Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Ego, Vücudunun Ödeyebileceğinden Büyük Çekler Yazabilir, Dikkat!

Ego, Vücudunun Ödeyebileceğinden Büyük Çekler Yazabilir, Dikkat!
 

4 Öfke Kolik Arkadaş Sohbet Ediyor.

Konu: Ego

Kemal: Eric Berne’nin “Hayat Denen Oyun” adlı kitabı var;

Bizler olaylara 3 benlik durumundan biriyle tepki veriyoruz.(1) Bütün ilişkilerimiz, duygularımız, tepkilerimiz hangi benlik durumuza endeksli!

Olaylar karşısında duygularımızı kontrol edebiliriz. Bir olaydan memnun kalmamız, sinirlenmemiz ya da tatmin olmamız buna bağlı! Bunu bilirsek, karşımızdaki kişinin hangi iletişim kanalından konuştuğunu anlayabiliriz. Sonuçta iş, özel, sosyal yaşamda tüm ilişkilerimizi de bir düzene koyabiliriz.

A.Ö.K. K.1: Sağlık ve Mutluluk iş yerlerimizde Başlar. Evlerimizde Devam Eder! Öfke Kolik lere Yer yok!

Serdar: Berne” göre her birimiz 3 ana benlik/kalıp durumunda iletişim kurarız.

Ebeveyn iletişimi: Kurallar koyan, kurallardan, normlardan, kanunlardan, her şeyin “doğrusu”  ve “yanlışı” odaklı iletişim kalıbıdır. Evvelki yazılarımda ben bunu aptal öfke iletişimi diye tanımlamıştım. “Ben değersizim, sen değerlisin” iletişimi diyebiliriz.

Kılıbık koca eşine; “Bulaşıkları durulmada bana yardım eder misin, işe geç kalıyorum da”,

“Akşam yemeğini nerede yiyeceğimize sen karar ver hayatım”.

“Evi temizlerken sana nasıl yardım edebilirim, sevgilim” ?

Yetişkin iletişimi: Olaylardan, gerçeklerden, nesnel verilerden, çözümlerden ve ölçümlerden bahseden benliktir. Evvelki yazılarımda ben bunu akıllı öfke iletişimi diye tanımlamıştım. “Ben değerliyim, sen de değerlisin” iletişimi diyebiliriz.

İşyerine yeni giren bir çalışan, kıdemli iş arkadaşına: “ Bu işler böyle mi yapılıyordu arkadaşım?”

İşyerinde müdür, çalışanına; “Biz hiç yöneticilerimize böyle davranamazdık”

Çocuk iletişimi: Duygulardan, neşeden, öfkeden, üzüntüden ve utançtan bahseden benliktir. Evvelki yazılarımda ben bunu korkak öfke iletişimi diye tanımlamıştım. “Ben değerliyim, sen değersizsin ama bunu sana söylemeye korkuyorum” iletişimi diyebiliriz.

Öğretmeni öğrencisine: “Benimle bu şekilde konuşmalısın”,

Annesi, kızına: “Üstüne bir şey giy, üşütme”,

3 farklı Ego durumu da birbiri yerine ikame edilebilir. Peki, en sağlıklısı hangi kombinasyondur?

A.Ö.K. K.2:Lütfen Kalp Kırmayalım. Öncelikle Kendi Kalbimizi! Yalanlara Yer Yok!

 

Can: İnsanlar genellikle biz onlara hangi rolü verirsek o rolü oynama eğilimindedirler. Ve davranışlarımız yerine göre değişmekle birlikte, biz yetişkinlerden beklenen ve özellikle iş hayatında ilerlemeye etkisi olacak ve çatışmalardan koruyacak durum Yetişkin - Yetişkin modeli diğer deyişle akıllı öfke iletişimi olacaktır. Çünkü açıklamasında da belli olduğu üzere, Yetişkin benlik durumu, olaylara, gerçek bakış açısıyla objektif yaklaşan, nesnel verilere önem veren, çözüm odaklı yaklaşım sergileyen, yapıcı bir benliktir ki iş yaşamında en çok da bu yetkilikler üzerinde durulur.

Caner: Özetliyorum;

Ebeveyn/aptal öfke iletişim: değerler, inançlar, kural ve kalıplar

Yetişkin/akıllı öfke iletişimi: kararlar, tercihler, akıl, mantık, somut ve sahici

Çocuk/korkak öfke iletişimi: ihtiyaçlar, korkular ve duygular

Hepsinden farklı olan ve benim gündelik hayatta çok rastladığım bir iletişim modeli de” Saldırgan öfke iletişimi” dir, bunu “ben değerliyim, sen değersizsin” şeklinde tanımlayabilirim. Trafik canavarı, kaza sonrası diğer sürücüye:  “Sen benim kim olduğumu biliyor musun”? şeklinde üstüne yürüyerek belindeki tabancayı göstermesidir.

Kemal: Saldırgan öfke iletişimi gösterenlerin egosunun sık sık, vücudunun ödeyebileceğinden daha yüksek fatura çıkardığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Sonuç olarak gündelik yaşamda, yukarıda ki 4 iletişim/öfke/ego durumunun farkına varmak işe yarayacaktır. Çok daha başarılı, sağlıklı ve mutlu iletişimin adresi ise akıllı öfke iletişimden geçtiği şüphesiz!

A.Ö.K. K.3:Şimdiyi yaşayınız! Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeye son veriniz!

 

Serdar: Kainatta sadece insanoğlunda bulunan bir şeydir ego. Hayvanlarda bulunmaz. Gereklidir. Kişiyi cesur, azimli, savaşçı, dirayetli kılar. Ego olmadan başarılı olmak zordur. Egosu olmayan insanların zaten başarılı olmak gibi bir derdi de yoktur.

Önemli olan saldırgan/korkak/aptal öfke iletişimlerine akıllı öfke/akıllı ego iletişimiyle cevap verebilme becerisidir. Doğal olarak kendimizi de geçmişte gelen akılsız ego alışkanlıklardan kurtarmalıyız. Bunu akıllı öfke/ego güncellemesini yaparak kazanırız. (2)

A.Ö.K. K.4:Güç/Tüketim Sarhoşluğundan ayılalım. 6 S Uygulayalım.      

 

Can: İş hayatında başarılı olmak için ne yazık ki hırs, az ile tatmin olmama, hep daha fazlasını isteme, azim, çalışma ve sürekli başarı gerekiyor. Bunun için de hem egoya gerek var, hem de bu başarılar geldiğinde ister istemez ego kendisini göstermeye başlıyor. Bu yüzden üst düzey yöneticilerimizi ve satış ekibimizi egosu yüksek kişilerden seçme mecburiyetimiz var.

Caner: Akıllı Ego/ Öfke/İletişim davranışları yeterince güçlü olmayan çalışanlar belki İnsan Kaynakları, PR gibi daha sosyal, uzlaşmacılık, empati ve yatıştırıcılık gerektiren fonksiyonlarda kullanılabilir. Oysa savaşmak gereken pozisyonlarda sadece akıllı ego/öfkesi tavan yapmış çalışanlar daha başarılı olacaklardır.

Akıllı Ego, yaşam savaşıdır, hayatta kalma mücadelesidir.  Akıllı Ego; aptal/korkak/saldırgan ego davranışlarının tam tersidir. Akıllı Ego DNA’mıza kodlanmış ve sürekli kendini yenileyen bir yazılımdır. Belli etsinler veya etmesinler, tüm başarılı insanlar Akıllı Ego sahibidirlerAkıllı Ego özgüven verir, cesaret verir, hırs ve savaşma gücü verir, para kazandırır.

A.Ö.K. K.5:Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım. Teflon Olalım.  Günde 10.000 karar hedefimiz Olsun.

 

Kemal: Akıllı Ego; başarı için gereken yakıtı sağlar. Ancak o keskin ve çift taraflı bir silah gibidir. Kontrol edilemezse Aptal/Korkak/Saldırgan Ego ya dönüşebilir. Kişiye, başkalarına, ailelere, arkadaşlara, şirketlere ağır zararlar verebilir. Amaç ve araç birbirine karışır. Örneğin Saldırgan Öfke/Ego insanın kendini olduğundan daha güçlü, daha zeki, daha başarılı, daha bilgili zannetmesine neden olur. Kişiyi olduğundan fazla güvende hissettirir. Tedbiri elden bıraktırır, açıklar verdirir, acımasız hale getirir, saldırganlaştırır, riske sokar, iletişimi engeller, saygıyı yok eder, nefret uyandırır, gizli düşmanlar yaratır.

Serdar: Bu nedenlerle Akıllı/ Aptal/Korkak/Saldırgan Ego iş hayatındaki en büyük tuzaklardan biridir. Yarardan çok zarar getirebilir. Ego genelde başarıların sonucunda ortaya çıkan ve başarıyla birlikte büyüyen bir duygudur. O yüzden genelde ‘ego=haklılık’ olarak algılanır. Oysa Saldırgan Öfke/Ego ne yazık ki doyuma eriştirilebilen bir duygu değildir. Sürekli yenilenmek, doğrulanmak ve çapını aşmak ister.

A.Ö.K. K.6:Güler Yüz. Güzel Duruş. Güzel Söz. Güzel Enerji göndermek bedavadır!

 

Can: Saldırgan Öfke/Ego sahibi insanlar genelde kendilerinden çok emindirler. Emirler yağdırırlar, yeterince iletişim kurmazlar, danışmazlar, dinlemeden yargılarlar, anlamadan cevap verirler, peynir kırıntısını görseler mandıra kuracak bilgiyi bulduklarını zannederler. Böyle işyerlerinde verim düşer, çalışma barışı olmaz, diğer insanlar aşağılandıklarını düşünüp egolu insanın başarısız olması için gizli düşmanlık yapmaya başlarlar, bu da firmaya zarar verir.

Kemal: Sadece başarılı değil başarısız insanların da gizli egosu olabilir. Onlar genelde Korkak Öfke/Ego Davranışları sergilerler. Başarısız, ancak korkak egolu insanlar neyi bilmediklerinin farkında olmazlar. Neyi anlamadıklarının da pek farkında olmazlar. Anlamadıkları, göremedikleri şeylere karşı çıkar ve bir şeyler yapmaya çabalayanları dumur ederler. Ancak gizli egosu olan başarısız insanlar kendi başlarına bir şey de geliştiremezler. Bu tür insanlar başarısızlıklarını örtmekte ve suçu dış etkenlere atmak konusunda ustadırlar.

Can: Saldırgan Öfke/Ego sahibi insanların en büyük zaafı ise sahibi tarafından hiçbir zaman anlaşılamamasıdır. Ego dışarıdan rahatça anlaşılabilir, ancak sahibi haricindeki kişilerce. Bu tür Ego davranışları, firmada pek çok çatışmalara neden olur, bu nedenle engellenmesi gereken bir enerji kaynağıdır. Akıllı Ego ise, genelde başarılı patronlarda bulunur veya başarılı üst düzey yöneticilerde, özellikle başarılı satış yöneticilerinde!

Caner:Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan Akıllı/ Aptal/Korkak/Saldırgan Ego davranışları, iş dünyasının da en büyük dertlerinden biridir aslında. Ama biliyoruz ki ego hayatımızın her alanında var. Bu nedenle öncelikle günlük hayattan bir giriş yapmak isterim.(4)

İnsanlar bulunduğu çevreye göre bazı kişilikler kazanır. Bu kişilikler aslında bizim kendi özelliğimiz değillerdir. Toplum, ailemiz, mahallemiz ve diğer kurumlar tarafından bize dayatılan baskılarla kabul görmüş kurallardır. Fakat belli bir süre sonra biz bunları kendimize ait bir kişilikmiş gibi algılayarak tamamen kendimizle özdeşleştiririz ve ortaya kendimizin dışında oluşan farklı bir kişi oluşur. Bu kişiliğin adı  -ego -dur.

Kemal:Ego, toplumun bize biçtiği bir roldür. Bizler farkında olmadan toplum isteklerinin bizim isteklerimiz ve hedeflerimiz olması durumu egomuzun varlığını gösterir. Örneğin, acıktığımız zaman alt bilincimiz hemen bir şeyler bulup yemeyi amaçlar. Ama bir davette isek çantamızdan bir şeyler çıkarıp yemek etraftakiler tarafından hoş karşılanmayacaktır. İşte ego burada devreye giriyor ve bunun daha uygun bir zamanda olması veya olmaması gerektiğini hatırlatıp onu dizginliyor. Kısacası, topluma göre hareket ediyoruz ve bize biçtiği rolü oynuyoruz.

Serdar:İş dünyasında sık karşılaştığımız ego ve hırs, özgüvenle yakından ilgili. Saldırgan Egosu kabarmış gururlu insan; hayata, olaylara, insanlara, objektif bakamaz. İşlerde terslik olursa çözmek yerine bağırıp çağırmayı tercih eder. Mantığıyla değil egosuyla karar verir, egoyla birlikte hırsta olursa, hesapsız işlere girer, etrafındaki insanların uyarılarını dikkate almaz.

Oysa Akıllı Öfke/Egofarklıdır. Birey artılarını ve eksilerini bildiğinde 2 uca da kaymadan özgüveni yerinde davranışlar sergileyebilir. Ne tamamen duygularının esiri olur ne de tamamen dışa bağımlı ve yönlendirilmeye açık bir kişilik. Sahip olduğumuz egoyu, başkasına üstünlük aracı olarak değil de dengeli bir özgüven aracı olarak kullanırız. İlişkilerimizin daha olumlu gideceğini görebiliriz.

Can:İş hayatında her zaman daha başarılı olmak isteyen, hırslı hep önde olmak isteyen kişilikler olacaklardır, ancak bu süreci Akıllı/ Ego odağında yönetemezlerse hırslarının esiri de olabilirler. Ego tatmin edildiği sürece kişiye yeni başarılara yelken açması için itici bir güç olabiliyor ama tatmin edilemeyen Aptal/Korkak/Saldırgan Egohem sahibine hem de çevresindekilere zarar veriyor.

Caner:Saldırgan Egosu yüksekkişi birtakım başarılara imza atabiliyor ama bu sınırlı kalıyor. Hitler bir saldırgan öfke örneğidir. Avrupa da milyonlarca insanın ölümüne yol açmıştır. Sonunda hem kendisini hem ulusunu felakete sürüklemiştir.

Çünkü bu kişilerin egosu çok su yüzüne çıktığında ekip çalışmasına uyum sağlayamadıkları için bir süre sonra başarı grafikleri düşüyor. Onun için iş hayatlarımızda egomuzun bizi esir almasını engelleyerek, takım ruhunu yaşatarak, çok daha insani ve büyük başarılara kucak açmak mümkün.

A.Ö.K.K.7: Sağlıklı yaşayalım: Probiyotik Beslenelim. Bol Kahkaha atalım. 10.000 adım yürüyelim. Alaturka tuvalet kullanalım. Dijital  detoks uygulayalım. Şükredelim ve Dua edelim!

Kemal: İnsanlar kendilerini güvende hissetmek, elinde olan fırsatları kaçırmamak için sürekli çalışır ve takdir bekler. İnsan, egoları tatmin edildiği sürece kendini çok iyi ve güçlü hisseder. Fakat asıl sorun egoların tatmin edilememesiyle başlar. İnsan, doğası gereği hep daha fazlasını istediği için zaman zaman egonun tuzaklarına kapılabiliyor.

Serdar:Egosu tatmin olmayan çalışanların mutsuz ve verimsiz çalıştığını fark etmişsinizdir. Patronlarının sürekli kendilerini övmelerini bekliyorlar ama ödül ya da övgü alamazlarsa hayal kırıklığı yaşıyorlar. Ödül beklentisi olan çalışanlar patronu tarafından ödüllendirilmediği zaman işyerindeki düzeni bozuyor. Bu agresifliğin sebebi, patronu tarafından daha fazla ödüllendirildiğini düşündüğü diğer arkadaşlarına tepki gösteriyor olmaları sanırım. Çalışanlarınızı yüceltmeye başladığınız andan sonra, diğer çalışanlarınızın buna alınması fazla zaman almayacaktır. Bu durum işyerinde kaos ortamı oluşmasına neden olabilir. Yöneticiler tüm çalışanlarına gerekli ödülü verirlerse işyerinde bu gibi sorunların yaşanmasının önüne geçebilirler diye düşünüyorum.

Can:Yöneticiler çalışanlarının egolarından faydalanarak onların işyerindeki verimliliklerini arttırabilirler. Örneğin, çalışanlarını motive etmek adına onların başarıları karşısında çeşitli ödüller sunmak çalışanların egosunu tatmin edecektir. Elbette bunu adil bir şekilde yapabilmek gerekir. Bunu yapmanın yolu Akıllı/ Ego davranışlarından geçer.

İyi bir yöneticinin çalışanlar arasında ego dengelerini iyi kurması şart. Yöneticilerin ego yönetimi konusunda yaptıkları en büyük hata çalışanların başarılarını kıyaslamalarıdır. Bu kıyaslamayı yaparken tartışmalardan uzak durmakta fayda var. Çünkü kırılan bir ego, takım çalışmasının başarısına gölge düşüreceği gibi aşırı pohpohlanan bir çalışan diğer çalışanlar tarafından zamanla dışlanabilir. Bu nedenle dengeyi kurmak gerekir.

Caner:Yöneticinin çalışanlar arasında kıyaslama yaparken uygulayacağı en iyi tutum, bir çalışanı diğerlerine örnek gösterdikten sonra, tek tek her çalışanın başarı yönlerine vurgu yapmasıdır. Böylece takımın her bir üyesi kendini tek tek değerli hissedip çalışmalarına motive olmuş şekilde devam eder.

Öğrenci çekinerek ustasına soruyor:

“Ustam saldırgan egonedir?”(5)

Usta yüzünü buruşturarak öğrencisine dönüp,

“Bu ne kadar aptalca bir soru. Bunu sadece bir aptal sorabilir” diye cevap veriyor.

Öğrenci allak bullak oluyor. Öfkeden kıpkırmızı kesiliyor.

Öğrencisinin haline gören usta gülümsüyor ve şöyle diyor:

“İşte evlat saldırgan ego budur!”

A.Ö.K.K.8: KAİZEN Uygulayalım! Korkularımızı Unutalım. Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!

Bu nasıl bir güç ki, söylenen bir kelime yüzünden, ruh halimiz değişiyor, kızıyor, kabul edemiyor hatta küsebiliyoruz. İşte öğrenciyle usta örneğindeki gibi, buna “saldırgan ego” deniyor.

Kemal:1930’lu yıllarda Sigmund Freud insan bilincinin oluşum süreçleri üzerinde çok ciddi toplumsal ve ruhbilimsel araştırmalar yapmıştır. Freud insanı toplumsal gelişim teorisi ekseninde ele almış, bilinci; id, ego ve süper ego olarak üç ayrı ruhsal kategoriye ayırmıştır. Buna göre:

İd:Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızdır. Buna verilebilecek en iyi örnek cinsellik, saldırganlık, açlık, kin vb. Bu yönü ağır basan birey vicdan olgusundan yoksundur.

Ego:Benlik yani bilincin orta aşaması; doğa ya da çevre ile id arasında bir denge unsurudur. Çevrede ya da doğada bulunan maddelerin uygunluğunu yine tarafsız bir zeminde kontrol eder ve bu nesnelerin uygun olup olmadığını belirler. Aynı zamanda eleştiri yapan bölüm olup, güdüleri durdurma ile ilgilenir. Örneğin alt bilinç olarak izah edilen id, acıktığı zaman hemen bir şeyler bulup yemeyi amaçlar. Ancak benlik (ego) bunun daha uygun bir zamanda olması veya olmaması gerektiğini hatırlatıp onu dizginler.

Süper ego:Üst benlik, kural ve değerler bütünlüğü içinde insana yön veren bölümdür. Bu bölüme vicdan da denilebilir. Bu bölüm daha çok emir ve yasaklara göre bir yol belirler. İyi ya da kötüyü birbirinden ayırmaya başladığımız süreçlerde gelişir ve olgunlaşır. Zamanla aile, anne ve baba, çevre, okul, din, geleneklerden öğrendiklerimiz içselleştirilir ve bizim değer ve kurallar bütünlüğümüzün oluşmasına yardım eder.

A.Ö.K.K.9Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim. Empati kuralım! Amaç kavga değildir. Öfkenin kök nedenini yakalayalım!

Serdar:Toplum ve kültür yapısı süper egoyu etkiliyor.

İçinde bulunduğumuz topluma ve kültür yapısına göre süper egomuz değişiklik gösteriyor (öğrenilmişlik ve ahlaki yapı). Egomuz yani “ben” diyen iç sesimiz, tamamen yapımızla ilgili olup kontrol edebileceğimiz bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Kısaca EGO, alt benlik ve üst benlik arasında bir denge görevi görüyor. Ya şayet doğru denge kurulamazsa…(!)

Freud egoyu, şahlanmış bir at üzerindeki şövalye olarak tanımlıyor. Özellikle iş hayatında savaşa hazır bu şövalyeyi kontrol altında tutmak ve savaş girişiminden önce engellemek gerekiyor. Örneğin; hatalı yapılan bir davranışın, (hata kabul edilse bile) itiraf edilmesine saldırgan ego engel oluyor. Bu da işleri çıkmaza sürüklüyor ve bazen tartışma bile yaratabiliyor. Çalışanlar, yöneticisinin saldırgan egosu karşısında, yutkunarak içine atıyor ancak kendi egoları öfke beslemeye, saldırganlaşmaya ve şahlanmaya başlıyor. Ufacık bir fırsatta atağa geçiyor. Çatışmalar başlıyor. Yöneticiyse saldırgan egosuyla çalışanını hiç acımadan ezebiliyor.

Can:Aslında iş hayatında ve özel yaşantımızda oluşturduğumuz kimlikler bizi yansıtıyor ve korumak için kaygılanıyoruz. Küçük düşme korkusu, altta kalmama, ezik hissetmeme, mükemmeliyetçilik, her şeyin en iyisini yapma isteği, yapılan hatalar karşısında kötü hissetme, toplumsal kimlik, üstünlük hissi, başarılı olma çabası, yönetme duygusu, “ben” ve yaptıklarım…Bunların çoğu çalışanlarda saldırgan/korkak/aptal öfke ve/veya ego davranışların yansıyor.

A.Ö.K.K.10: Çözüm odaklı iletişim kurulur. Ret edilemeyecek bir teklif yapılır. Sonuçta kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır!

 

Caner:Ego iş hayatını nasıl etkiler?

Toplumsal koşulların ve iş hayatının yarattığı stres, zaten bir çok konuda sağlıklı davranış sergilememize engel oluyor. Ufacık bir negatif enerji, seri bir şekilde hızla yayılarak ciddi tartışmalara sebep oluyor. Hal böyleyken saldırgan/korkak/aptal egoyu durdurmak çok daha zor hale geliyor. Kısaca öfke anında ego kontrolümüzün dışına çıktığı vakit (alt benlik ve üst benlik arasında dengeyi yitirdiği an), çok tehlikeli bir silah olabiliyor. Ve maalesef herkes sakinleştiğinde, savaş alanının yıkıntıları arasında, kullanılan yanlış kelimelerden, davranışlardan kırılan kalplerin tamiri mümkün olmuyor. Çünkü zaman geriye alınmıyor! Çözüm böyle durumlarda akıllı ego yu devreye almaktır.

Kemal:İşte karşılaşılan bir olumsuzlukta, kendisini tehdit altında algılayan ego (gerek id ve süper egonun uyumsuzluğundan, gerekse yukarıda bahsedilen konulardan) yaşanılan kaygıyı azaltmak ya da bu kaygılardan kurtulmak için (kendisini korumak amacıyla) savunma mekanizmalarını kullanıyor. Bastırma, yansıtma, neden bulma, karşıt tepkiler gösterme, yön değiştirme, inkar etme, abartma, yüceltme, hakaret etme, küçümseme… İşte insanlar bu sebeple “ego yapıyor”, “egosu yüksek” diye adlandırdığımız davranış şekillerini sergiliyor… Bunların hepsi saldırgan/korkak/aptal ego davranışlarıdır.

Serdar:Hadi gelin saldırgan ego ile ilgili küçük bir test yapalım. Yanınızda kişiye dönün ve beğenmediğiniz bir yönünü söyleyin. Aman dikkat! Bu diyalog sizin de egonuzu şahlandıracak sözlerle bitebilir…

Yapılan yanlışlardan, hatalardan daha önemlisi; “farkında olmaktır”. Çünkü kendimizde farkında olduğumuz her şeyi, kontrol altına alabiliriz. En azından denemeliyiz…

Siz büyürken kendinizle, kim olduğunuzla ilgili -kişisel ve kültürel koşullanmanıza dayanan- bir zihinsel imaj oluşturursunuz. Buna hayalet benlik, ego diyebiliriz. O zihin faaliyetinden oluşur ve ancak kesintisiz düşünmeyle sürdürülebilir. Ego terimi farklı insanlara farklı şeyler ifade eder, ama ben burada onu zihinle bilinçsizce özdeşleşme sonucunda yaratılan sahte benlik/saldırgan ego anlamında kullanıyorum.(5)

Kemal:Üstat şimdinin gücü kitabında “Saldırgan” Ego için neler söylüyor, bir hatırlayalım; Ego şimdiki an mevcut değildir. O sadece geçmişi ve geleceği önemli görür. Gerçeğin bu tam tersine çevrilişi egosal zihnin bu kadar bozuk-işlevli oluşunun nedenidir.

O daima geçmişi canlı tutmakla ilgilenir, çünkü geçmişiniz olmadan siz kimsinizdir? O varlığının sürmesini sağlamak ve orada bir tür rahatlık, kurtuluş ya da doyum aramak için kendisini sürekli geleceğe projekte eder. O der ki: “Bir gün bu ya da şu gerçekleştiğinde ben iyi, mutlu, huzurlu olacağım”

Serdar:Ego şimdi ile, yaşanan an ile ilgileniyormuş göründüğünde bile, onun gördüğü şey şimdi değildir: O yaşanan anı geçmişin gözleriyle gördüğünden, onu tümüyle yanlış algılar. Ya da yaşanan anı -hedefe götüren- bir vasıtaya indirger, ki bu daima zihnin-projekte ettiği gelecekte yatan bir hedeftir. Zihninizi gözlemleyin, bunun böyle işlediğini göreceksiniz.

Can:Şimdiki an özgürlüğün anahtarını barındırır. Ama siz zihniniz olduğunuz sürece şimdiki anı bulamazsınız.

Aydınlanma, düşüncenin üzerine yükselmek demektir. Aydınlanmış halde, siz düşünen zihninizi yine, gerektiğinde kullanırsınız, ama bunu eskisinden çok daha odaklanmış ve etkili bir biçimde yaparsınız. Onu çoğunlukla pratik amaçlarla kullanırsınız, ama şimdi istemdışı iç diyalogdan kurtulmuşsunuzdur, ve içsel bir sessizlik ve sükunet vardır.

Caner:Siz zihninizi kullandığınızda, ve özellikle yaratıcı bir çözüme ihtiyacınız olduğunda, her birkaç dakikada bir düşünce  ile sessizlik, düşünce ile düşünce’sizlik arasında gidip gelirsiniz. Düşünce’sizlik hali düşünce’siz bilinçtir. Ancak bu şekilde yaratıcı biçimde düşünmek mümkündür, çünkü ancak bu şekilde düşünce gerçek bir güce sahip olabilir. Düşünce, çok daha geniş bilinç alemine bağlı olmadan, tek başına hızla kısır, anlamsız ve yıkıcı hale gelir.

 

Faydalanılan kaynaklar:

1.        https://www.linkedin.com/pulse/20140827145628-8925954-i%C5%9F-hayat%C4%B1nda-ego-durumlar%C4%B1-berne-metodu

2.        https://tr.linkedin.com/pulse/i%C5%9F-hayat%C4%B1n%C4%B1n-itici-g%C3%BCc%C3%BC-ego-kaan-%C3%B6zrodop

3.        https://www.uplifers.com/ego-hayatimizi-nasil-etkiler/

4.        https://holyharmony.wordpress.com/2010/03/26/simdinin-gucu-eckhart-tolle-2/

5.        http://www.nazlim.net/guzel-sozler/havali-sozler.html

 

 
Toplam blog
: 92
: 440
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

Şükrü ÖZGÜR İ.T.Ü Metalürji mühendisliğinden mezun oldu. Kamu ve özel sektörde farklı pozisyonlar..