Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '10

 
Kategori
Deneme
 

Eksik Bir Şey mi Var?

Eksik Bir Şey mi Var?
 

Tüketim Köleliktir


Buket ile Neşet sevişerek evlendiler. Yanlış hatırlıyor da olabilirim, belki de önce evlenip sonra sevişmeyi düşlemiş de olabilirler. Aceleleri olmalı ki on ay sonra bir bebekleri oldu. Cinsiyetinden çok ekonomiye katkısı merak konusu oldu. Doğar doğmaz hastane masrafları, üstü başı, odası, oyuncakları ile piyasaya bir hareketlilik getirmişti bile. Doğduğunda bir isim düşündüler bebeğe. Kıza veya erkeğe diyemiyorum inanın cinsiyetini ben de bilemiyorum. Birazdan zaten bunun konumuzu ilgilendirmediği konusunda benle hemfikir olacaksınız merak etmeyin. Uzunca araştırmalar, kitap karıştırmalar sonucunda bir isim buldular bebeğe.

Tüket. Komik mi? Bence tam isabet olmuştu.

Hem sığ düşünceli ebeveynlerinin isimlerine bir gönderme hem de ileride nasıl bir insan yetiştirmek istediklerinin ispatı olması açısından cuk oturmuş bir isimdi bu. Tek sıkıntıları Türkçe karakter içeriyor oluşuydu. Muhtemel okuyacağı ülkelerde arkadaşları ismini telaffuzda zorlanacaklardı belki. Daha şimdiden onun için alınmış birkaç çeşit mail adresinde aynı güçlüğü yaşamıştılar. Tüket Parlak, sanırım annesinin güzelim soyadını-bu konuda bitmek bilmez bir geyiktir- bırakıp bu muşmula benzeri soyada geçişi istem dışı olmuştu. tuketparlak@bilmemne.com , parlaktuket@zmail.com gibi bir sürü seçeneği içeren adresleri özenle kaydeden babası epeydir harcama yapmamanın gerginliği ile baktı karısının yüzüne. Hava soğuk olduğundan mabetleri olan Avmlere gidemeyecekleri için hüzünlendiler. O sırada Tüket ayaklarını oynattı yatağın üstündeki cüzdan yere düştü ve içinden bir kredi kartı ayrılarak öne çıktı. Evde bir neşe peydahlandı. Tüket ilk eylemini gerçekleştirmişti. Ailesine bir mesaj vermişti. Madem hava soğuk siz de internetten sipariş verin demekle eşdeğerdi bu olay. Elbette ki böylesine çağdaş bir aile sevinince halay çekemezdi, bu aklılarına bile gelmiyordu da gelse bile yapamazlardı zaten. Kovboy dansının en dejenere bölümü olan ve ülkemizde çok rağbet görmüş kısmı, yani şu kol kola girilip dönülen ve aynı işlemi ters yöne tekrarlatan o dans ile kutladılar bu olayı.

Önce yemek siparişini hallettiler, yeni açılmış bir İskoç restoranından-abartı olsun diye en kötü mutfağı seçmedim vallahi tamamen tesadüf- iki adet özenti köftesi istediler. Yanına burnu büyük salatası ile şımarık kolası ve tatlı olarak da sosyete turtası sipariş ettiler. Harcanan parayı çabucak dolara çevirip ne kadar tuttuğunu görünce-bizim parayla değerini anlamıyorlar- biraz rahatladılar. Nefesleri düzgünleşmeye başlamış, gevşemişlerdi. Yüzünde donuk ama kurallara uygun gülümsemesi ile bir genç getirdi siparişleri, dolar yok kusura bakma diyerek birkaç lira sıkıştırdılar eline. Genç parayı beğenmemiş gibi yapmak zorundaydı rol gereği, oysa dünyayı alabileceği bir bahşiş vermişlerdi aslında. Gencin arkasından söylenip durmak iyi gelmişti Parlak ailesine. Karınları doyduktan hemen sonra sıkılmaya başladılar. Harcama yapmadıkları her an sıkıcıydı onlar için. Sitelerde gezmeye başladılar. Kadının binlerce dolar harcaması sadece yarım saatini almıştı. Adam sıkılmamak için poker oynamaya karar verdi, heyecanı artsın diye miktarı artırıyor, kaybettikçe tanımlayamadığı bir haz alıyordu. Epeyce bir kayıptan sonra, uyuşukluk hali ile kendini koltuğa attı. Kadın ona viski getirdi, şu bilmem kaç bin dolara aldıkları otuz yıllık viskinin tadı da bambaşkaydı. Kadın o geceki üçüncü kıyafetini de görmeyen adama kızmak istedi, Amerikanların dediği gibi ve sesini gevreyerek anlamadığım bir şeyler söyledi. Adam anlamış olmalı ki kavga ettiler. Buna benzeyen binlerce gün sonra Tüket büyümüştü.

Okul için bir servet harcayarak özel bir kuruma yazdırdılar onu. Her şeyin parayla ölçüldüğü bir dünyada eğitim de sağlık da meta haline gelivermişti işte…

Özel güvenlikli sitelerinden alıp, özel bakıcılı servisle okula giden Tüket bu dünyanın güvensizliğini öğreniyordu. Yaşamanın ne olduğunu ona kitaplar değil, görsel medya anlatıyordu. Ne yapması gerektiği, ne zaman ne hissedeceği ona dikte ediliyordu. Neye ve niçin güleceği öğretilmişti. Avam ile ilişkisi sıfıra yakın olduğundan onları tanımıyordu. Giyim tarzlarından insanların konuşulup konuşulmayacağına karar vermeyi kendi keşfetmişti. Yüzlerden çok giysilerle oluşmuş kişilik tahlilleri vardı küçük çocuğun. Davranışlardan çok cüzdanlarına bakılıyordu bu âlemde insanların. Mevkilerine, arabalarına, villalarına bakılıyordu daha çok. Ne dediklerinden çok içinde ne kadar yabancı kelime kullandıklarına bakılıyordu. Yayvan bir hayatın yayvan kelimeleriyle güllük gülistanlık bir ortam oluşturmuşlardı kendilerine.

Öğretmenlerle dalga geçmenin onlara saygı duymamanın hat safhada olduğu yıllardı yani. Hatta istediklerinde babacıklarına söyleyip bazı öğretmenleri kovdurdukları da olmuştu. Ödevlerin çokluğuna kızıp çocuğunu okuldan alma tehdidinde bulunan annelerin göğsü kabarıyordu. Paranın yapamayacağı şey kalmamıştı artık. Her kale kazanılmış, her köşe fethedilmişti. Üstün sınıf her dilediğinin hemen yerine getirilmesini istiyordu. Çok şeyi de becerebiliyordu gerçekten para. Tüket işte böyle bir ortamda genç oluvermişti. İlk başlarda az bulunan bir isim olduğu halde sonraları çokça rastlanır olmuştu bu isme. Tüket Parlak ergen her genç gibi içi kıpırdarken, sistemin istediği bir birey olduğu için etrafından takdir görüyordu. Kriket konusunda uzman sayılacak bir duruma gelmişti. Okullar arası ligde şampiyon olmak üzereydiler. Hafta sonları kayak yapmak için Alplere gidiyor, canı çektiğinde yüzmek için tropik adalara gidebiliyordu. Tüket tam da ebeveynleri gibi harcamayı çok seven biri oluvermişti. Devamlı canı bir şey almak istiyor, aldığı şey ona hiçbir zaman doyum vermiyor, o başka bir şey daha almak istiyordu. Ülkede yeterince şey olmadığı görüşünde birleşiyordu tüm Parlak ailesi. Ne olduğunu bilemedikleri bir şey eksikti. Tanımlayamadıkları, hissettikleri ancak göremedikleri eksik olan şey neydi?

Belki bu şarkı yardım edebilir bir ucundan hepimizi yakalayan bu hastalıkla baş etmemize


11.12.10


Nadir

 
Toplam blog
: 70
: 412
Kayıt tarihi
: 02.11.09
 
 

Gençliğime kadar İskenderun'daydım, sonra Yıldız Teknik'te İnşaat Mühendisliği okudum fakat o mesleğ..