Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '15

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe'nin doğrusu ve yanlışları...

Doğru’nun yanlışların içine karıştığı bir karşılaşmayı geride bıraktı Fenerbahçe ve puan kaybı olmadan, tek farkla üç puana uzanmış olmanın dışında önümüzdeki haftalara soru işaretleriyle dolu belirsizlikleri erteledi.

Doğru…

Öncelikle bir kadro istikrarı sağlamak yanlış neticeler yaratsa da önemlidir. Çünkü ‘kadro seçimi şablon ve kurguya ulaşmanın biricik yoludur.’ Üzerinde düşünülecek pratiklerin ortaya çıkmasını sağlar.

Bu nedenle Pereira’nın her maça aynı kadro ile başlamasını sabırla ve anlayışla karşılarım.

Yanlışlar…

İlk eyleminde yaptığı hamlenin üzerini çizercesine gerçekleştirdiği değişiklikler peşi sıra geldi.

Markoviç nerede oynuyordu ve sakatlanmasaydı Fenerbahçe sahaya nasıl yayılmayı sürdürecekti?

Markoviç sakatladığı için mi yoksa zaten Markoviç varken de bir şeyler ters gidiyordu?

Sorun diziliş mi yoksa futbolcu seçimi miydi?

Portekizli teknik adam ne görmüş olabilir?

Pereira’nın kafasında sürekli Fernandao mu var yoksa Persie’yi istemeden ve zorla mı oynatıyor? Öyle olduğu için her şekilde ilk hamlesi Brezilyalı oyuncu mu oluyor?

Bu çelişki ile bir sezon geçer mi?

Kim ve hangi sorun daha fazla Fenerbahçe’ye zarar verir?

Markoviç’le devam edelim; bu oyuncunun Türkiye serüveni Beşiktaş maçıyla bitmişe benziyor. Aldığı darbeler sonrası yaşadığı sakatlık ve üç hafta sahalardan uzak kalmak Premier Ligi’ne dönme kaygısıyla birleşince motivasyonu yara almış olabilir.

Peki, bir futbolcu bütün bir sezonu bu kaygıyla götürebilir mi?

Onu İngiltere’den takip eden ekip, yeniden dönmesi için nasıl rapor yazar?

Bu haliyle Markoviç mi yoksa Stoch mu Fenerbahçe’ye yararı dokunurdu?

Burada bir başka belirsizlik, sorun ve çelişki daha önümüze çıkıyor.

Umarım fazlasıyla yanılıyorumdur!

Fernandao’nun girmesi ile Fenerbahçe orta alanda bir kişi eksildi, ileride bir fazla oldu. Bunun orta sahada oynayan futbolcular üzerine ekstra bir yük getirdiğini ilerleyen dakikalarda izledik.

Alper ve Diego takımın gole ulaşması için ellerinden geleni sahaya koydular. Gerçekten çok iyi mücadele ettiler.

Alper’in golü hem bu futbolcunun melekelerine yakışan hem de futbolun en güzel vuruşlarından biriydi.

Alper bütün iyi niyetine rağmen devamlılık sağlayamayan bir futbolcu profili olarak önümüzde duruyor. Alper iyi olursa Fenerbahçe'nin futbolunda nitelik sıçraması olacaktır. 

Diego’nun da en güzel hali pas verdiği anda ortaya çıkıyor. Hafta arası Diego’ya verdiği paslardan oluşan bir seçkiyi izletmeleri belki de takım oyununa geçişi için yararlı olabilir.

60. dakikadan sonra Fenerbahçe haftalardır yinelediği ve bir türlü çözüm bulamadığı o durağanlığa, bitkinliğe ve skoru koruma telaşına geçti.

Van Persie’nin yerine Meireles tercihi ile Fenerbahçe’nin orta sahası yine bir fazlaya geri döndü ancak Alper ve Diego perişan bir haldeydi; yaratıcılık, oyunu kurma, yönlendirme, karşı alana sürükleme bitti!

Bu iki oyuncunun aldıkları darbeler de yanında çilek niyetineydi.

Bu arada Osmanlıspor’da Uğur Demirok ismini yazmadan geçmeyelim. Bazı futbolcular var ki oyun karakterleriyle bilimsel bir yasayı doğrular gibi ampirizm yapıyor.

Bu konuda daha fazla yorum yapmayalım; okuyucunun sezgilerine küçük bir tohum serpmiş olalım.

Alper’in çıkışı ve Mehmet Topuz’un girişiyle Fenerbahçe stoper ve ön liberolardan oluşmuş bir ekip olarak maçı güç bela tamamladı.

Fenerbahçe bu kadro yapısıyla kimden çekiniyor olabilir?

Torje’den mi, Pinto’dan mı yoksa Mehmet Güven’den mi?

Fenerbahçe eksildikçe ve yaratıcılıktan uzaklaştıkça Osmanlıspor, Kayserispor ve Galatasaray rolünü devraldı.

Bu takımda kimin daha hazır olduğunu nasıl anlayacağız?

Mesela gol atmadığı sürece Fernandao mu daha iyi yoksa hala pozisyona bile giremeyen Van Persie mi?

Nani ile Diego arasındaki kıyaslamada hangi futbolcu ön plana çıkıyor?

Alper mi Ozan Tufan mı?

Fenerbahçe’nin esas sorunu da zaten bu değil mi? Bir taraftan takım olamamanın krizi içindeyken diğer tarafta futbolcuları da formsuz ve devamlılığı yok.

Takım olamamak mı futbolcuları formsuzlaştırıyor yoksa formsuz oyuncular yüzünden mi takım olamıyor?

Her ne tür sorun varsa var bunun yolu ısrarla, sabırla ve inatla denemeye devam etmekten geçiyor.

Pereira da bunu yapıyor olabilir ancak bana göre her seferinde yanlışları tekrarlıyor.

Mesela takım iyi futbol oynayarak kendi kalesine gol atsa şanssızlık diyebilirsiniz ancak “gol geliyor” duygusuyla izlediğimiz bir maçta stoperlerden birinin ters vuruş yapması hakkın yerini bulmasına dönüşüyor.

Nedir bu yanlışlar?

Van Persie takıntısından kurtulması gerekiyor. Bu futbolcu pozisyona bile giremiyorsa burada sorun golcüde değildir. Takım kurgusundadır.

Her duran top organizasyonunda tam Hollandalı topa vuracakken, Kjaer, Ba, Souza, Alves, Raul’dan birinin araya girip saçma sapan bir vuruş yapmalarını sahada olsam “beni sabote ediyorlar” diye tepki gösterirdim.

Bir takımın duran top organizasyonunda böyle karmaşa olur mu?

Oluyormuş diyeceğiz geride bıraktığımız on yılda gördüklerimizi unutmamız gerekecek, nasıl olacak bilmiyorum?

Yıllarca bu takımın köşe vuruşlarındaki ön direk organizasyonlarında Selçuk Şahin ve Gökhan Gönül’ün bile ne yapacağını tüm Türkiye ezbere bilirdi.

Periera, ne yapıp edip Ozan Tufan’ı bu takımın bir parçası haline getirecek önlemleri almalıdır.

Alper ve Diego’nun ikisinin birden oyundan düştüğünü görmek için nerede durması gerekiyorsa oraya geçmesini tavsiye edeceğiz. Alper ve Diego’dan birini oyundan çıkardığınızda sahaya girmesi gereken oyuncu da Ozan Tufan’dan başkası değildir.

Ne çok biliyoruz değil mi? 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..