Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '13

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe eski şehire yeni adet getirmedi: 3 puana devam

Fenerbahçe eski şehire yeni adet getirmedi: 3 puana devam
 

4-2-3-1 sistemi yavaş yavaş 4-5-1' e dönüyor.


Fenerbahçe sezon başından bu yana aynı futbolu oynuyor. Tek farkla. Son 10 haftadır, takım hocanın kafasındakileri sahaya yansıtmayı başarıyor. Son 10 haftadır, defansif olarak sistem oturdu. 10 hafta öncesinde, çok gol yiyen, fazlaca puan kaybeden takım gitti, kolay gol yemeyen, maç kaybetmeyen bir takım geldi. Futbol aynı, felsefe aynı, hoca aynı, takım aynı.. Tek fark sahaya yansıtma becerisi arttı. Takım olgunlaştı.

 

Fenerbahçe' nin son 10 karşılaşmasını izleyenler, birbirinin kopyası gibi olduğunu görürler. Bu hafta içinde oynanan Lazio maçı ile hafta sonu oynanan Eskişehirspor maçı arasında hiç bir fark yoktu. İki maçın arasına karbon kopya koyulsa bu kadar olurdu. Ha Eskişehirspor, elbette Lazio değil, onlar kadar pozisyona girmedi, ancak oyunun gelişimi ve maçın geneli birebir aynıydı. 

 

Fenerbahçe oyunun hücum tarafında hiç yoktu. Hemen mazeretleri duyar gibiyim; Emre yok, Sow yok, takım yorgun, hoca risk almadı, vb. Ancak işin ilginç tarafı Fenerbahçe sezon başından beri oyunun hücum tarafında yok. Bu bir tercih. Taraftar bunu bir mecburiyet sansa da, bu son 3 sezondur hocanın sahaya yansıtmak istediği tablo. Hocanın sistemi bu! Kabul edelim bu sistem, bu sene, özellikle de son 10 maçta iş yaptı.

 

Öte yandan ben ve benim gibi pek çok "futbolsever" bu futbolu sevmiyor. Elbette kazanmak güzel. Elbette kazanmak önemli ancak bu futbol, uzun vadede Fenerbahçe' nin karakteristiği olamaz. Zira Fenerbahçe bir savunma takımı değil. Tarihi boyunca da olmadı. Aykut hocanın futbol devrimi dediği bu sistem, bu takım kazandıkça var olacak ancak kaybettikçe silinecek bir sistemdir. Fenerbahçe son 10 hafta bir kaç kritik maçta kaybetmiş olsa, hocanın bu sistemi de tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş olacaktı!

 

Sözün özü şu ki, Fenerbahçe ve Aykut Kocaman, ters köşe yaparak 3 kulvarda da devam ediyor. Ancak sahada oynanan futbol, bir zamanların İtalyan Catenaccio' su ile, Otto Rehhagel' in Avrupa Şampiyonu olduğu sene Yunanistan' a oynattığı futbolun karışımı tuhaf bir futbol. Sezon başında 4-2-3-1 olarak başladı, son 10 maçta ağırlıklı olarak 4-5-1' e döndü. Özellikle deplasman maçları ile yorgun çıkılan lig maçlarında, sistem 4-5-1' i daha çok andırıyor. Fenerbahçe bu futbolla, elbette UEFA' yı da ligi de, kupayı da alabilir, ancak her üçünü de kaybedebilir. Çünkü bu futbol, her zaman galibiyet getirmez. Bu şanslı bir dönem ve bu dönemde bu sistemin iş yapması güzel, ancak son maçlarda rakip futbolcuların aldığı kırmızı kartlar, kazanılan penaltılar, savunmada direklerden dönen toplar, ve Salih' in form faktörü de başarıda en az defansif ve kontrollü sistemin iyi uygulanması kadar belirleyici oldu. Yani bu dönemde şans da Fenerbahçe' nin yanında. Eskişehirspor' un direkten dönen topları da bunu gösteriyor. Bu sebeple, dikkatli olmak gerekiyor.

 

Maçın analizine geçersek, hocanın defansif ve kontrollü sistem tercihine rağmen, Fenerbahçe Emre, Sow ve Salih üçlüsünden en az ikisi oynamadığında oyunun hücum tarafında varlık gösteremiyor. Webo ileride etkisiz kalıyor. Takımın geri kalanı zaten adam eksiltme, hızlı pas ve topsuz oyun becerisi olmayan isimler. Aykut Hocanın sezon başından beri sürdürdüğü önce gol yemeyeyim, bir veya iki pozisyon yakalar atarsak kazanırız, atamazsak en azından kaybetmemiş oluruz felsefesi bu maçta da başarı sağladı. Fenerbahçe önce defansif kurgusunu oturtup, 0-0’ ı elinde tuttu sonra da yakaladığı bir fırsatı değerlendirip sahanın en kötü ismi Cristian ile golü buldu. Sezon başından beri olduğu gibi iyi futbol yoktu, seyir zevki yoktu ama 3 puan vardı. Eleştirilecek çok şey var ancak 3 puan yine bunların üstünü örtmeye yetti. 

 

Aykut Kocaman' ın Cristian' a ısrarla forma vermesinin nedenini merak edenler için de görüşlerimi paylaşayım. Hoca, akil adamlardan bu kadar "Salih" sesi çıkarken ve bu sesler son derece de haklıyken, ısrarla neden Cristian' a forma veriyor? Neden ona bu kadar sahip çıkıyor?

 

Cevap, hocanın futbol tercihleri değil, kişisel tercihleri ile alakalı. Cristian, Aykut Hoca için otoritesini gösterme ve antrenör takımı konseptini kabullendirme aracıdır. Fenerbahçe' nin ve bu düzeyin futbolcusu olmamasına, koşu mesafesinin düşüklüğüne, ağırlığına, hareketsizliğine, arkadaşları saha içi mücadeleleri nedeniyle yılda 3-4 sakatlık geçirirken, sapasağlam tüm sezonu geçirmesine (inşallah da asla sakatlık yaşamaz) rağmen, hoca onu hep oynatacaktır. Çünkü bu bir otorite meselesidir. Bu sebeple Stoch, Krasic ve Sezer forma şansı bulamazken, Cristian çok formsuz da olsa sahada ilk 11' de çıkar. Salih ne kadar iyi oynasa, mucize işler yapsa da, Cristian' ı kesmesi mümkün değildir. Çünkü konu bu noktada futbol değil, karizma sağlamaya yönelik stratejidir. Belki de sezon başında hoca üzerinde oluşmuş olan baskı olmasa, bu stratejiye de gerek duymayacak ve formayı rahatlıkla hak edene verecekti. Bu noktada kendisini de anlıyorum.

 

http://twitter.com/bertankaya

 
Toplam blog
: 575
: 567
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

İlgi alanları ekonomi, para politikası, siyaset, edebiyat, futbol, Türk ve Ortadoğu Tarihi, AB ve..