Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

Empati

Empati
 

Sevgili Günlük,

Yazı yazmadan geçirdiğim bu 10-12 günlük arada biriktirdiğim, daha sonra değinirim diye sakladığım gazete kupürlerini elden geçirirken daha önce üzerinde nedense pek durmadığım bir açıklamanın çok önemli olduğunu ve aslında olaylara bu açıklamanın ışığında bakmam gerektiğini fark ettim. Milliyet gazetesinin 21 Ağustos 2012 tarihli sayısının 14. sayfasındaki habere göre, Saadet Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Sayın Şevket KAZAN yaptığı basın toplantısında B.bakanımızı kastederek aynen şunları demiş:

 ‘’Bizim bir delikanlımız vardı. İnandığı davası için düz duvara çıkardı, bayraklarını asardı. Rabbani geldiğinde sağ dizine, Hikmetyar geldiğinde sol dizine otururdu. Bu bizim delikanlımızdı ve bu çizginin adamıydı. Bu çizgiden hiç taviz vermezdi. Bu gerçekti işte, hayal oldu. Ne zaman hayal oldu? Obama ile kol kola girdikten, D-8’e sırtını döndükten sonra… ’’(KAZAN’ın bu açıklaması bildiğim kadarıyla Sayın B.bakan tarafından tekzip edilmedi, zaten Hikmetyar’ın sol dizinin dibinde bir resim sosyal medyada dolaşıyor.)

Bu açıklama gözümü açtı. Gelişen olaylara bu açıklama ışığında baktığımda hükümeti ve B.bakanı eleştirme cesareti gösterebilen yazar, aydın, politikacı, eski asker ve tabiî ki kendimin çok büyük hata yaptığımızı anladım. Artık empati zamanı, Sayın Ş. KAZAN’ın yukarıda portresini çizdiği B.bakanı eleştirmenin gereği olmadığını düşünüyorum. Şimdi gerçekleri görme zamanı, UYANALIM. Örneğin;

- Vatandaşa takla attırmasıyla ünlü İçişleri bakanımız Sayın İ. Naim ŞAHİN, kendisinin bazı söylemlerini eleştirenlere karşı şöyle demiş (Milliyet, 21 Ağustos 2012): ‘’… Ankara’da, İstanbul’da oturmuş köşesine, almış kalemini eline, içiyorsa purosu, içiyorsa içeceği ile birlikte, gökyüzünün derinliklerine, denizin maviliklerine, ağacın, bahçenin yeşilliklerine karşı bakarak yazı yazanlar, fikir üretenler, büyük ulema, büyük mütefekkirler gurubu… Ağzına tıkarım o yazıları senin.’’ Olayları tasvir etmede kullanılan üsluba, kullanılan tekniğe ve vurucu sona dikkatinizi çekerim. Sayın B.bakan böyle hem yetenekli, hem becerikli bir kişiyi İçişleri bakanı olarak seçtiği için ne kadar şanslıyız. Kıskananlar çatlasın.

*          *          *

- Bir diğer övünç duyduğum kişi Sayın Ulaştırma Bakanımız B. YILDIRIM. Ramazan Bayramı süresince daha önceki 8 yılın ortalamalarında günde 21,6 olan ölüm sayısının bu sene 18,5 kişiye düşmüş olmasını yapılan bölünmüş yollara bağlayan bakanımızla övünmeyip ne yapalım? Şimdi bakanımızın iyiliğini istemeyenler; Önceki 8 yılda kim iktidardaydı? 4 günlük tatilde 74 vatandaşımızın ölmüş olması başarı mıdır? diye soracaklardır, şimdiden ben cevap vereyim: Bu iktidar kendi içinde de yarışır, size ne kardeşim, ortalamalar düştü ya, siz ona bakın. Hem eleştirenlere diyorum ki, Hindistan’a Pakistan’a bakın, oralarda kaç kişi ölüyor? Eleştiri yaparken biraz insaf edin, insaf!

*          *          *

Bir de takmışlar ÖSYM Başkanına, yok efendim istifa etmeliymiş, sınavlarda kopyalar, şifreler ayyuka çıktığı için görevden alınmalıymış. Başka bir sıkıntınız var mı sizin? Sayın Ali DEMİR’in ne kadar nur yüzlü pardon başarılı bir bilim insanı olduğunu görmüyor musunuz? Sayın B.bakanımız en doğrusunu söyledi: ‘’Ben adamımı yedirtmem.’’ Tamamen katılıyorum. Üstelik 2010 yılındaki KPSS’de sınav sorularının ilk olarak gönderildiği tespit edilmiş olan şüphelinin (mahkeme kararı olmadığı, dava bile açılmadığı için şüpheli diyorum), şu anda öğretmen olarak atanmış olmasını yeni eğitim sistemimize çok uygun bulduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Sevgili Günlük,

Olaylara böyle bakınca insan gerçekten rahatlıyor ve ileri demokrasiye geçtiğimiz için şükrediyor. Bu arada Afyonkarahisar’da 25 vatan evladı bir şekilde şahadet mertebesine ulaştı, askerlerimize rahmet, geride kalan acılı yakınlarına sabırlar diliyorum.

Bu acı olaydan istifade ile, hükümetle komuta kademesinin arasını açmaya çalışanlar iş başındaydı yine, milletçe ibretle! izledik. Üstelik hükümetle ordu arasından su sızmadığının ispatı olarak belki de Cumhuriyet tarihinde ilk defa olarak askeri bir olaydan sonra ilk açıklamayı Orman ve Su İşleri bakanı Sayın V. EROĞLU’nun yapmasına rağmen. Olaydan birkaç saat sonra şöyle dedi sayın bakan:

’Sayım esnasında bir el bombasının yere düşmesi sonucu meydana gelen bir kazadır, takdir-i ilahidir. Üstelik böyle kazalar Hindistan’da da, Pakistan’da da sıkça oluyor…’’

Daha olay yeri incelenmeden, neredeyse gün ağarmadan, askerlerin bile ne olduğunu anlayamadan sayın bakanımızın sorumluyu bulmuş olması her türlü takdirin üstündeydi. Hatırlıyorum da, Samsun’daki sel faciasında da Şehircilik bakanımız suçluyu bize göstermişti. ‘Gereğinden çok yağmur yağdı, takdir-i ilahi.

Bazı gazeteciler ve eski askerler Su İşleri Bakanımızın bu müthiş öngörüsünü takdir edeceklerine yine münafıklık yaparak bakanı eleştirdiler. Ama Sayın B.bakanımız ağızlarının paylarını verdi bir güzel:

‘’Kardeşim sen emekli olmuşsun, silahlar mühimmatlar değişti, gelişti. Siz bu yeni bombaları nereden bileceksiniz, hainlik etmeyin.’’(Gerçi patlayan mühimmatların çoğunun 1930-1960 model olduğu iddia edildi ama olsun.)

Bu kendini bilmezler tarafından gelişen olaylara reaksiyon göstermekte ağır kalmakla eleştirilen Genel Kurmay Başkanlığı 08 Eylül 2012 tarihinde resmi internet sitesinde şöyle bir açılama yaptı: ‘’… Susurluk’tan Afyonkarahisar’a taşınan el bombalarının sayımı, tasnifi ve yeniden depoya yerleştirmesi esnasında 05 Eylül saat 21.15’te oluşan patlama sonucunda….’’ El bombasının patlamasıyla bir cephaneliğin patlamayacağını iddia eden eski askerler karşısında bugün (12 Eylül 2012) açıklama şöyle düzeltildi: ‘’… obüs mermisinin sert zemine düşmesi sonucu…’’ Şimdi de bazı eski askerler çıkıp diyecekler ki:

- Obüs mermisinin tapası niye üzerindeydi? (Genelde tapalar ayrı depolanır ve takılmaz)

- Tapa takılı olsa bile, ani çarpmalara karşı öneyici bilezik yok muydu?

- Bilezik düşmüş olsa bile, obüs mermisinin patlaması için belli bir hıza ve dönüye (ekseni etrafında) ulaşması gerekmez mi?

- Belli bir hıza ve dönüye ulaşmış, tapası takılı, üzerinde bileziği olmayan bu obüs mermisi deponun içinde yere tam dik olarak nasıl düştü?

Ben bu muhtemel soruların hiç birini ciddiye almam, siz de almayın münafıklığın lüzumu yok. B.bakanımızın yurtdışından dönüşünü bekleyin, en doğruyu kendisi açıklayacaktır. Bu arada hep acemi askerler ölüyor eleştirileri üzerine Sayın Genel Kur. Başkanımız içimizi rahatlatan bir açıklama daha yaparak, sene başından beri verdiğimiz şehitlerimizin büyük çoğunluğunun profesyonel askerler olduğunu açıkladı. Bu açıklama umarım, milletimizin moralini bozmaya çalışan gafillerin yüzüne tokat gibi çarpmıştır. İşte böyle olur ustalık, teşekkürler ÖZEL paşa, özelsiniz.

Sayın B.bakanımız Genel Kur. ve ÖSYM Başkanlarını eleştirenlere gereken yanıtı yurtdışına çıkmadan önce verdi zaten:

’Sayın ÖZEL ve DEMİR’i ehliyetsizlikle suçlayanlar var. Ya senin ehliyetin ne? Böyle terbiyesizlik olmaz. Bu beyler (eleştirenler) büyük bir konfor içersinde, boğaza nazır villalarında, her türlü saltanatları ile köşelerinde ahkâm kesiyorlar, böyle terbiyesizlik olmaz… Haksızlık karşısında susan DİLSİZ ŞEYTANDIR, biz şeytan olmayız. Biz oyunun farkındayız.’’ (Tanımlamayı aynen hatırladığınıza eminim. Bknz. İ. N. ŞAHİN’in konuşması) Katılmamak mümkün mü?

HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR!

Sağlıkla kalın

 
Toplam blog
: 159
: 1303
Kayıt tarihi
: 19.06.12
 
 

1963 yılında Balıkesir'in şirin ilçesi Erdek'te doğdum. Yüksek lisans eğitimimi Dokuz Eylül Ünive..