Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

Emo dedikleri ne ola ki?

Emo dedikleri ne ola ki?
 


Eskiden “Apocu”lar vardı. Şimdi “Apo” içeride, “cu”lar da her bir yerde. Hatta ve hatta, neyse...


Son zamanlarda “ETÖ”cüler devşirildi, postmodernizmin kanlı rahminden mesela. Gazetesinde yazı yazanı, partisinde siyaset yapanı, okulunda ders vereni, yazlığında emekliliğini yaşayanı terör örgütü üyesi, elebaşı, lideri diye topladılar götürdüler yaka paça.


Birkaç gündür de ülke gündemine “Emo”cular oturdu kaldı. Hani şu iki kafadar genç kız İstanbul’da kayboldu da günler sonra İzmir’de bulundu ya. Konu biraz daha araştırılınca, genç kızlarımızın; hayattan ve monotonluktan sıkıldıkları için böyle bir atraksiyonun içine girdikleri anlaşıldı. Ve bir de “emocu” oldukları.


Emo akımına, en yüzeysel tarifle ergenliğin bir dışavurum şekli dersek sanırım yanlış olmaz. Ve dünya tarihindeki pek çok tarz-ı hayat eğilimi gibi emo da çıkış noktasını, aynı adla anılan müzik tarzından almış. Tıpkı farklı dönemlerde insanların, özellikle de gençlerin yaşam stillerini belirleyen, yön veren punk, gothic, metal müzik akımları gibi.


Emo tanımı, İngilizce '<ı>emotional' yani ‘<ı>duygusal’ sözcüğünden geliyor. “Duygusal çocuklar” yani. Duygulanıyor, sıkılıyor ve kaçıyorlar. Ve kendilerini emo olarak gören gençlik kitlesi; çok hassas, duygusal, kırılgan ve bir anlamda da problemli kişilikler olarak resim çiziyorlar. Belki bu noktada yeni neslin genel sosyal-psikolojisi hakkında da manidar mesajlar veriyorlar.


Her sosyal toplulukta olduğu gibi emolarda da birtakım aidiyet sembolleri, farkındalık yaratma araçları var.


Mesela saçları. Uzunlu kısalı, dağınık saçlarını uzun bir perçemle ve bu perçem de tek gözlerini kapatacak şekilde sağa ya da sola yatırarak kullanıyorlar. Bazıları saçlarının bu kısmının meç yaparak sarartıyorlar. Kabarık ve dağınık, önde mutlaka perçem ve bazen de çok sıra dışı ve uçuk renklere boyanmış saçlar, emo kız ve erkeklerinin vazgeçilmezleri.


Kıyafet olarak genelde içlerinde bir tişört ve onun da üzerinde siyah gömlek tercih ediyorlar. Kareli, çizgili kıyafet takıntıları var dersek yanlış olmaz. Dar, siyah ya da kareli pantolon, dar tişörtler emocuların üniforması gibi. Renk olarak da mor, pembe, kırmızı gibi renkleri siyah ile kullanıyorlar. Ama illa ki kareli bir kıyafet ya da aksesuardan vazgeçmiyorlar.


Emo kızlarının kesinlikle değişmeyen bir tercihi de oldukça uzun, siyah oje sürülmüş tırnakları ve piercinglerle kalbura dönmüş suratları.


Ayakkabı olarak kesinlikle Converse tercih ediyorlardı ama piyasada bu marka pek çok insan tarafından kullanılınca farklı olma durumu bozuldu. Bu nedenle bir emo için artık değişmez ayakkabı markası vans olarak görülüyor.


Takı-aksesuar olarak; piercingler, kareli deri bileklikler, kareli bandana ve geniş kemerler en sık kullanılanları. Bazen yanlarında kaykay, scotter, frizbi, gitar falan da görüyorum ama bunları kullandıklarına hiç şahit olmadım. Sanıyorum sadece bütünlüğü sağlama anlamında bulunduruyorlar yanlarında. Ya da benim anlayamadığım farklı bir esprisi var hadisenin.


Bazen “Anadolu Emo” akımının –ki şu anda böyle bir akım yok da ben uydurdum işte- öncüsünün; bu bizim “<ı>Acıların Çocuğu Küçük Emrah” olduğunu düşünüyorum. Aslında temel mantık ve soyo-psikolojik zemin aynı biliyor musunuz?


Emolar, aynen Küçük Emrah gibi dokunsanız ağlayacak gibi duran tipler mesela. İç dünyalarında sürüncemeleriyle sıkı sıkıya ördükleri bir ağ ve bu ağa takılıp kalmış, sürekli gel-gitler yaşayan, şaşıran, ağlayan ve bu durumdan da asla utanıp sıkılmadığı gibi, adeta gurur duyan kişilikler. Dağınıklık, zekilik, çelişkililik, hatta anarşist ruhlar arasında oluşan kaostan besleniyorlar.


Gözlerini kapattıkları saç perdesinin ardından bambaşka bir dünya anlayışını filtreledikleri düşünüyorum.


Yaş dönemlerinin tipik özelliğini yani bir ergenin anne ve babasına isyankar tavrını sürekli bir asi tutum olarak kullanıyorlar. Kentlerin en merkezi ve kalabalık meydanlarında, metro istasyonu ve parklarında; ellerinde bira kutusu ile dolaşmayı seviyorlar. Temizlik, tertip, düzen ve kurallara adeta bir hamamböceğine bakar gibi bakabiliyorlar.


İstanbul’da iseniz Bakırköy Özgürlük Meydanı’na, Kadıköy Rıhtım’a, Taksim Parkı’na, İstiklal’e, Galatasaray’a; Anakara’da iseniz Konur Sokak’a, Yüksel’e, Tunalı Hilmi’ye; İzmir’de iseniz Alsancak’a, Kıbrıs Şehitleri’ne gidip bu anlattıklarımı siz de gözlemleyebilirsiniz.



@İki sene önce bugün "Rahim Ağzı Kanseri Aşısı Kaç Kuruş?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=50083

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..