Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '10

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe metal ve mental yorgunluk yaşamaktadır.

Fenerbahçe metal ve mental yorgunluk yaşamaktadır.
 

Daum’un ilk dönemi ile Fenerbahçe’de kadro istikrarı veya devamlılığı diye bir anlayış oturmaya başladı. Yönetim az ama öz önemli isimlerden oluşan transferlerle her yıl bir tarafının eksiğini kapatarak şampiyonluğa oynayan bir takım yarattı. I. Daum döneminde yakalanılan iki şampiyonluk sonrasında üçüncü sene tarihin en iyi Fenerbahçe’sinin 81 puanla ligde ikinci olmasıyla başlayan travma bir sene sonra Zico’nun takımın başına getirilmesi ancak Daum taktiğinin sürekliliği ile atlatıldı.

İşte bu şampiyonluk Fenerbahçe yönetiminin bugüne kadar devam eden ataletinin de başlangıcı oldu. Son üç senede üç teknik adam değiştirilirken kadronun genel hatları korundu. Örneğin Fenerbahçe’de kim teknik adam olursa olsun takımı nasıl oynatacağını belirleyen Alex’in bir alternatifi yaratılamadı. Bu cümleden Alex’in takıma katkı yapmadığı şeklinde bir düşünce anlaşılmasın. Başka bir şey söylemeye çalışıyoruz.

Aurelio, Tuncay, Appiah ve hatta Ümit Özat’ın boşlukları gittikleri günden bu yana doldurulamadı. Onların yerine transfer edilen oyuncularsa hep sorun yarattı ya da takımın kırılganlığını arttırdı.

Sağ ayaklı Ümit Özat’ın sol kanatta yaptığı şeyi ne Vederson, ne Santos ne de dünya yıldızı Carlos yapamadılar. Hatta Fenerbahçe sol kanadın boşluğu yüzünden çok fazla pozisyon verir oldu. Burada yine bir hatırlatma yapmalıyım; Ümit Özat’ın aranılan futbolcu olduğunu da iddia etmiyorum.

Ligin son karşılaşmasında bir sürü pozisyon veren Trabzonspor’a bir gol atamamanın temelinde de Nobre’nin ilk senesi hariç takımın gol yollarında yaşadığı büyük sorun vardı. Fenerbahçe yaptığı transferlerle bu boşluğu doldurmak yerine büyük sorun haline gelmesini sağladı.

Bütün bunların ötesinde Fenerbahçe hiçbir zaman ısıran, mücadele eden, rakibinin üzerine kabus gibi çöken bir futbol takımı olamadı. Aksine kendi üzerine bu şekilde yüklenen takımlara teslim oldu.

Genel olarak kadro rahatına düşkün, zor motive olan, her maça asılmayan futbolcular topluluğundan oluşuyordu. Öyle olunca da örneğin Fenerbahçe’nin en zor puan aldığı maçlar ligin zayıf takımlarına karşı oynanan karşılaşmalar oluyordu. Son beş senenin bir istatistiğini oluştursak Fenerbahçe’nin şampiyonlukları hangi maçlarda kaybettiği puanlar yüzünden kaçırdığı net olarak anlaşılabilecektir.

Özellikle Dünya Kupası’nın kora kor mücadele eden takımlarını izledikten sonra Fenerbahçe’nin oynadığı futbol insanı rahatsız eden türden oluyor.

İstikrar ve belli standartlara göre devamlılığı olan bir takım yaratmak anlayışı karşı çıkılmayacak bir düşüncedir. Ancak takımın genel havasına göre alternatif planları cepte tutmak da yönetimlerin sorumluluğundadır.

Fenerbahçe futbol takımı çok ciddi bir “metal yorgunluğu” yaşamaktadır. Siz buna istiyorsanız mental yorgunluğu da ekleyin. Bu takımın önemli merkezlerinde maddi bir tükeniş vardır.

Daha iki ay öncesinde bu takım büyük bir travma yaşamıştır. Futbolcuların kaçta kaçının bunu dert edindiğini bilmiyoruz ancak öyle ya da böyle ister istemez takım sinerjisini etkilediğine şüphe duymamak gerekir.

Semih geçtiğimiz sezonu yüzünde bıraktığı bir karış protesto sakalıyla tamamladı. Haksız mıydı; yerden göğe kadar haklıydı ancak eğer robot değilse geçen senenin psikolojisini üzerinden atabilmesi için oldukça zamana ihtiyacı vardır. Aynı şey Deivid için de geçerlidir. Deivid bu takımda kendisinin artık ilk onbirde oynamayacağını biliyor. Önder sezon başında gitmek istedi. Gidemedi. Sonra sezon ortasında kadro dışı kaldı; gönderilecek dendi. Sonra af çıktı. Hiçbir futbolcunun burada samimiyetini sorgulamıyoruz. Örneklendirdiğimiz şeyler hayatın normal akışında olması gereken olağan şeylerdir. Bilica geçen senenin stresini saçlarını değiştirerek üzerinden atmaya çalışıyor gibi; belki de tanınmamaya çalışıyordur. Selçuk en iyi topunu oynadığı sene takıma katkısı yine tartışılıyor. Üstelik bunu kendisi de çok iyi biliyor.

Futbolda bu var. Anelka bile çöküşten Fenerbahçe’ye transfer olarak çıkmıştı.

Bütün Fenerbahçe takımı sadece Alex’in futboluna, gollerine ya da yapacağı asistlere bağlı kalabilir mi? Kalamadığını gördük.

Bütün bunların sorumluluğu da Aykut Kocaman’ın omuzlarına yüklenirse açıkçası büyük haksızlık olur; ayrıca profesyonelce de olmaz.

Aykut Kocaman çok haklı olarak zaten bu oyuncuların profesyonelliklerini ortaya koymuştur.

Fenerbahçe yönetimi eğer bu futbolcuların iskeletine bağlı takım yaratmada ısrar ederse yaşanmıştan ders almamanın örneğini sergilemiş olur.

Maddi ve manevi olarak büyük düşüş içindeki futbol takımına heyecan getirecek transferlere ihtiyaç vardır. Son iki maç bu takımın ne yapacağını net olarak ortaya koymuştur.

Adını anmadığımız ve Fenerbahçe takımının ilk on birinde direkt olarak oynaması beklenen futbolcuların hemen hepsinin müzmin sakatlıkları da ayrı bir sorundur.

Basketbol ve voleybol şubelerine dünya çapında bu kadar isim transfer ederken futbol takımının bu eylemsizliğini anlamak mümkün değildir.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..