Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '13

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe Ağustos Böceği değil Karınca olma yolunda...

Fenerbahçe'nin bu sezon çektiği fikstür diğer şampiyonluk adaylarınınki ile kıyaslandığında oldukça avantajlıydı ve Konyaspor maçının son 15 dakikası çıkarıldığında bunun olumlu şekilde kullanıldığını söyleyebiliriz. 
 
Bu önemlidir. Lige sadece iyi başlamak değil; avantajlı fikstürü faydaya çevirmek Fenerbahçe'nin son yıllarda hep arzuladığı ancak bir türlü üstesinden gelemediği bir durumdu. 
 
Ersun Yanal yönetimindeki takım, UEFA-CAS-Avrupa Kupaları krizinin içinden geçerek ligin zirvesine yerleşiverdi. 
 
15 golle maç başına 3 gol ortalaması tutturdu ki bu da yine geçen senelerle kıyaslandığında özellikle taraftarı memnun eden bir sonuçtur. 
 
Geçen hafta 113, bu hafta 116 km koşu mesafesi, son dakikaya kadar oyunun içinde kalma başarısı ve bütün bunları takımın geneline yayabilme paylaşımı pozitif unsurlar olarak ortaya çıkıyor. 
 
Mücadele ederseniz, yalandan değil, isteyerek arzulayarak koşarsanız elbette peşinde olduğunuz hedefe de ulaşmanız kolaylaşır. 
 
Buraya kadar alt alta eklediğimiz şeyler iyi veya doğru futbola yönelik değil; daha çok hırs ve kazanma azmiyle bağlantılıdır. Geçen hafta da üzerinden geçmiştik, sezon başında futbolun taktiksel şablonu tam anlamıyla yerli yerine oturmayabiliyor ki bu zaman diliminde hiç de hesapta olmayan puanlar kaybediliyor. 
 
Fenerbahçe yıllarca Ağustos Böceğinin rolünü oynadı; belki bu sezon ilk defa Karınca gibi düşünüyor, hareket ediyor. Kış için deposunu dolduruyor. 
 
Peki... 
 
Maça doğru gelelim... 
 
Caner, Kuyt ve Sow diye başlarsak arkadaşları alınmaz sanırım? 
 
Sezon başında Caner'in hem Fenerbahçe'yi hem de Milli Takımı sırtlayacağını biri söylese herhalde bir çok kişi gülümserdi. Çünkü Caner'in futbolla ilişkisi dalgalanma üzerine kurulmuştur. 
 
Bunda teknik adamların Caner'i ilk tercih olarak kullanmaması da etkili olmuş olabilir. Ancak neresinden bakılırsa bakılsın Caner Erkin hiçbir zaman standartları olan bir oyuncuya dönüşemedi. Bu sezonun daha başı ve bu üst üste belirleyici futboluyla fark yaratıyor. 
 
Sow'a verdiği dördüncü golün pası hep arzulanan ve istenilen kalitedeydi. 
 
Kuyt'ın sahada basmadık yer bırakmaması, hemen her yerde olması, en çok koşan oyuncu olması saygı uyandırıyor. Örnek bir "sporcu" olarak göstermek, futbolculuğunu daha sonra değerlendirmek gerekir. Zaten sporcu olmadan da istikrarlı futbolcu olunamıyor. 
 
Yedek kulübesine bile alınmayan futbolcular şans bulduklarında patlama yapmaları sıklıkla görülen bir durumdur. Sow'un ikinci ve üçüncü golleri topa nasıl gol vuruşu yaparak vurulur dersi niteliğindeydi; Baroni bu dersi arkadaşından talep edebilir. 
 
Laf oraya uzandı; Baroni adına talihsiz denilecek bir maçtı. Yineleyeceğim; Ersun Yanal Alper'e daha fazla yer vermeli. Baroni maalesef takımın hızlı oyununa temposuna ayak uyduramıyor. 
 
Mehmet Topal çok doğru bir tercih olarak stoperlerin önünde ihtiyaç duyulan görevi yaptı. 
 
Fenerbahçe çok uzun yıllardır ilk defa birden fazla şekilde geriden hızlı hücum kurmayı başardı. Hiç kuşkusuz Elazığspor bu oyuna izin vermiş olsa da benzer takımlara karşı Fenerbahçe'nin bu kadar ney pozisyonlar üretemediğini sıklıkla görmüş hatta bu durumu eleştirmiştik. 
 
Kuyt'ın ve Sow'un attığı iki gol ile Baroni'nin kaçırdığı bu klasmandaydı. 
 
Fenerbahçe 7 defa ofsayta düştüğü bir maçta 4 tane de karşı karşıya pozisyon yakalayıp, üç gol atabiliyorsa başka bir şey yaptığı sonucu belirgin olarak ortaya çıkıyor demektir. 
 
Fenerbahçe kazanması gereken bir maçı daha cebine üç puanı koyarak tamamladı. Hem moral kazandı hem rakiplerine karşı psikolojik bir rahatlık sağladı hem de takım olarak ivmelendi. 
 
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..