Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '18

 
Kategori
Deneme
 

Esed'in Veda Mektubu

Suriye’nin eli kanlı diktatörü Beşşar Esed’in bu sabah Suriye’yi terk ettiği ve Moskova’dan Suriye halkına hitaben bir de veda mektubu bıraktığı açıklandı. İşte o mektup:

Benim güzel ülkemin güzel insanları; siz bu satırları okurken, ben topraklarımdan, topraklarınızdan çok uzakta olacağım.

Belki bir otel odasında birçoğunuzun her akşam yaptığı gibi Ümmü Gülsüm dinleyecek ve tarifsiz bir keder içinde, envai çeşit zulümlerle kirlettiğim ömrüme ağlayacağım.

Biliyorum ki; söylediklerimi, birçoğunuz samimi bulmayacak ve benim duygu sömürüsü yaptığımı düşünecek. Ama inanın bana çok pişmanım.

Yıllar evvel,  iktidara geldiğimde böyle değildim ben. Babamı elbet herkes gibi seviyordum ancak ondan farklı ve daha merhametli olmak arzusundaydım. Biz insanlar; içimizde hem Firavunu yaşatırız hem de Musayı. Hangisini tutarsak, hangisini beslersek(hayırla/şerle), o galip gelir hayatımıza.

Hayfa ki; insanların hayatlarını değiştirebilecek kudrette bir iktidar gücünün şehvetiyle başım dönmüştü. Her geçen gün zalimleştim. İçimdeki Firavun;  ayakları yerde, başı gökte olacak şekilde büyürken,  içimdeki Musayı öldürdüm ben. Bana Rahmani sırlar fısıldayan sesi susturdum.

O gün bugündür, İhvan-ı Müslimine de, politikalarıma itiraz eden diğer İslami gruplara da, Suriyeli sosyalistlere ve liberallere de hayatı zehir etmek için; bir doktorun hastasını ameliyat ederkenki soğukkanlılığı ve doğallığıyla ne gerekiyorsa yaptım. Onların haricinde kalan ve bana memnuniyetsizliklerine rağmen, ciddi bir muhalefette bulunmayan kalabalıkların sefaleti de beni hiç ilgilendirmedi.

 İktidarımı bu topraklarla ilgili stratejik hesabı olan batılı dostlarımla paylaştım, reel politik ve istikrar teraneleriyle bunu meşrulaştırmak içinse ne emekler verdim. Başarılı olduğumu ve istikrarı sağladığımı zannediyordum. İnsan güç sarhoşuyken, mazlumların öfkesinin usul usul büyüdüğünü fark edemiyor. Muhaliflerinin yenile yenile, canlar vere vere bir zaferi hazırladıklarını göremiyor.

Milyonlarca insana zulmedecek kudrette bir güç, kör ediyor insanı. Ben de göremedim bugünleri. Çocuklarım için bazı devletlerin bütçesine dek dünyalıklar hazırlarken, bir kuru ekmeğe talim eden Suriyeli her çocuğun da tıpkı benim çocuklarımın benim gözümde olduğu gibi, anne-babaları için biricik olduğunu fark edemedim. İnsani yardımları engelleyerek; masum sabîlerin günahını sırtlandığımı ve o günahsızların kanının beni tutacağını, binlerce masumun feryadının bir gün sarayımı başıma yıkacağını anlamak istemedim.  Arşı titreten mazlumun ahının, bir gün beni de titreteceğini ve devireceğini düşünemedim. Yıllarca güç diye servet diye biriktirdiğim ne varsa, beni yakacak ateşmiş, her zalim idareci, sırtında cehennemini taşırmış, bilemedim

Şimdi fark ediyorum ki birçok diktatör gibi, ben de gücümün adeta tanrısal bir güç olduğunu vehmetmişim. Nil nehri kurusa, güne ay, geceye güneş doğsa bile, her şeye rağmen kudretim baki kalır sanmışım.

Keşke bazı şeyleri daha erken anlasaydım. Keşke dost olduğumuz dönemlerde Erdoğan’a kulak verseydim, keşke bana gönderdiği özel elçileri dinleseydim. Barışçıl eylemleri en gaddar yöntemlerle bastırmam gerektiğini söyleyen İranlı ve Rus dostlarıma! Yanlış düşünüyorsunuz diyebilseydim. Kürtlere kimlik vermek, muhaliflere silah kullanmamak kaydı ile görüşlerini ifade edebilecekleri demokratik mekanizmaları güçlendirmek gibi birkaç küçük adımla iktidarımı güçlendirme akıllığını gösterebilseydim. Yazık ki çok geç.

Veyl bana…  Yazıklar olsun bana. Eyvahlar olsun bana… Ki, yanılmışım ben.  Fark etmeden yarınıma tuzaklar kurmuşum. Kader hatalarımı gün aşırı yüzüme çarparken hatta gözüme sokarken bile onurumla devam etmekten söz etmişim. Onurun ne olduğunu unutmuşum.

Şeyh Yusuf Kardavi; Mısır Devlet başkanı Mübarek’e Tahrir Meydanındaki protestoların akabinde; “ kalbinde zerre kadar rahmet, kafanda zerre kadar akıl varsa, yönetimi bırakıp git” demişti. Evet, Hüsnü Mübarek’te olduğu gibi zulüm bende;  merhametin de aklın da ancak zerresini bıraktı. Şimdi o zerrelerle sesleniyorum size, içimde kalan son insanlık kırıntısıyla;

Birkaç sene geçinebileceğim az bir miktar haricindeki bütün nakitlerimi ve banka hesaplarımı ülkemde bıraktım. Yurtdışında dondurulan hesaplarımın da Suriye devletine devredilmesi için gerekli işlemleri yapacağım. Bana ve çocuklarıma ait şirket hisselerinin de hepsinin hazineye devredilmesini istiyorum. Aileme ait bütün gayrimenkullerin de kamulaştırılmasını sizlerden rica ediyorum. Bu şekilde haksız bir şekilde edindiğim serveti sahibine iade etmiş olacağımı umuyorum. Bu sayede bir cehennem ateşi gibi kavrulan içim, bir yangının serinliğine kavuşacak. İdarem altında canına, malına ve namusuna kastedilen vatandaşlarımdan aldıklarımı verecek bir güce sahip değilim, sıradan bir faniyim ben ve onlarla yüzleşecek cesaretim ve yüzüm de yok.

Sizden helallik istemiyorum. Biliyorum ki bu kadarı çok fazla olur. Haklarınızı helal edeceğinizi de zannetmiyorum. Helal etseniz bile, milyonlarca insanın günahını sırtında taşıyan bir kul,  Allahın gazabı ve Kahhar sıfatıyla mutlaka tanışacaktır.

Dilerim, Suriye benden sonra,  demokrasisi ve ekonomisiyle bölgenin ve hatta dünyanın gıpta ettiği ülkelerden olur. Dilerim bir daha kardeş kavgası olmaz ve yabancı askerler topraklarımıza ayak basmaz. Ömür törpüsü zalimliğimi ve uzun yıllar sabır sabır biriktirdiğiniz öfkeyi bir mektupla yahut vazgeçtiğim milyarlarla silemem ancak sevilmesi mümkün olmayan, nadim bir idarecinin samimi vedasıdır bu. Umuyorum ki; nefretinizi ve öfkenizi bir nebze dindirir ve kendisine onyıllarca beddua edilecek, hayırla yâd edilmesi mümkün olmayan bir zalimin, birkaç yıl içinde hayırla unutulmasını temin eder. Hoşça kalın ve ne olur beni unutun.

 Elveda.

Beşşar Esed

 

 
Toplam blog
: 8
: 139
Kayıt tarihi
: 14.01.18
 
 

Kamu yönetimi mezunuyum,  İflah olmaz bir okuyucuyum. Okumak, istifade etmek ve paylaşmaktan gayr..