Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '08

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe defansının acemileri bize dejavu yaşatıyor...

Fenerbahçe defansının acemileri bize dejavu yaşatıyor...
 

Bu bir dejavu olmalı. İlk maçı bir kere daha yaşıyoruz. Lugano'suz ve Yasinli Fenerbahçe defansı aksıyor da aksıyor.

İlk golden bir dakika önce Yasin'in şampiyonlar ligine yakışmayacak derecede acemice yaptığı o faul hatalar zincirinin ilk halkasıydı. Hele ofsayt diye bir anlık duraklama üç Porto'luyu bir anda pozisyonun içine çekti.

Fenerbahçe'nin sezon başından beri devam eden ilk golü yeme hastalığı yine nüksetti...

İkinci golde aynı Yasin elleri havada hakemden medet umuyor. Porto'lu futbolcunun eline çarpmış olabilir. Kabul de sen hamleni yap değil mi; konsantrasyonunu yitirme.

Şu taraftara yazık değil mi? Herşey ne kadar güzel başlamıştı.

Fenerbahçeli futbolcuların yüzünde inanç vardı.

Cesaret vardı.

İnanmışlıklarını görmüştük.

Gökhan'ın sağdan bindirmeleri mükemmeldi. Sanki o bölgede büyük bir gedik açmıştı. Yaptığı ortalar çok ciddi pozisyonlar yaratmıştı. Alex ve Deivid'in ters ayakla yakaladıkları pozisyonlar aslında Fenerbahçe'yi 2-0 öne geçirmeliydi.

Hakem hataları...

İkinci golde iki adet hakem hatası vardı. Portolu futbolcu yanlış taç atışı kullandı. Sonra da Lisandro eliyle düzeltip, topu önüne düşürdü. Gökhan yine bir pozisyonda yanlış atılan taç için hakeme uyarıda bulundu. Ama dinleyen kim?

İlk yarı için yapacağımız tespitler:

1. Fenerbahçe defansı en temel bilgilerden bile yoksunmuş gibi oynuyor.

2. Fenerbahçe'nin orta sahasında Emre tedirgin, Deivid ise geldiği ilk seneyi anımsatır bir top oynuyor.

3. Roberto Carlos kendine oynuyor. Koca Fenerbahçe Carlos'a bir jenerik golü attıracak diye bütün duran topları heba ediyor.

4. Josico'nun ilk müdahaleleri yerinde ancak topu oyuna sokamıyor. Sağındaki solundaki admalarla uyumsuz.

5. Uğur ve Gökhan çok iyi oynuyorlar, mücadele ediyorlar ancak sonunu getiremiyorlar. Çoğunlukla yanlış tercih kullanıyorlar.

6. Alex bu takımın herşeyi, ancak yetmiyor.

7. Güiza. (Fazla söze gerek yok zaten)

İkinci yarı maçı döndürecek sihirse, erken atılacak bir gol olabilir ancak.

İkinci Yarı Draması

Kazım elini kaldırıyor, rakibinden top istiyor sanki. Portolu oyuncu da topu ona uzatıyor. Kazım da önüne alıp topu sürüyor. Etrafına bakıyor, gelen giden var mı? Yok! Allah ne verdiyse vuruyor. Top rakibe çarpıp ağlarla buluşuyor. Fenerbahçe'nin tek sayısı böylece rakiplerin katkısıyla gerçekleşmiş oluyor.

Gol sonrası kaç Fenerbahçeli bu maçın berabere biteceğine inanıyordu?

Hani, Fenerbahçe ligde önüne geleni yeniyor olsa, diyeceğiz ki Porto maçı büyük bir kaza oldu. Ama öyle değil ki. Hatalar hatalar hatalar...

Bir takımın defansı bu kadar çok mu hata yapar?

4 - 4 - 2 mi 3 - 5 -2 mi?

Fenerbahçe'nin sağında ve solunda oynayan futbolcular, Gökhan ve Carlos maç boyu gitti geldi. Bütün sahayı kullandılar. Yani kullanabildiler. Ama defansın göbeğindeki iki oyuncu Yasin ve Edu aksadı. İnsana bu maça 3 - 5 - 2 taktiği ile mi çıkılsaydı sorusunu sordurdu.

Kazım - Emre değişikliği çok doğru bulduğumu söylemeliyim. Yerindeydi, çünkü Porto'nun sağ kanadı yok gibiydi. Gökhan orayı iyice açmıştı. Kazım gibi bir adam deliği genişletebilirdi. Tespit yerindeydi. Kazım ile Gökhan iyi şeyler de yaptı. Ancak Fenerbahçe'nin forveti yok ki. Topu alıyorsun adamın önüne yuvarlıyorsun, o ne yapıyor, dibine giriyor ki, kaleden iyice uzaklaşsın diye. Güiza Fenerbahçe'nin Hakan Şükür'ü oldu. Ancak Hakan Şükür bile tesadüfen bile olsa gol atıyordu arada sırada. Kafasına çarpıyor top kaleye gidiyordu. Güiza tam tersini yapacak neredeyse, kaleye giren topu da çıkaracak.

Artık Güiza'sız formüller de düşünülmeli, araştırılmalı. Deivid bu takıma forvet geldi, Zico ondan bir orta saha oyuncusu yarattı. Aragones tekrar bir forvet cevheri bulabilir. En azından Semih dönene kadar bu denenmeli.

Deivid - Burak değişikliği bekleniyordu, ancak Burak'ın futbolla ilişkisi öylesine kesilmiş ki, o da Fenerbahçeli taraftarlar gibi kombine almış gibi sahaya geliyor. Kenarda durmasıyla içeride olması arasında hiçbir fark yok. Aragones, Burak yerine şöyle yakınlardan bir taraftar alsaydı onun yerine sahanın içine inanın Burak'tan daha fazla iş yapardı. En azından bir kere olsun top almak için rakibe bir kere pres yapardı.

Ankaragücü maçında Aragones'e yüklendik. Çünkü bir şeyler yapması gerekiyordu. Oysa bu maç öyle değil ki. Teknik direktörsüz çıksan da olur. Böyle maçları futbolcu alır. Elbette Josico, Emre, Burak, Yasin tipi oyuncudan söz etmiyorum.

Uğur Boral çok iyi niyetli bir oyuncu. Onun futbolculuğunu da seviyorum. Ancak futbolu böyle oynamamak gerekiyor. Hırsımız yaptığımız işin önüne geçtiğinde artık başka bir şey haline bürünüyor. Yaptığı mücadeleye şapka çıkarırım, fakat aklıyla oynadığını söyleyemem. Galatasaray UEFA Kupasını alırken çok profesyonel bir sertlikle oynuyordu. Öyle göstere göstere yapmıyordu. Anlatabiliyor muyum?

Fenerbahçe'nin doğru bir oyun şablonuyla oynadığını söyleyebilirim. Ancak bireysel hatalar kurgunun önüne gemiş oldu.

Şimdi hedef UEFA Kupası. Finalin Şükrü Saraçoğlu'nda olması da insanı bir başka heyecanlandırıyor. Ne yapıp edip, Dinamo Kiev deplasmanından üç puanla dönmek gerekiyor. 10 Aralık günü bütün Fenerbahçelilere yeni yıl hediyesi vermeli Fenerbahçe. Bu sene lig çok zor. Bu nedenle de UEFA hedefi çok güzel bir amaç olabilir. Tabii Ocak ayında yapılacak iyi bir transfer politikasıyla.

Geçmiş olsun.

Uzay Gökerman

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..