Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '13

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe'nin standardı olmayan ama tur için yeten oyunu...

Hemen baştan ve kestirmeden yazalım; ne PSV ne de iki Salzburg maçı Fenerbahçe'nin futbolunu ve aldığı sonuçların niceliğine göre niteliğini bize göstermekten çok uzaktı.

Çünkü standarda sahip değildi. 

Hem Fenerbahçe'nin maça konsantre olduğunda ve bütün dikkatini gol atmaya, kazanmaya verdiğinde nasıl bir takım olduğunu hem de biraz gevşediğinde takım savunmasının ne kapanmaz boşluklar verdiğini görmek adına müthiş bir numuneydi dün gece oynanan karşılaşma.

4. dakikada gelen şok golle sarsılan Fenerbahçe takımı bir kaç dakika içinde sonuca gidecek ekstra performansı sahaya koymaya başladığı andan itibaren Salzburg'un bütün bağlantılarını kopardı ve peş peşe goller bularak tura yetecek bir skor buldu.

İlk maçın olağanüstü dikkatsiz, dağınık, her topu rakibe teslim eden oyuncusu Meireles oynadığı yer itibarıyla da Appiahvari eşitlik sayısını atmakla kalmadı sahanın her noktasında bütün enerjisini 40 dakika içine sıkıştıracak şekilde mücadele ederek galibiyette çok önemli rol oynamış oldu.

Meireles'in oyundan çıkmasının nedeni eski sakatlığının tekrarlaması olabilir ama o 40 dakikalık ekstra güç gösterisi bir anlamda futbolcunun sezon başında kaslarını gereksiz yere ve risk alarak zorlamasına da neden olmuş olabilir.

Bir diğer Portekizli, Burono Alves'in Meireles'den aşağı kalır tarafı yoktu.

Yobo ile oluşturdukları tandemi tek başına oynadı dersek hiç abartmış olmayız. Yobo'nun etkisiz ve müdahalesiz oyununun bütün açıklarını kapatan Alves oldu. Alves'den sonra Yobo'nun oyunu sırıtmaya başladı. Eskiden de böyle oynuyordu ancak Alves futbolu bir kaç adım öteye taşıyınca Yobo yetememeye başladı.

Bir diğer aksayan oyuncu Kadlec'ti. Bir oyuncunun üç maçla değerlendirilmesinin yanlış olduğuna inanıyor olsam da savunmadaki görüntüsü giderek daha da endişelendiriyor insanı. Rakip kanat oyuncunun Kadlec'in bölgesinden koşmaya başladığı ancak akıp onu geçebiliyor ve bir anda ceza sahasının içine girebiliyor.

Geçen hafta aynı rahatsızlık Mehmet Topuz'un kanadında da vardı. Ancak dün toparlandığını, dikkatli oynadığını gördük.

Kuyt-Webo-Sow triosu dün gece yine iş başındaydı. Bu üçlünün tek pasa dayalı oyun anlayışı arkalarında oynayan Baroni-Topal-Meireles'le bütünleşince gol atmak çok kolaylaştı.

Sow oruçtan vazgeçmeyeceğini söylüyor ama özellikle ilk yarı müthiş bir oyun ortaya koydu.

İkinci yarı Meireles'in yerine Alper girdi. Ancak Fenerbahçe ilk devre ortaya koyulan yüksek mücadele dozu nedeniyle  takım halinde yorulunca ikinci 45 dakika geçmek bilmeyen bir oyalamaca oyununa döndü.

Oyunun bu bölümlerinde Mehmet Topal yine çok iyiydi. Bu sezon Fenerbahçe'nin omurgasını Volkan-Alves-Topal oluşturacak görünüyor, ileride merkezde kim oynayacak bunu bilemiyoruz.

Baroni ilk yarıdaki oyununa, gollerdeki etkisine karşın ikinci yarı resmen maçın boşluklarına saklandı durdu.

İkinci yarı Volkan normal şartlarda kaleye girmesi gereken ve gol sayılacak şutları çıkardı. Bir maçta hadi bir iki tanesine izin verirsiniz de her pozisyonun kaleciyle baş başa sonuçlanıyor olması aynen geçen karşılaşmada olduğu gibi Volkan'ı bir anda maçın adamı haline getirdi.

Şu kesin, Vokan sezona çok iyi başladı ve takımı da sırtladı götürüyor. 

Efsane kaptan Selçuk Yula'nın yeri doldurulmaz ve tarif edilmesi zor boşluğu altında oynanan ve izlenen bu karşılaşma beklendiği üzere Fenerbahçe'nin skor anlamında net üstünlüğüyle sona ererken oyun bakımından özellikle ikinci yarı sıkıntı verdiğini eklememiz gerekiyor.

Süper Kupa finali asla böylesine inişli çıkışlı ve dalgalanan oyun yapısını kaldırmaz.

Fenerbahçe'nin orta alanı oyun kuramıyor. Takımını ileri götüremiyor. (ikinci yarı için konuşuyorum.)

Fenerbahçe'nin hem oyun kurgusu hem takımın senkronizasyonu ve mücadele gücünün zamanla yerine geleceğini söylememiz gerekiyor.

Play-off çok daha zor olacaktır.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..