Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Filler hep çapraz gider ( 2 )

Filler hep çapraz gider ( 2 )
 

Evet..

Bayan Uzer ne diyor?

Biraz filmi geriye alalım diyor.

Alalım.

Yıl: 1980

Kayseri de Erciyes dağının steplerinin yeşil çayırlarında keyften güreş tutarken, Kasımpaşa da boş arsalarda top koşturup kafayla rakip kaleye naralarla gol atarken, Herkesin bir dayısının olduğu Ankara da mağaza ya gelen her müşteriye "hoş geldiniz, güle güle efendim, yine bekleriz" deyip basma dan bez satarken……

Doğu karadenizin hırçın tabiatında açlığın ve yoksulluğun fersah, fersah olduğu küçük bir dağ köyünün virane olmuş evin rutubetli odasında ama gerçekten milliyetçi ama gerçekten muhafazakar ama gerçekten laik, demokratik, Atatürk çü olan bir genç, karşısında kendisinden yaşça büyük olan elleri hala akşamdan kalma kırmızı boyalı Rusya sempatizanı Sosyalist DEV-SOL cu gençlerle ülke hatta dünya siyasi meselelerini hararetle tartışıyorken…

Birden..

Ziller çalıyor..

Etrafa sessizlik çöküyor..

Ama hiç kimsenin bozmaya cesaret edemediği sessizlik. Uzadıkça sanki, insanın üstüne karabasan gibi çöken bir sesizlik. " Hadi, hadi ya biri hemen bir laf etsinde de bu işkence bitsin " denilen bir sessizlik.

İşte böyle bir anda, sigara dumanından ve rutubetten ağırlaşmış olan yangın yeri odanın havasından bir an olsun nefes alabilmek için 16 yaşındaki genç ayağı kalkıp hızla odanın pencerisine doğru koşuyor....

Sisli ve nemli soğuk havada derinden, nefes alıp, alıp veriyor.

Gözü okulun duvarınadaki kan kırmızısı renkte aşağıya doğru akmış mesaj niteliğinde yazıya takılıyor. Ve okuyor.

“ Faşistlere ölüm.. “

İşte o an her şey ve zaman duruyor.

Gözleri kısılıyor. Artık aynı toprak aynı kimlik altında yaşamanın arkadaşça, kardeşçe tartışılan fikirlerin sözlerin hiç bir anlam ifade etmediğini, sessizlikler içinde düşünüyor...

Gözleri öylece yazının son iki noktasında kalıyor.

Ziller çalıyor.

Hayal kırıklığı içinde okulun bahçesindeki çocukların bağırtısı ve zilin sesi git, gide uyandırıyor genç delikanlıyı duvardaki orak, çekiç imzalı yazıdan.

Sis ağır, ağır yükselirken bahçedeki bayrak direğinin üzerinde köşe bucak saklanmış meltem rüzgarı ile dalgalanan Ay, Yıldızlı bayrak göz kırpıyor karadenizin garip esmer çocuğuna.

Aniden, bilinçle, bilinçsizlik arasındaki ince çizgiyi farkediyor

Hemen dönüp..

- Mehmet abi sizmi yazdınız.??

- Neyi..

- Okulun bahçesindeki kırmızı yazıyı..

- Evet biz yazdık. Ne olacak.

- Peki kim için yazdınız..

- !!..

- Son kez sizlere bir şey söyleyebilir miyim.??

- Buyur söyle

- Sizin bizleri öldürerek göndere çekmek istediğiniz bayrağın ait olduğu o ülke varya

- Eee..

- Bir gün gelecek çökecek.

- Rusya mı??

- Evet Rusya

- Hahahaha, Rusya çökecek, Muhahahaha..

- Zuhahahaha.. Kim çökertecek hahaha..

- Altıyüz yıllık Osmanlı yı kim çökerttiyse onlar..


Aradan 11 yıl geçiyor.

Koskoca coğrafyada oraklar, çekiçlerden ayrılıyor..

Veee.. Rusya dağılıyor.

Her kes çöktü diyor.

O gün 27 yaşındaki tıfıl delikanlı bu gün 44 yaşında

Tıpkı 91 de dediği gibi aynı şeyi diyor. Rusya 91 de kabuk değiştirdi.

Çökmedi.

Sadece dağıldı.

Asıl çöküş şimdi başladı.

:)) Gülüyorsunuz değimli..

“ Kim nasıl çökertecek Rusya yı “ Lafınızı duyar gibi oldum..

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=128888 tekrar okuyunuz .

Daha ne diim.


Saygılar..

 
Toplam blog
: 97
: 1839
Kayıt tarihi
: 13.03.07
 
 

İnsanım, eşitlikten ve hak’tan yana olan. Hiçbir şeye duyarsız olamadım. İnsanım ve merak ediyoru..