Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '15

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Erkeklik Paradigması ( bakış tarzı)

Erkeklik Paradigması ( bakış tarzı)
 

Birbirini tamamlayan, biri olmadan diğerinin eksik kalacağı ve toplumu yarı yarıya oluşturan iki cins, kadın – erkek…

Toplumun yarısını arkaya çekerek, ülkenin değişmesi, gelişmesi hiç olası değil…

Böyle bir toplum örneği de yok zaten…

Nedenler sonuçları doğurur. Bugün yaşananların alt yapıları, hazırlıkları dünden oluşturulmuştur.

Doğumdan itibaren aile içinde başlayan ve o andan itibaren zihinlere kazınan, empoze edilen, telkinlerle süren, temayüllerle beslenen, geleneklerle süslenen, eğitimle pekiştirilen, din yorumlarıyla dokunulmazlaşan, tarihin buna uygun referanslarını kullanan, yerel özelliklerle şekillenen ve davranış haline getirilen erkek eğemenliğimiz ve ona dayalı zihniyetimiz…

Kadın olmanın zor olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Çarpık zihinsel paradigmanın ve hastalıklı davranış kalıplarının sonucu, hayatları heba edilen vazgeçilmezlerimiz; kadınlar…Ana olan, bacı olan, sevgili olan, eş olan…ama bir türlü özgür ve eşit birey olamayanlar.

Geçmişten bugüne, kadınlar aleyhine yaşanan yığınla sorun ve haksızlıklar. Hem aile içerisinde, hem çevrede, hem de siyasi yönetimlerde…

Netice olarak geri plana itilen, horlanan, şiddet gören, taciz ve tecavüze uğrayan, yönetim ve kararlarda etkisiz eleman olan, toplumsal varlığı, yetkinliği kısıtlananlar…

Ailede, çevrede, sokakta, okulda, her türlü iş yeri ve devlet kurumlarında, siyasi yönetimlerde süren erkek hakimiyeti…

İlk muktedirliğini ve iktidarını da kadın üzerinde uygular ve sağlamlaştırır.

Diğer taraftan erkeğin bu üstünlüğünü kabul etmiş, içine sindirmiş, insan olarak eşitliğini ortaya koyamamış geleneksel kadın tipi ve anlayışı…(Bu özelliği aşmış kadınları bir kenara koyalım)

Acı bir ölümün ardından…

“Kadınlar bize emanet edilendir.” derken bu emanetlere hergün, hayatın birçok alanında hıyanet edildiğini görmeyenler…

“Kadınlara uzanan eller kırılacaktır.” diye nutuk atarken kaç kadının çok yönlü kırıma uğradığını bilmemezlikten gelenler…

Erkekler tarafından çizilen edep şartlarına göre, namus anlayışına sadece kadın üzerinden bakanlar…

Ahlaklı davranmak yerine, başkasının ahlakını kontrol etmekle meşgul ahlakçılar…

Birkaçını öldürmekle diğer sineklerin sokmaktan vazgeçeceğini sanan, bataklığa çare düşünmeyen, asalım, keselim diye bağıranlar…

İdam uygulamakla, idamlık suçlarda azalma olmadığı görülen örneklere bakmayan, sağduyuyla değil, duygusal tepki gösterenler…vs…

Yıllar içinde binlercesi yaşanan kadın öldürülmelerenin en kahredicisi, toplumu derinden sarsan ve büyük tepki toplayan ÖZGECAN’ın katli sonucu da; her kesimden, her düşünce ve inançtan insanlar tarafından yukarıdakilere benzer söylenmedik söz kalmadı…

Bu söylemler bile aynı bakışın ürünü.

Değişir mi?

Değişir… değişmeli… değişecek…Doğada da, toplumlarda da değişmeyen tek şey değişimdir bildiğiniz gibi.

Erkeği efendi, kadını da erkeğe tabi olan konumu ve eşitsizliğin kaynağı olan ataerkil eşitsiz düzende değişim şart.

Tabii ki bu konu  uzun, değişimi kolay olmayan, zorlu bir yol, bir süreç…

Kafalarda, kanunlarda, kurumlarda, kurallarda, alışkanlıklarda, devlet düzeninde tepeden tırnağa köklü, radikal değişim…

En önemlisi hem kadın, hem de erkeğin ortak algısında ki değişim.

Zihinsel değişim ve dönüşüm…Ama ille de zihinsel evrim…

Toplumsal gelişim düzeyini de belirleyen kadına bakış açısının  gözden geçirilip, çokça olan çarpıklıkların düzeltilmesi şart.

Eğitimde, kültürde, sanatta…kısacası toplumsal yaşamın tüm alanlarında, cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak uygulamaların yer alması çok şeyi değiştirecektir.

Kadın erkek eşitsizliği biyolojik ve matematiksel eşitlik değildir. İstenilen; iki cins insanın hak ve özgürlüklerdeki eşitliğidir. Zira bu haklara doğuştan sahiptir. İnsanlar eşit doğar…

 
Toplam blog
: 35
: 156
Kayıt tarihi
: 27.02.14
 
 

Üniversite  mezunu, eğitimci. Okumaktan,  düşünmekten,  yazmaktan,  türkülerden, bağlamadan  vazg..