Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '21

 
Kategori
Öykü
 

En Direk Aşk

Gökyüzünden aşağı süzülen güneş ışınları, geniş caddenin kenarında gözyaşlarıyla ilerleyen genç kadının saçlarıyla buluşmuştu. Esmerden kahverengi bir tona sinmiş narin saçları, ince belinin üzerinde kalan kısa kesim kahverengi montun rengiyle bütünleşiyor ve adeta siyah kıyafetini kıskandırıyordu.

Sağ avucunda kavradığı selpak parçasını öylesine sıkı tutuyordu ki, adeta ondan ayrılırsa masum gözyaşlarını hiçbir kuytuda saklayamaz gibiydi. Öylesine dolu ve birikmişti ki duyguları; o an için hıçkırıklarla dökebileceği gözyaşı tanelerinden başka verebileceği hiçbir diyet yoktu acısına.

Yolun karşı tarafında ki bankta oturan ve tesadüf eseri yolun diğer tarafında hıçkırıklarla ağlayarak yürüyen hanımı farkeden genç bir adam, onun bu haline derinden üzülmüş ve bir an için oturduğu yerden doğrulmaya çalışmış ancak karşıya geçerek genç kadına yardımcı olmak istemesinin yanlış anlaşılacağını düşünerek tekrar usulca yerine oturmuştu.

Adamın hüzün ve merak dolu bakışları arasında ağır adımlarla ilerleyen genç kadın, karşı yola geçmek üzere trafik lambalarına gelmişti ve yeşil lamba için düğmeye basmıştı.

Kadının karşıya, yani kendi yönüne doğru geleceğini farkeden genç adam, gayet iyi niyetli bir duruşla elbisesini toparladı ve kadını beklemeye başladı.

Fakat o esnada ilginç bir durum dikkatini çekti adamın.

Az önce hıçkırıklarla ağlayan güzel kadın, şimdi ise durgunlaşmış ve trafik lambasını aşağıdan yukarıya doğru süzüyor, etrafında dolaşıyordu.

Birkaç saniye sonrasında da elindeki küçük çanta ile trafik lambasının direğine peşpeşe vurmaya başlamıştı ve ardından da koşarak oradan uzaklaşmıştı.

Hüzün yüklü gözlerle genç kadının arkasından izleyen adam, onun tekrar oraya gelebileceğini düşünerek zamanının çoğunu aynı nokta da lambanın karşısındaki bankta geçirmeyi düşündü.

2. GÜN

Masum yüzlü genç kadını tekrar görebilmek ve koşullar el verirse birkaç kelime de olsa onunla konuşabilmek için sabahın erken saatinde aynı yerdeki bankta oturmaya başlayan adam, saatler süren bir bekleyişe koyulmuştu.

Önünden geçen simitçiden aldığı simitle karnını doyurmuş ve sokak çaycılarından aldığı karton bardaktaki sıcak çaylarla da içini ısıtmıştı.

Trafik lambasının altına gelen çocuklu anne ve ikisi erkek üçü kız okul öğrencilerini izlerken, arkalarından gelen siyahlar içindeki, güneş gözlüklü genç kadını farketti ve kalbinin çarpıntısıda hız kazanmış oldu.

Onun heyecanlı bakışları arasında trafik lambasının düğmesine basan kadın, ‘lütfen bekleyiniz’ ikazı ardından biraz daha beklemiş sonrasında hızlı adımlarla oradan ayrılıyor gibi olmuştu. Onun bu hareketini gören genç adam da yerinden doğrulmuş ve onun gittiği yöne doğru yönelmişti.

Fakat aniden geri dönen genç kadın, tekrar trafik lambasının yanına gelmiş ve güneş gözlüğünü çıkararak kaçamak bakışlarla trafik lambasının direğini süzüyordu. Çok geçmeden de direğe karşı konuşmaya başlamıştı.

Genç kadının tekrar direğe dönüşü ile birlikte doğrulduğu yönden tekrar geri oturduğu banka dönen genç adam hüzünle tekrar yerine oturdu.

3. GÜN

İkinci günde genç kadını uzaktan izleyen adam, yüreğinde beliren heyecan dolu duyguyu tarif edemiyordu. Onu uzaktan da olsa gördüğü ilk saniyelerden beri tutulup kalmış ve ondan başka bir şey düşünemez olmuştu. Onu nelerin üzdüğünü bilmek ve koşullar uygun olursa ona yakın olmak istiyordu.

İçinde bir yerlerden gelen ‘acaba bir sevdiği var mıdır?’ cümlelerinin de önüne geçemiyordu ve bu belirsizlikle kendisini tüketiyordu.

Üçüncü gün de gün doğumu ile birlikte aynı yere gelmiş ve yerini almıştı genç adam.

Bu defa hazırlıklıydı da; yanında getirdiği ekmek arası peynir, bir tane salatalık ve birkaç çeşit meyveyi de yanında getirmişti. Haklıydı da; zira bu belirsiz bekleyişin ne kadar zaman alacağı belli değildi.

Öğle vaktinde oturduğu yerde uyuya kalan genç adam, esen rüzgarın tersine boynunu bükmüş ve omzuna yaslanmıştı.

İşittiği gülme sesleri ile gözlerini açan genç adam, beklediği kadının geldiğini farketmişti.

Yine aynı trafik lambası direğinin yanında duran kadın, direkle konuşuyor ve içten kahkahalarla gülüyordu.

Uyku sersemliğini derhal üzerinden atan adam, gözyaşları eşliğinde tanıdığı bu güzel kadının böylesine mutlu ve neşeli olması karşısında son derece memnun olmuştu.

Kahkaların arasında lambanın altına gelen saçları dökük adamı gördüğü zaman, kadınla onun arasında tartışma olduğunu düşünerek yerinden hızla doğrulmuştu da öyle olmadığını anlayınca tekrar yerine dönmüştü.

4. GÜN

Gözyaşlarıyla geldiği o noktada artık yüzünde güller açan, saatlerce gülen genç kadının bu durumundan endişelense de, gözyaşlarının yerine yüzündeki bu gülümsemeyle onun mutlu olmasını tercih eden adam onun bu haline alışmaya başlamıştı.

Artık zamanının çoğunu aynı yerde onu izlemekle geçiriyor ve onu en temiz duygularla platonik de olsa seviyor, sahipleniyordu.

Kadının trafik lambasının direğine gelme saatlerine yakın mahrem adımlarla karşıya geçirerek, elindeki hijyenik ürünlerle dezenfekte ediyor, ıslak mendillerle iyice temizliyordu. Çünkü genç kadın kimi zaman pembemsi yanağıyla direğe yaklaşıyor, sarılıyordu.

Hatta o sabah o direği temizlediği anlarda yanına gelen Belediyenin temizlik görevlisinin onun ne yaptığına dair meraklı sorularına karşın aklına gelen ilk cevabı vermişti; ‘bir kaza sonucu sevdiğim bir yakınım burada vefat etti ve onun anısını yaşatıyorum.’

Her geçen gün meraklı bakışlarla genç kadını izleyen insanların meraklı bakışlarını gidermekte genç adama kalıyordu.

Bazen spor kıyafetiyle ve elinde oyun topuyla direğin yanına gelerek onunla oynayan genç kadının mutluluğuyla mutlu olan adam, onun bu halini izleyerek karşıya kendisine doğru geçen yayalara da olumlu birşeyler anlatarak genç kadını övüyor ve ona karşı olumsuz bir bakışa girmelerini engelliyordu.

İsimsiz ve belirsiz bir koruyucu gibi olmuştu adeta genç kadın için. Onu öylece uzaktan izliyor, mutluluğuyla mutlu oluyor, sevinç gözyaşları döküyordu.

Bu sabah erkenden gelmişti genç kadın..

Kırmızı elbisesi ve elindeki özel hazırlanmış çiçek demeti ile trafik lambası direğine doğru ilerleyen kadın, diğer bir kadını da orada görmesiyle öfkelenmiş ve saniyeler içinde elindeki buket ile direği darbeler olmuştu.

Etrafa dağılan çiçek parçaları, yolun karşısında ayakta onu izleyen genç adamın içinden de birşeylerin dağılmasına neden oluyordu. Gözbebeklerinde birikten yaş taneleriyle genç kadının ilk haline dönüşünü izleyen adam, kendisini tutamıyordu.

Genç kadın da öfkesini biraz olsun boşalttıktan sonra koşar adımlarla yolun karşısına geçiyor ve günlerdir onu izleyen adamı farketmeden birkaç adım yanından usulca ilerliyordu.

Yolun köşesinden paralel yola geçen kadının ardından kararsızlıkla bakışan adam, son bir cesaret kendisini toparlamış ve ona doğru koşarak onunla konuşmak için yüreğini hazırlamıştı.

Fevri bir hareketle koşuşturan genç adam, diğer taraftan gelen aracı farketmemiş ve meydana gelen kaza sonucunda hayatını kaybetmişti.

Aracın fren sesi ve çarpma çığlıkları üzerine irkilen genç kadın da bir an için arkasına dönmüş ve bir şey göremeden kendi acısıyla usulca oradan uzaklaşmıştı.

Genç adam ise yaşamını yitirdiği yerde, genç kadını gördüğü ilk anlarda gözyaşlarını sildiği ve sonra çöpe attığı selpak tanesini sıkıca kavramıştı..

 

 

Not: Kıymetli Yazar ve Oyuncu İrem Altuğ ve en güzel projelerinden birisi olan ‘Direk Aşk’ yapıtına sevgilerle..

 
Toplam blog
: 13
: 214
Kayıt tarihi
: 19.07.16
 
 

Kutlu analiz...  ..