Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '14

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe Başşahı

Türkiye’de bir spor kulübü başkanı olmaktan daha iyi bir iş olduğunu hiç sanmıyorum. Bir düşünsenize, her şeyden önce ülkenin en çok tanınan simalarından biri, bir başbakan kadar hatta bazen ondan da öte bir forsa sahip olacaksınız.

Başkanı olduğunuz kulübün bütçesini istediğiniz gibi kullanacak, başarılı olunca adınızı tarihe yazdıracak ama kulübü iflas etme noktasına getirirseniz de en ufak bir sorumluluk taşımadan ceketinizi alıp gidebileceksiniz.

İstediğiniz gibi futbolcu transfer edecek, bu konularda teknik direktöre “lütfen” danışacak, canınız sıkıldı mı takımın en iyi oyuncusuna veya takımı şampiyon etmiş teknik direktöre  “topla eşyalarını ve kaybol” diyebileceksiniz.

Tüm bunları yaptıktan sonra da takımının renklerine gönül vermiş, armaya bağlılık nedeniyle sağlıklı düşünme yetisinden zaman zaman uzaklaşmış kalabalıklar içerisinden mutlaka kendinize destekçi bulacak ve yaptıklarınızı hem kendi vicdanınızda hem de kamu vicdanında aklayacaksınız.

Bundan daha iyi bir iş olabilir mi?

Böyle bir başkanlık değil adeta “başşahlık” sistemi içerisinde, başkanın herkesin kellesini “kaşının altında gözü var” diye alabileceği, kulüpteki herkesin Demokles’in kılıcını her zaman tepelerinde hissedeceği bir ortamda kalıcı ve sürdürülebilir bir başarı mümkün müdür?

Bir de lafa gelince “kulüplerin en büyük gücü ve gerçek sahibi taraftardır” derler. Yoksa Aziz Yıldırım, Yanal’ı göndermeden önce taraftarlar arasında bir anket yaptı veya taraftarlar, kulübü Yanal’ı istemedikleri konusunda mektup yağmuruna tuttu da bizim mi haberimiz olmadı?

Bugün sıcak gündem Fenerbahçe fakat aslına bakılırsa bu konuda hiçbir kulübün diğerinden farkı yok. Zaten sürekli tekrarlıyorum, Türkiye’de bir kulüp, tamamen değil biraz da olsa doğru yönetilse alıp götürecek, diğerlerine her alanda fark atacak.

Velhasıl Ersun Yanal Fenerbahçe’nin geçen seneki dört başı mamur şampiyonluğunun mimarı, onun yönetiminde sarı lacivertliler de bu senenin en büyük şampiyonluk adayıydı. Bu adaylığın en önemli nedeni, Galatasaray ve Trabzonspor yeni teknik direktörleri ile sezona ancak belirli bir ısınma evresinden sonra girecek, Beşiktaş da öncelikle geçen senenin eksiklerini kapatmaya çalışacakken Fenerbahçe’nin oturmuş teknik heyeti ve futbolcu kadrosu ile geçen sene temeli atılan binaya yeni katlar çıkacak olmasıydı. Bu bina Cumartesi günü havaya uçtu ve Fenerbahçe bu ay başlayacak sezon öncesi tüm avantajını kaybetti.  

Aziz Yıldırım’dan daha iyi bir Fenerbahçeli değilim. Fakat bu durum kulüplerin keyfi kararlarla değil rasyonalite ve kurumsallığa bağlı bir şekilde, herkesin yetki alanına saygı duyularak yönetilmesinin kulüplere daha faydalı olacağını görmeme engel değil.

Nitekim liderin kararlarını, kendisinin değil, yönettiği grubun, kulübün, ülkenin menfaatlerini gözeterek vermesi, gerekirse sırf toplum menfaati için kendisinin tasvip etmediği bir karar alması, sevmediği birisiyle çalışmaya devam etmesi gerekir. Aksi takdirde kararlar ve milyonlarca taraftarı olan kulüplerin kaderi iki dudak arasına sıkışır, başarı da şanstan öteye geçemez.  

can.nizamoglu@gmail.com  

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..