Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '10

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe öğrenemiyor.

Fenerbahçe öğrenemiyor.
 

Ankaragücü’nün golünden hemen önce ekrana bir istatistik yansıdı.

Fenerbahçe 400’den fazla pas yapmış, ev sahibi olan rakibiyse 150 civarındaydı. Fenerbahçe’nin ceza sahasına yaptığı orta sayısı 26, Ankaragücü’nün sadece 8’di. Topla oynama oranı da %65’e %35 olmalıydı. Attığı şut sayısı da bir hayliydi.

Bu rakamlar Fenerbahçe’nin rakibini kendi sahasına hapsettiği, sürekli top çevirdiği ve sağlı sollu ortalarla da kaleyi zorladığını işaret ediyordu.

Gerçek de buydu. İlk yarı boyunca Fenerbahçe’nin çok iyi bir top oynadığını söyleyebiliriz. Ancak sonuca gidecek pozisyonlar üretmede çok zorlanıyordu.

Dia hızıyla, adam eksiltme yeteneği ile çok önemli bir futbolcu ancak son topları asla kullanamıyor. Gökhan Gönül sağ kanatta inanılmaz işler yaptı. Ancak gol için bekleyen Alex ve Niang’in metrelerce arkasına toplar attı durdu. Mehmet Topuz orta sahada çalışkan ancak o da isabetli son topu kullanma özürlüsüydü. Cristian bütün topları kesti, topladı hatta atak başlattı. Emre çalışkan, hırslıydı. Alex artık ikinci santrafor haline gelmiş, ceza sahasına yerleşmiş bir vaziyette Fenerbahçe’nin gol silahı olarak bekliyordu. Niang hareketliydi.

İlk yarıyı izleyen herhangi bir kişi bu karşılaşmayı Fenerbahçe’nin rahat kazanacağını söyler hatta gider bütün parasını da Fenerbahçe’ye koyar bahis de oynardı.

Ankaragücü’nün evinde oynadığı bir Bursaspor faciası vardı. Sahaya yenmek için çıkmış takım halinde saldırırken Bursaspor’a değerlendirmesi için boş alanlar bırakmış, Bursaspor da bunu affetmemişti. Ancak bu sefer Ümit Özat, Fenerbahçe’nin 60 dakikalık bir futbol oynadığını göz önünde bulundurarak takımının ilk yarı boyunca kontrollü ve rakibin oyununu izleyen bir taktiği tercih etti. Top Fenerbahçe’deyken takım halinde topun gerisine geçerek pas trafiğini izlediler ancak hipnotize olmadılar. İkinci yarı da Fenerbahçe’nin oyundan düşme anı geldiği dakikada öldürücü darbeyi vurmak üzere ileri çıktılar ve işi bitirdiler.

Fenerbahçe Kulübü başkanı Sn. Aziz Yıldırım diyor ki; “devre arasında takıma uyum sağlayacak oyuncu bulmak zor olduğu için transfer yapmayacağız.”

O zaman İstanbul’un üç gülü kol kola girer Boğaz’da birbirlerine eski günlerini anlatırlar. Biri düştü, ikincisi hazırlık yapıyor, üçüncüsü de yer ayırtmış durumda.

Fenerbahçe öyle iki gol yedi ki hafızamı zorluyorum böyle goller atmış mıydı diye; bir tek geçen sene Antalyaspor’a atılan 2’ye 1 golü hatırlıyorum, başka da hatırlayamıyorum.

İki golde de takım savunmasında yapılan büyük hatalar vardı.

Zaten zavallı Volkan maç boyu tepesine yağan kardan donmuş olacak hareket bile edemiyordu. Düşünün Volkan için böyle bir maçtı. İki defa kalesine şut geldi; gol oldu.

Caner’in golü atacak olan Sesnak’tan iki üç metre uzaktan oyunu takip etmesi aslında kafasında savunmadan başka şeyler olduğunun göstergesiydi. Rakibine yapışsa büyük bir ihtimalle bu gol olmayabilirdi. Caner, Ankaragücü’nde forma giyiyor olsaydı kuşkusuz öncelikli görevi orada kafa vuracak Niang’a yapışıp formasından çekmek olurdu. Ancak futbolcular büyük takıma geldiklerinde sınıf atladıklarını falan düşünüyor olacaklar kendilerini sıkmıyorlar.

Anadolu takımları sineğin yağını çıkarmaya çalışırken, İstanbul’un üç gülünde forma giyen futbolcular işin öneminden uzak bir laubalilikte bu olmazsa diğer pozisyonda golü atarız rahatlığıyla Caner gibi oynuyorlar. Savunmayı düşünmüyorlar bile.

Ne zaman forma gidiyor, kendilerini Anadolu’da buluyorlar işte o zaman roller değişiveriyor.

Fenerbahçe’nin yediği ikinci gol tam bir fiyaskoydu. Böyle bir golü hangi takım yerse onun Süper Lig’de oynuyor olmasını sorgularız. Bu takım Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray olursa bu sorgulamanın kategorisi de değişir.

Bir Ankaragücü futbolcusu kaleci dahil altı adet Fenerbahçe futbolcusunun arasından ve bütün yarı sahayı kat ederek nasıl gol atabilir?

Biz oturup nasıl Avrupa futbolunun içinde kendimize yer arayacağız?

Bu kadar basit bir gol yiyen bir takımın Süper Lig’deki mücadelesi çok fazla ciddiye alınmamalıdır. Yanlış anlaşılmasın futbolu önemsemeyen bizler değil o formayı giyenlerdir.

Fenerbahçe kötü oynamadığı ancak 60 dakikalık enerjisinden ötürü oyundan düştüğü bir başka karşılaşmadan da puan alamadan evine dönüyor.

Üstelik bir ay içinde Ankaragücü’ne iki defa aynı şekilde yeniliyor. O zaman ders almıyor, öğrenmiyor, anlamıyor demektir.

Ayrıca Ankaragücü gibi haftalardır kazanamayan bir takıma nasıl yenilmeyi başardıklarını da otursunlar düşünsüler. Elbette kendilerine dert ediniyorlarsa…

Fenerbahçe lider Trabzonspor’un 9 puan gerisine düştü. Bu fark kapanır mı? Elbette kapanır. Ancak ikinci devrenin hemen başında İstanbul’da oynanacak Trabzonspor karşılaşması zaten ligin Fenerbahçe adına kaderini belirleyecektir. Şunun şurasında bir buçuk ay kaldı. Her şey Ocak ayının son haftasında belli olur.

Bu arada olan televizyonların ve Digiturk’un ratinglerine olacaktır. Yıllardır istenilen, arzulanan şey oldu, İstanbul’un üç gülü ligden kopuyorlar. Bakalım kendilerini nasıl izlenebilir halde canlı tutacaklar?

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..