Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '11

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe, Aykut Kocaman'a kaç beden büyük?

Fenerbahçe, Aykut Kocaman'a kaç beden büyük?
 

Pazar akşamı Antalya’da oynanan hazırlık karşılaşmasının Fenerbahçeli futbolcular açısından farklı olacağını ya da Yeni Malatyaspor rezaletini ortadan kaldıracak derecede maça asılacaklarını tahmin ediyordum. Aslında böylesi beklentilerin gerçeği yansıtmadığını öğrenecek kadar sezon geçirmiş olmalıydım.

Ne derler; adam olacak çocuk da şampiyon olacak takım da kendisini en başından itibaren gösteriyor.

Fenerbahçe’nin bu sezon belli bir çizgisi ve standardı var, onun üzerinde ne futbol oynuyor ne de mücadele ediyor. Öyle olunca da hedefler teker teker elden gidiveriyor.

Peki…

Aykut Kocaman Projesi ile ilgili bir senedir burada tartışıyoruz. Bunun bir sonuç değil, sürecin karşılığı olduğunu bilmek gerekiyor. Tartışmaya “Fenerbahçe Aykut Kocaman’a bir beden büyük” diyerek başladığınızda bir hafta sonra konuşacak şeyiniz olmaz, aynı cümleyi, hükmü yinelerseniz. Spor bu şekilde konuşulmamalı, tartışılmamalıdır.

İnsanlar kendi hayatlarındaki yaşam mücadelesini çoğu zaman unutarak başkaları hakkında çok kolay karar verebilmektedir.

Geçenlerde işyerimde bir arkadaşımla yaptığımız sohbette “bu ülkede evine ekmek götürecek kadar parası olmayan insanların taraftarı olduğu takımın maçlarını izlemek adına açlığı tercih etmesinin ne kadar doğru bir şey olduğunu” sorguladık.

Evet, kimsenin tutkularını küçümseyecek değiliz. Onlar çok değerli duygulardır. Bir takıma gönül vermenin ne anlam taşıdığını çok iyi biliyorum. Ancak tutkular bizi esir aldığında, onların kontrolüne girdiğimiz andan itibaren sevdiğimiz şeye zarar veriyorsak bu aynı zamanda değer kaybına neden olmaktadır.

Bir stadyumda beğenmediği, sevmediği kişiyi veya takımı yuhalayan, ıslıklayanların öncelikle yapmaları gereken birincil görev hayatın içinde yüklendikleri görev, sorumluluk, iş karşısındaki başarı durumunun ne olduğu muhasebesini iyi, doğru ve dürüstlükle yapabilmesidir.

Belki size çok acı gelebilir ancak şapkasını önüne alıp herkesin bir an düşünmesi gerekiyor; hayat bir anlam katılmadan yaşanıldığında anlamsızlaşır. Bu nedenle hayat içinde küçük ya da büyük hangi role soyunmuşsak ortalama belli bir standardın içinde onu yapabiliyor olmamız gerekir.

İşini, sorumluluklarını, görevini gerektiği gibi yerine getiren kişilerin başkalarının yaptığını, teraziye alma, tartma, değerlendirme, eleştirme hakkı vardır. Ancak bütün bunlar onu yok etmekle eşitlenmemelidir. Bir başka kişinin bizim yaptığımız işle ilgili olarak yaptığı eleştirinin nasıl olmasını bekliyorsak biz de aynı yöntemle yaklaşmayı bilmeliyiz; öğrenmeliyiz.

Bu anlamda tutkulu bir taraftarın ilk görevi evine ekmek götürmektir; sahada beğenmediği futbolcuyu ıslıklamak, teknik adamı yöneticiyi istifaya davet etmek değil!

Aykut Kocaman’ın ne yapmaya çalıştığı ile ilgilenmek, başarması için hareket edeceği bir alan yaratmak yerine kafadan hüküm veren birçok kişinin profesyonel iş yaşantısında kendileri için birilerinin bu kadar kısa sürede karar vermeleri karşısında ne hissedeceklerini oturup düşünmesi, empati kurması bir başka boyutun kapısını aralayacaktır.

Bu bakımdan sanki Aykut Hoca karşımızdaymışçasına onunla teknik ve taktik üzerine tartışmamız, eğer görebiliyorsak eksiklerini göstermemizin hem bize hem Fenerbahçe’ye hem de Aykut Kocaman’a daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Fenerbahçe taraftarı, yazarları, yönetimi bu süreci birlikte götürebilirse belki teknik yönetimi ve futbolcusuyla birlikte ilk defa umutsuzluğun içinden büyük bir güç yaratabilir, böylece tek başına gerçekleştirilmesi çok zor olan; hayata değeri çok yüksek bir anlam katmanın gerçekliğini hep beraber yaşayabilir, yaşatabilir.

Pazar akşamı maçın bitmesine yakın Fenerbahçe için bu sezonun çok zor geçeceğini düşünüyordum. Aykut Kocaman’ın yüzündeki ifade fazlasıyla güçsüzdü. Futbolcular belki de istediklerini sahaya yansıtamıyorlardı.

Sonra bir şey oldu; kendimi Antalya’da Mardan Stadyumu’nda kenarda buluverdim. Kulübenin içinde karşılaşmayı izliyordum. O an ertesi gün bir gazetenin köşesinde benimle ilgili nasıl bir yazı çıkarsa kendimi daha güçlü hissederim diye geçirdim.

“Önce seni görmezden gelirler, sonra sana gülerler, sonra seninle savaşırlar, sonra kazanırsın.” (Gandhi)

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..