Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '14

 
Kategori
Öykü
 

Eşeli -3

Eşeli -3
 

ınt


Zor güç kalktım giyindim, annemi bugün tamamen uğurlayacaktım, hiçbir şey fayda etmiyor, hiçbir şey onu geri getirmeye yetmiyordu. İlçe belediyesinin cenaze aracı gelmiş kapıda bekliyordu. Birkaç tanıdık ve eşe dosta haber verdim. Apartman dan birkaç bayan yanımdaydı, yani yalnızdım, nedense ben hep yalnızdım. Neden kimse giremiyor, benim dünyama bilemiyorum, bunu kendimle birebir sorgulayacağım. Ağlamamak için direniyorum, kendimi zor tutuyorum. Bakışlar benim üzerimde. Saç baş darma dağın. Birden bir kadın belirdi yanımda. Elli, elli beş yaşlarında hafif toplu bir kadın.  Elinde siyah bir eşarp vardı.

Omuzuma dürterek;

-Kalk saçını başını topla, şu eşarbı tak, bi kendine gel, dedi.

Yapmayın bunu bana, ne yani ben çaresiz olamaz mıyım. Ben acı çekemez miyim. Bende etten tırnaktan biriyim. Kim olursam olayım, ne olursam olayım bende bir insanım, çaresiz, hem de çok çaresiz bir insanım. Bunca zaman ben annemi bekledim, ben içimde hep onunla yaşadım. Onunla güldüm, onunla ağladım.  Bak anne çaresiz ve sensiz kaldım. Zaten sensizdim, ama beklentim vardı. Gözyaşlarını içine akıtmak ne demek bilir misin sen. Yüzünde herhangi bir ifade yokken, içten içe ağlamak, ciğerlerinin sökülesiye kadar bağırmak, feryat etmek, haykırmak. Aslında biz birbirimize benziyoruz bence. Benim gözlerim, tenimin rengi, ellerimin yapısı, boyum ve hatta en sevmediğim huylarımda bile seni görüyorum.

Birden Özgün diye seslendiler, irkildim kendime geldim, kalkmaya çalıştım, sendeledim. Koluma girmişlerdi, ayakta durabilmem için kim olduklarını dahi bilmiyordum, evden çıktık. Kabristana geldik. Annemi kendi ellerimle yıkadım, sardım, sarmaladım ne sıkı, nede çok gevşek. Çocukluğumdan kalma bir şey herhalde, ya da hiç ölü görmediğim için ölümden ve ölülerden çok korkardım; Hiç korkmadım anne, hiç korkmadım. En son kafanı sarmadan yanağından öptüm ve en çok sevdiğin küpelerini kulaklarının yanına koyup sardım seni. Biliyordum hiçbir takıyı, hiçbir aksesuarı sevmez kullanmazdın. Sadece küpe severdin sen. Tamamdı artık, seni yerine yatırıp, üzerine toprakla kapatacaktık, ayrılamıyordum, senden. Hiç bırakıp gitmek istemiyordum. İçimde bir kuş, çırpınıp, duruyor, uzaklara uçmak istiyor, ama gidemiyordu sanki. Bu kuş göğüs kafesimi yırtıp, uçtuğu zaman rahatlayacaktım. O zaman içimden bu acıyı söküp atmış olacaktım. Yüzüme tek tek tokat atıyordu tüm gerçekler, artık kendine gel diye. Olmaması gerektiği gibi olmuştu her şey. Bunu ben hiç istememiştim. Hiçbir şeyin anlamı yoktu artık, bütün ideallerim, bütün hedeflerim, yaşama sevincim yoktu, her şey değersizleşmişti. Hiçbir şeyin anlamı yoktu, bugünden sonra artık. Ben aslında öyle göründüğüm gibi güçlü ve mükemmel biri değilim. Bu durumu ne kabul edebiliyor, ne de kaldırabiliyordum.  Kolay olmamalı yalnızlığımızla bir yaşlanmış şu değerleri hiçe saymak.

Zordu, çok zor.

 Bilmiyorum kim tutacak ellerimden, son gücümle tutunmuşken uçurum kenarında? Hayır hayır, bir beklentim yok. Biraz kırgınım sadece. Ve çok iyi biliyorum kendime kalmışlığımı. Çokça yağmur var beni bekleyen. Çokça aç sokak kedisi şimdi…

Sonsuz bir rüyaya aç gözlerini annem, ve orda hep mutlu ol, yüzün hep gülsün.

 
Toplam blog
: 137
: 2242
Kayıt tarihi
: 19.02.13
 
 

05 Ekim Ankara doğumluyum. Okumayı, yazmayı, insanları dinlemeyi seviyorum. Kişisel blogumda her ..