli miktarda harcanan maddi kaynaklara karşın elde edilen verimin oldukça düşük olduğunu görmek gerekiyor.

Eğitimde başarı göstergeleri olarak kullanılacak birçok ölçüt bulunmakla birlikte uygulamalara bakış açısına göre başarı veya başarısızlık üzerinde kişilere veya pozisyonlara göre farklı değerlendirmeler yapılabilmektedir.

Eğitim faaliyeti toplumsal bir faaliyet olarak çok yönlü ve karmaşık, kapsamlı bir alan. Toplumsal faaliyetler katılımcısı, paydaşı, etkileyici unsurları yönüyle birçok kişiyi, kurumu, işleyişi, sistemi ilgilendirmektedir. Sorunun ortaya çıkmasına katkı sağlayan birden çok tarafın olduğu bir durumda sorunun çözümünü de bir tek taraftan beklememek gerekiyor. Bu nedenle böylesi bir faaliyete yönelik bir tek unsura, bir tek parçaya, bir tek öğeye bakarak değerlendirme yapabilmek yanıltıcı olacaktır. Eğitim faaliyeti resmi-özel, merkez-taşra, yerel-merkezi, örgün-yaygın, birey-toplum, yöneten-yönetilen, fiziksel-beşeri, maddi-manevi, öğretmen-öğrenci, okul-bakanlık gibi çoklu grupların, farklı bakış açılarına sahip kişi ve sistemlerin etkileşimine dayanır. Bu yönüyle müdahil olan kişi, sistem, kurum, kuruluş, anlayış sayısı arttıkça düzenlemelerin amacına ulaşma veya başarı düzeyine ilişkin tam ve doğru değerlendirmelerin bir anda yapılabilmesi oldukça zor görünmektedir. Bu yönüyle başarı-başarısızlık değerlendirmesinde nereden başlamak gerektiğine doğru karar vermek gerekiyor.

Eğitim sisteminin bu çoklu, karmaşık yapısı dikkate alındığında yapılan yatırımlara bakarak başarılıyız denemeyeceği gibi belli alanlardaki sorunlara bakarak eğitimde hiçbir şey yapılmıyor demek de yanlıştır. Yapılması gereken sistemin işleyişine yönelik sağlıklı ve doğru veriler elde edip yapılması gerekenler üzerinde çalışmaktır. Bunu eğitim sisteminde yer alan her bireyden aynı düzeyde beklemek doğru olmaz. Eğitim sistemi sonuç itibariyle hiyerarşik, kurumsal bir yapıdır. Böylesi bir yapıda özellikle etki ve yetki gücünü elinde bulunduran yönetsel birimlere oldukça büyük iş düşmektedir. Eğitim sistemimizde bakanlık merkez teşkilatı bu yönüyle can alıcı bir öneme sahiptir. Ülkenin genel yönetim anlayışının getirdiği bir nedenden dolayı merkeziyetçi yönetim anlayışı oldukça güçlü bir durumdadır. Bu anlayış sistem içinde bireyin, alt düzeydeki okul/kurum yöneticileri ile öğretmenlerin büyük değişiklikler oluşturabilmesi mümkün değildir. Eğitim sistemimizde alttan üste etki/değişiklik neredeyse imkansızdır. Bakanlık merkez teşkilatının üstten alta doğru yönetim kültüründe değişim oluşturulmadan eğitim sisteminde anlayışın değişmesini beklemek boşuna bir çabadır. Genel anlamda eğitim sisteminde değişimi oluşturabilmek ise genel yönetim anlayışında değişime bağlıdır. Bu ise siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel değişimlere bağlıdır. Dolayısıyla mevcut yönetim kültürü ile, siyasal, sosyal, kültürel değişim oluşmadan eğitim sisteminin değişmesi de çok zor görünmektedir.

Genel yönetim sisteminde değişiklik yapılmadan eğitim sisteminde değişimi başlatabilmek zor olmakla birlikte imkansız değildir. Bunun için güçlü bir siyasi irade, etkin bir eğitim politikasına ihtiyaç vardır. Özellikle son on beş yıldır siyasi iradenin varlığını kabul edebiliriz. Böylesi güçlü bir siyasi iradeye rağmen eğitim sisteminde politikasızlık istenen değişimin ortaya çıkmasına ne yazık ki katkı sağlamamıştır. Eğitimde politikasızlık güçlü siyasi iradeye rağmen eğitimde istenen başarının oluşmasını engellemektedir. Aslında bu yönüyle eğitimde başarısızlığın temeli alt düzeydeki kurumsal işleyiş düzensizliğinden ziyade üst düzeyde politikasızlıktan kaynaklanıyor denebilir. Eğitimde politika oluşturulurken nereden başlanacağı, sistem içinde nasıl bir işleyiş düzeni kurulacağı, sistemde hangi düzenlemelere öncelik verileceğine dair bilinçsizlik veya kararsızlık eğitim sisteminde istenen sonuçlara ulaşmayı engellemektedir. Bu durum verimsizliğe, başarısızlığa, karmaşaya ve sorunların adeta kangrenleşmesine neden olmaktadır.

Eğitimde temel politikalar geliştirilirken merkezden alınan kararların sistemin işleyişini zorlaştırmaktan çok kolaylaştırıcı olması gerekir. Merkez genel çerçeveyi oluşturduktan sonra uygulamayı etkin bir şekilde takip etmeli ve sistemin genel işleyişine keyfi, tepeden inme, alttan gelen görüşlere rağmen müdahale etmemelidir. Uygulamada ortaya çıkan belirsizlikleri gidermeye yönelik uygulayıcıların önünü açacak düzenlemelerin yapılması için alt birimlerle şeffaf, objektif, katılımcı bir anlayışla gerçek anlamda bir yönetişimin oluşması için çaba göstermelidir. Liyakati önceleyen bir personel politikası mutlaka oluşturulup uygulanmalıdır. Yasal/mevzuat düzenlemeleri yapılırken okul/kurum uygulamalarını gerçekten bilen kişi ve grupların görüşlerinin özellikle sisteme dahil edilmesine katkı sağlayacak yapısal düzenlemeler yapılmalıdır. Yasal/mevzuat düzenlemelerinin herkesin açık bir şekilde anlayabileceği şekilde düzenlenmeli, kişiye ve anlayışa göre farklı yorumlanabilecek şekilde belirsiz olmamalı. Bu nedenle de yasa, yönetmelik, yönerge her ne düzeyde olursa olsun mevzuat düzenlemeleri yapılırken düzenlemenin genel amacı, gerekçesi yanında madde bazında amaç ve gerekçelerinin yayınlanması, toplumla paylaşılması alışkanlığının geliştirilmesi gerekiyor. Bu durum mevzuatın yorumlanmasında uygulayıcıların önünü büyük oranda açacaktır. Olur olmaz her konunun bakanlık merkez teşkilatına danışılması, görüş sorulması gibi garip uygulamaların ortadan kalkmasına katkı sağlayacağı gibi bakanlığın iş yükünü de büyük oranda azaltacak, böylece bakanlığın gerçek anlamda görevine odaklanmasına neden olabilecektir.

Eğitimde başarı başarısızlık tartışmaları yapılırken birçok faktörün dikkate alınması gerektiği açık bir şekilde görülmektedir. Ancak bütün bu faktörler arasında eğitimin yönetimini, düzenlenmesini, değerlendirilmesini üzerine alan bakanlık merkez teşkilatının can alıcı noktada olduğu gerçeğine özellikle dikkat etmek gerekiyor. Sorunların kaynağını doğru tespit etmeden çözümleri doğru bir şekilde üretebilmek mümkün görünmüyor.

Ali Hikmet DEMİR

ahdemir35@gmail.co

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..