Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '13

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitimde yönetim, denetim ve değişme ihtiyacı

Eğitimde yönetim, denetim ve değişme ihtiyacı
 

Eğitim faaliyeti çalışanlar için bir geçim kaynağı, geçim kapısı olarak görülse de eğitim sistemini kurup işletenler açısından üretim süreci olarak görülmekte ve bu sürecin sonunda verim, kalite, nitelik beklenmektedir. Eğitim sistemini kurup işleten irade olarak Milli Eğitim Bakanlığı sürecin istendik şekilde işletilmesi konusunda daha fazla sorumluluk yüklenmesi, daha etkin olması gerekmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı sistemin verimliliği konusunda ortak bir bakış açısı geliştirebilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda daha somut adımlar atmalıdır. Yönetim biliminde örgüt ve işgören kavramları ele alınırken örgütün kendi amaçları bulunduğu gibi işgörenlerin de kendilerine özgü kişisel amaçlarının bulunduğu, yönetimin bu iki farklı amacı ortak bir noktada birleştirebildiği oranda verimliliği, etkinliği, üretimi artırabildiği kabul edilmektedir. Ancak yönetim biliminin geliştiği batı toplumlarındaki örgütsel yapılaşma liberal bir anlayışla yapılanmıştır. Liberal anlayışta özel teşebbüs kavramı ön plana çıkmaktadır. Özel teşebbüsün güçlü olduğu yapılarda bireyin amaçları ile örgütün amaçları kavramları anlamlıdır. Örgütün amaçları çok daha güçlü bir şekilde vurgulanabilir. En azından özel teşebbüsü kuran irade kurduğu örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi konusunda çok daha hassas davranabilmektedir. Böyle bir toplumsal yapıda örgütün amaçları ile bireyin amaçları arasında denge kurma çabaları çok daha etkin bir şekilde ortaya çıkabilir.

Yönetim kavramı her ne kadar toplumumuza batıdan ithal edilen bir kavram olmakla birlikte bizdeki yönetim yapılanması batıdakinden çok farklı bir şekilde olmuştur. Bizim geçirmiş olduğumuz tarihi tecrübeler, toplumsal kurumlarımızın yapılanmasını da şekillendirmiştir. Batıdaki liberal anlayış bireyciliği güçlendirdiği gibi buna bağlı olarak özel teşebbüsü de yönetim süreçlerine çok daha etkin bir şekilde dahil ederken bizde hala yönetim süreçleri, yönetim anlayışı istendik şekilde toplumsal hayatın alt tabakalarına kadar indirilememiştir. Bu durum merkeziyetçi anlayışın güçlü bir şekilde toplumsal yaşamın her alanında hakimiyetini sürdürmesine yol açmıştır. Merkeziyetçi anlayış yönetimin temelinde yer alan örgütün amaçları ile birey amaçlarının uyumlulaştırılması sürecinin hemen hiç hayata geçmemesine neden olmuştur. Eğitim sistemimizde örgüt amaçları diye tanımlanabilecek eğitimin amaçları merkezi yönetimin görevi gibi algılanmıştır. Eğitimin amaçları her ne kadar yasal metinlerde açık bir şekilde sayılmış da olsa bunlar okul düzeyinde hemen hiç dikkate alınmaz bir düzeye gelmiştir. Örgütün amaçları eğitimin uzak hedefleri olarak yasal metinlerde geçerken bunların somutlaşma düzeylerine ilişkin herhangi bir gösterge ortaya konulamamıştır. Uzak hedefler örgütün amaçları olarak varlığını sürdürürken işgörenler diye nitelenen okul personeli kendi kişisel amaçlarına odaklanmış durumdadırlar. Eğitim sistemimizde işgören amaçları bireyleri ilgilendirdiği için bireyler tarafından sahiplenirken örgütün amaçları diye nitelenen uzak hedefler adeta sahipsizdir. Bir bakıma yönetim yapısı tek yönlü olarak varlığını sürdürmektedir. Birey/işgören amaçlarını gerçekleştirmek için çaba gösteren birileri varken örgütün amaçlarının gerçekleşme düzeyine ilişkin çaba gösteren birileri bulunmamaktadır. Eğitim sistemi içinde örgütün amaçları konusunda çaba göstermesi gerekenler yönetim birimlerinde bulunan kişilerdir. Ancak yönetim birimlerinde bulunan kişiler bu konularda gerektiği gibi bilgi, beceri, tutum ve değerlerle donanmış olarak yetiştirilememektedir. Yönetim birimleri merkez ve taşra teşkilatı, okul ve kurumların yönetim makamlarından oluşmaktadır. Hem merkez ve taşra teşkilatı yönetim birimleri hem de okul ve kurumların yönetim birimleri yönetim kavramının içinde yer alan örgütsel amaçları gerçekleştirme adına gereken eğitim ve yönlendirmeyi almadıkları için örgütsel amaçlar diye nitelenen uzak hedeflerin gerçekleştirilmesinden çok günlük rutin işlerin yerine getirilmesinin peşine düşmektedirler. Sistem örgütsel amaçların gerçekleştirilmesine yönelik somut hedefler ortaya koymadığı gibi hedeflere ne düzeyde ulaşıldığına dair bir değerlendirme yapılmadığı için sistemin içinde yer alan yönetim birimlerindeki kişiler de kendiliklerinden böylesi somut göstergelerin peşine düşmeyi gereksiz görmekte veya çoğu günlük rutin işleri yerine getirmeyi örgütsel hedefler olarak algılayıp yönetimi günlük rutin işleri yerine getirmek olarak uygulamaktadırlar.  

Eğitim sisteminin üst birimlerinde yer alanlar da merkeziyetçi anlayışın getirdiği sorunlar yumağının içinden sıyrılıp eğitim politikalarını somutlaştırma düzeyine geçememektedir. Eğitimi politika düzeyinde yönetme anlayışı merkezi düzeyde dahi doğru algılanıp uygulanamayınca alt düzeylerin eğitim politikaları adına bir şey yapabilmeleri neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Sonuçta bireysel hedeflere odaklanmış kişilerin yer aldığı örgütsel ortamda örgütün var oluş amacını ortaya koyan uzak hedefler veya örgütsel hedefler sahipsiz kaldığı için örgütler varlıklarının gereğini yapma konusunda hemen hiçbir şey yapamamaktadır. Örgütsel hedeflerin unutulduğu bir ortamda örgütün içinde bulunan herkes kendi kişisel amaçlarını gerçekleştirme yoluna gitmektedir. Bu durum eğitimdeki kaosun temel nedenlerindendir.

Yapılması gerekenler konusunda bir anda tek bir cümleyle çözüm ortaya koyabilmek mümkün görünmemektedir. Yönetim anlayışındaki sorunlu alanlar sadece yasal düzenlemelerle giderilemeyecek kadar karmaşıktır. Yönetim yapısının istenen temele oturabilmesi uzun soluklu siyasal kararlılığı, fedakârlığı ve çabayı gerektirmektedir. Sosyal yapıdaki değişim sadece bireysel dönüşümlerle yapılamayacak kadar kapsamlı çalışmaları gerektirmektedir. Bireysel sorumluluk, fedakârlık ve çaba toplumsal düzeye çıkıncaya kadar sistemli bir şekilde yönetilmesi, desteklenmesi gerekmektedir. Sistem düzeyinde yapılacak değişiklikler sadece eğitim sistemi ile sınırlı kalarak başarılabilecek bir durumda değildir. Eğitim sistemi ve ilgili diğer toplumsal sistemlerin dönüştürülmesi genel yönetim anlayışına yönelik düzenlemeleri gerektirmektedir. Bu ise bir veya birkaç kişinin başarabileceği bir iş değildir. Siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, yönetsel hatta hukuki düzenlemeleri gerektiren çalışmaların toplumların hayatlarında bir anda ortaya çıkmasını beklemek toplumsal değişim sürecini anlamamak demektir.

Eğitim sistemi içinde en azından örgütsel amaçların daha somut hale getirilmesi ile işe başlanabilir. Somutlaştırılmış örgütsel hedefler bu hedeflerin gerçekleştirilmesi konusunda gereken çabayı gösterecek kişilerin yetiştirilmesini gerektirmektedir. Bu yönetim ve denetim yapısının güçlendirilmesi anlamına gelmektedir. Yönetim kavramına hakim bir anlayışı kazandıran eğitim sürecinin ortaya konabilmesi yönetici seçme, yetiştirme, geliştirme, değerlendirme sisteminin daha rasyonel olarak kurulup işletilmesini gerektirmektedir. Merkezi ve taşra teşkilatları düzeyi başta olmak üzere okul ve kurumlar düzeyinde gerçekten örgütsel hedefleri gerçekleştirmeye yönelik bilgi, beceri, tutum ve değer kazandıran bir yönetim yapısı kurulması gerekmektedir. Bu sistemden yetişen yöneticiler gerçek anlamda liderlik yapma becerilerine sahip olarak okul ve kurumların başına geçebilirse eğitim sistemi yönetim anlamında bir anlayışa da yavaş yavaş kavuşmuş olacaktır. Her yönetici, başında bulunduğu kurumun örgütsel amaçlarının ne olduğu konusunda bilinçli olursa, somut göstergelere ulaşma adına yönetici olarak neler yapacağını bilerek yetiştiği takdirde zaten var olan bireysel hedeflere karşılık olarak örgütsel hedefleri terazinin diğer gözüne koyabilir. Böylece eğitim kurumları gerçek anlamda yönetim faaliyetlerinin yapıldığı yerler haline dönüşmüş olur. Bir başka deyişle okul örgütü var oluş amacı olan eğitim hizmetini üretmeye başlar.

Yönetimin en etkin araçlarından birisi olan denetim sisteminin de yeniden yapılandırılması eğitim sistemi açısından bir zorunluluktur. Tıpkı yönetim yapımız gibi denetim yapımız da eğitimin uzak hedefleri/örgütsel amaçlarından habersiz bir durumdadır. Mevcut denetim sistemi yönetimdeki boşluktan dolayı adeta boşta dönen araç tekeri görüntüsündedir. Denetim, mevcut işleyişi ile eğitim sistemine yapması gereken katkıyı yapmaktan çok uzaktır. Denetim birimi de örgütsel amaçların soyutluğu, etkisizliği veya yokluğu nedeniyle denetim işlevini yürütme görevini üzerine almış olan işgörenlerinin kişisel amaçlarına hizmet etmede bir araç konumuna indirgenmiş durumdadır. Denetim sistemi de tıpkı yönetim sistemindeki anlayışın benzeri bir yapı ile yeniden ele alınmalıdır. Denetim, örgütsel amaçları gerçekleştirme doğrultusunda yapılandırılan yönetime hizmet eden bir anlayışla yapılandırıldıktan sonra gereken bilgi, beceri, anlayış, tutum ve değeri kazandıran bir yetiştirme, seçme, yetiştirme ve işleyiş sistemine kavuşturulmalıdır.

Yönetim ve denetim sistemleri istenen yapıya kavuşturulduktan sonra eğitim politikaları oluşturma görevi merkezi düzeydeki birimlere verilip okul ve kurumlar çok daha bağımsız, özerk, hizmet alanların katılımına dayalı bir yönetim anlayışıyla daha yerel, şeffaf ve eğitim öğretim odaklı, bireysel amaçlarla örgütsel amaçların dengeli bir şekilde gerçekleştirilmeye çalışıldığı birimler haline dönüştürülmelidir. Böylece okul ve kurumların çalışma düzenleri, işleyişleri etkin bir yönetim ve denetim sistemi ile politika odaklı olarak yönlendirilebilir.    

Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..

Ali Hikmet DEMİR

ahdemir35@gmail.com

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..