Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '10

 
Kategori
Anılar
 

Emil Galip Sandalcı'ya son ziyaretim

Teşvikiye camii hizasından sola dönerseniz, o kısacık dik yokuşdan sonra sola bakarsanız, köşe yapan beş katlı bir apartman göreceksiniz. Emil Galip Sandalcı işte onun beşinci katında oturuyordu. Asansörsüz binanın katlarını birer birer tırmanıp zile bastım, karşımda Emil vardı. Hiç değişmemişti. TRT’den ayrılalı beri bu ilk karşılaşmamızdı. “İyim, ama hapishane koğuşunda astıma yakalandım” dedi. Beni terasa kadar götürdü, yaz günü, sıcaktı, manzara güzeldi. Buzdolabından çıkardığı dondurmayı paylaşırken, birden “Dur sana bir şey göstereyim” diyerek, beni içeri aldı ve duvarda asılı çerçevelenmiş resimli yazının önüne götürdü: Neuchâtel Yüksek Okul mezuniyet belgesi. Solda ince bir çizgi ve boydan boya üzeri yarı örtülü Romalı kadın resmi. Tıpkı Neuchâtel ‘in merkezindeki özgürlük anıtının benzeri ve ortasında Emil’in büyük harflerle yazılı babasının adı.

Emil, benim de Neuchâtel’den mezun olduğumu biliyordu, ama TRT’de birlikte çalışıp mücadele ederken babasının Neuchatel’den mezun olduğundan hiç bahsetmemişti: Emil adı ve Jean-Jacques Rousseau’nun eğitimde devrim yaratan ‘Emil’ adlı kitabı...

Oysa Emil kendi adının Jean-Jacques Rousseau’nun “Emil” ile hiçbir ilgisi yok derdi, ama gene de Rousseau’nun kitabındaki Emil kimliği bence Emil Galip Sandalcı’nın kişiliği ile bir çok noktada bağdaşıyor.

Neuchâtel (Nöşatel), Jean-Jacques Rousseau adasının yanıbaşında ve kendi adını taşıyan gölün kıyısından tepelere doğru yükeselen şirin bir kent. Rousseau, Voltaire, Montesquieu’lerin açtıkları aydınlanma devriminden, İsviçre epey sonra etkilendise de (zaten her ileri harekette bekler ve geç etkilenir) Emil’in babasının Neuchatel’deki yaşamı ve aldığı eğitim Rousseau etkisi dönemine rastlıyor. Rousseau’nun kitabındaki Emil kişiliği eğitimde ideal örnek. Emil Galip Sandalcı’nın geniş dünya görüşü, inandığını tavizsiz savunması, insan sevgisi ve saygısı, eğitimci babasından devraldığı o özgün kişiliğinin simgeleridir.

Aydınlanma çağının sancıları, önce insanlığı savunan Rousseau’yu yurdundan etti. Rousseau Neuchatel kantonunun dağlık bölgesine sığındı, rahat ettirtmediler. Göl tarafına indi, orada da rahat bırakmadılar, o da göldeki Saint-Pierre adacığına inzivaya çekildi, hatıralarını yazdı.

Antik Çağ filozofu diyor ki: toplumları oluşturan büyük çoğunluğun içinde bir avuç âkil insan vardır, o büyük çoğunluk olsa olsa onların varlığına müsamaha eder. Gene öyle oldu. Önce hırpaladılar, sonra değeri anlaşıldı: Rousseau’nun inziva yeri Saint-Pierre adasının adı Jean-Jacques Rousseau adasına dönüştü, önerileri ve felsefesi kabul gördü, yaygınlaştı...

Ama gene de sabah vakti, Neuchatel gölünün kıyısında bir kahveye girerseniz , bazen yanınızdaki masadan, bir sürahi beyaz şarap etrafında toplanmış irili ufaklı kişilerin, kızarık yüzlerine gömülü gözlerini kırpıştırıp kadeh kaldırırken “Nankörün biriymiş, koruduk, besledik, bak neler yazmış!”. Bir başkası ”Bir kuruş para vermeden geçindi gitti, zaten parasızdı da!”. Bir başkası “Kendisine verilenleri beğenmemiş, hem bedava yaşayacak hem de nankörlük edeceksin, pes doğrusu!” sözlerini işitebilirsiniz, etkilenmeyin... Çünkü Jean-Jacques Rousseau inziva adasındaki yazılarında, yemek olarak kendisine kuru somun ekmek parçası, 2 dilim domuz yağı (lard), bazen de küflenmiş peynirle sirke tatında şarap verildiğinden yakınıyordu.

Yazık ki ne sen, sevgili Emil Galip Sandalcı, hayattayken, ne de Rousseau’nun Emil’i, içinde yaşadığınız toplumla bağdaşamadınız. Kime yazık acaba, size mi yoksa topluma mı?

 
Toplam blog
: 48
: 480
Kayıt tarihi
: 02.04.09
 
 

10 Şubat 1931'de Ankara'da dogdum. Ilk, orta ve liseyi "Galatasaray" Lisesinde tamamladim. Isviçre, ..