Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '17

 
Kategori
Siyaset
 

Fitne belası ve Maraş Olayları örneği

“Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür.” Bakara Suresi 217. Ayet

“Fitneden sakının” Enfal Suresi 25. Ayet

“Yeryüzünde fitne fesat çıkaranlara lanet olsun” Rad Suresi 25. Ayet

“Yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekân bulursa ona sığınsın.” (Sahihu’l Buhari VIII, 92; Tefriru’l Kuran’il Azim II, 43; Sunenu İbn-i Mace, II, 3961)

Yukarıda görüldüğü üzere fitne ile ilgili birkaç ayet ve bir de hadis-i şerif örnek olarak verilmiştir. Bu ayetler ve hadis fitnenin ne kadar kötü bir şey olduğunu bize bildirmekte ve fitneye karşı tavrımızın ne olması gerektiğini ifade etmektedir. Fitne, kelime manası itibariyle karışıklık, kargaşa demektir. Fitneci veya fitne sahibi ise, karışıklık çıkartan ve bozguncu anlamlarına gelmektedir. Yeryüzünde yaşadığımıza göre tüm insanlığa indirilen kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de Yüce Allah (c.c), bize ayetlerini bildirirken yeryüzünde fitne çıkaranlara, yani karışıklık, kargaşa oluşturanlara lanet etmektedir. Daha birçok ayetle bu konu sabit olduğu gibi Hadis-i Şerif ile de bu konu detaylı bir şekilde anlatılmış ve fitne durumunda ne yapmamız gerektiği anlatılmıştır.

Bugün dünyada ve Türkiye’de yaşanan durumlara baktığımızda, bu durumun sıkça tezahür ettiği görülmektedir. Yani yeryüzünde fitne, fesat ve dahi soğuk-sıcak savaş durumu almış başını yürümüştür. Bu durumda iyi insanların ve bittabi Müslümanların yapması gereken bu fitneye aldanmamak, fitnenin okunu yine fitneye batırmak, böylece fitnenin kökünü kurutmaktır. Bu tabi ki kolay bir olay değildir ki kolay olsaydı, bugün yeryüzünde her yer güllük gülistanlık olurdu. Peki, kolay olmadığı için mücadele terk mi edilmelidir? Tabi ki hayır! Mücadele hiçbir şekilde elden bırakılmamalı ve nesillerin huzurla geleceğe taşınması için her türlü kötülük ile savaşılmalıdır.

Hali hazırda, en yakınımızda yani ülkemizde oluşturulmaya çalışılan fitne belası geçmişte de çoğu kez uygulanmış ve maalesef bazı durumlarda da başarıya ulaşmıştır. Buna en iyi örneklerden biri, hiç şüphesiz 1980 darbesinden hemen önceki Maraş Olayları’dır. Bu olayların içinde barındırdığı sağ-sol çatışması, ülkenin genel durumunda da hâkimken bu örnek gerçekten çok önemlidir. Çünkü bu olaylardan sonra Maraş’tan başlayan ve ülke sathına yayılan şiddet eylemleri, iyice çığırından çıkarılmış ve sonunda 1980 darbesi yaptırılmıştır. Evet, çığırından çıkarılmış ve darbe yaptırılmış diyoruz! Çünkü bu olaylarda yabancı gizli servis ajanlarının ülkemizde cirit atması ve ülkeyi darbeye hazır hale getirmesi bir komplo teorisinden öte bir şey olmalıdır. Nitekim hep sözü edilen ama bir türlü bulunamayan dış mihraklar, istedikleri düzeni tesis etmek adına, bir yeri önce müdahaleye hazır hale getirerek, işleri kolaylaştıktan sonra oraya istediği balans ayarını yaparlar ki bu olay, artık geçmişteki tecrübelerin de gösterdiği bir hakikat olmuştur. Zira ülke kan gölüne dönmüşken sihirli bir değnek dokunmuşçasına bir gecede Türkiye’deki olayların kesilmesi, ne idamlarla, ne tutuklamalarla, ne işkencelerle, ne de ortadan kaybolan insanlarla açıklanabilir. Olsa olsa ülkeye istediği dizaynı veren güçlerin ‘tamam, artık yeter’ demesiyle tarif edilebilir. Bu genel konuya daha fazla dalmadan Maraş Olayları’na geçmek daha iyi olacaktır! Zira bir zaman sonra bu yazı bile tarih olacağından, 1980 darbesi ile ilgili tüm gerçekliklerin de tarih boyutunu kazandığı günümüzde her şey ayan beyan ortada ve rahatça konuşulmakta, hatta tarih huzurunda yargılanmaktadır.

Maraş Olayları da genel darbe hazırlığı döneminde şehirde cirit atan yabancı ve ne düğü belirsiz ve kimin adına çalıştığı bilinmeyen ajanlarca oluşturulan fitne politikası ile başlamıştır. Önce sağ ve sol görüşten insanlar karşı karşıya getirilerek şiddet eylemleri ile ortam kızıştırılmaya çalışılmış, bu insanlar birbiriyle politik ve kavgalı-gürültülü mücadele verirken -ki bu da yine fitne ideolojisinin başlattığı bir meseledir- ellerine silah tutuşturularak birbirleriyle çatışmasına sebep olunmuş ve eylemler yaptırılmıştır. Bu fitneye alet olan ve dahi fitnenin içinde yer alan gruplar birbirlerine hiç yere kan davalı olmuşlardır. Önceleri politik zeminde başlayan kavgalar daha sonra gün be gün kanlı gösterilere doğru evirilmiştir. Sonrasında ise ajanların şiddet gösterisi bitmek bilmemiştir. Bir türlü tatmin olmayan yedi başlı ejderha, kentin ana yapısına hâkim olan ve yüzyıllardır birlikte yaşayan Alevi-Sünni yapıya göz dikmiştir ki asıl karışıklığı da burada amaçlamıştır. Önce Alevi mahallelerde kapılara işaretler koyup, onları hedef haline getirmişler, daha sonra Aleviler adına camilere ajanlarını saldırtmışlar, sonrasında da Sünnileri hareketlendirmişlerdir. Sünniler ile Alevilerin karşı karşıya gelmesi yetmemiş, onların daha da çatışmasına sebep olmak adına yine ithal ettikleri ne düğü belirsiz ajanlarca bu kez Alevilerin evlerini ve dahi kendilerini yakmışlardır. Bu esnada ve sonrasında birçok Alevi hayatını kaybetmiştir. Tabi Sünnilerden de bu çatışmalarda birçok insan hayata veda etmiştir. Maraş’ı ve Maraşlıları yakan caniler, bu yakma olayını bir de bomba ile taçlandırmışlardır! O dönem, Cüneyt Arkın’ın başrolünde oynadığı ‘Güneş Ne Zaman Doğacak’ filminin Maraş’ta yapılacak gösterimi için halk, ‘Çiçek Sineması’na gitmiştir. Bu film, konusu itibariyle tam da dönemine uygundu ve politik bir film olarak dikkat çekiyordu. Orada da Rus zulmünden Türkiye’ye kaçmış iki Türk’ün, Türkiye’de yaşadıkları anlatılıyordu. Film bir gerçeklik üzerine kurgulanmıştı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Rus zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan Azeri Türklerinin daha sonra Rus baskısıyla tekrar iadesi ve iade edilir edilmez kurşuna dizilmesi konu ediliyordu. Ayrıca filmde ekrana gelen görüntülerde Müslüman Türklerin yaşadıkları zulümler, yoğun bir şekilde işleniyordu. Rusların, bu Müslüman ve Türklere yaptıkları baskılar filmde çeşitli karelerle gösterilirken, yine Türkiye’deki gösterilere ait kareler ve siyasi duruma ilişkin söylemler de filmde yoğun olarak işlenmişti. Velhasıl bu film, bir politik portre olarak başka bir yazı da esas olarak incelenmeye mahkûmdur. Ayrıca filmin şimdiye dek üzerinde defalarca konuşulmuş ve yazılmış olduğu da bilinirken biz, asıl konumuz olan Maraş Olaylarına dönelim. Bu minvalde inceleme yaparken diyebiliriz ki, birçok siyasi baskı etrafında, filmin gösterildiği Çiçek Sineması, ses getirmesi ve bu siyasi film aracılığıyla çatışma ortamı oluşturulması amacıyla şer güçlerin bir hedefi haline gelmiş ve burası bu filmin gösterimi esnasında bombalanmıştır. Ne yazık ki burada da birçok Maraşlı hayatını kaybetmiştir. Ayrıca bombalama olayı, aynı dönem bununla da kalmamış Malatya ve Adıyaman gibi çevre illerde devlet kurumlarına ve makam sahiplerine gönderilen ve hediye süsü verilen paketler aracılığıyla çoğu insanın hayatına mal olmuştur. Ne yazık ki bu olaylarla halk, yine birbirine karşı kışkırtılmış ve bu yolla çatışmalar çıkarılmıştır.

Kuşkusuz Maraş Olayları, sadece bir yönüyle incelenecek bir olay değildir. 1980 Darbesi de bir yönüyle incelenecek bir olay değildir. Ama asıl konumuz olan ‘Fitne Belası’ yönüyle Maraş Olayları ‘bulunmaz Hint kumaşıdır.’ Çünkü amacı her ne olursa olsun bu olaylar meydana getirilirken, sağ ve sol çatışması yaşanırken, Alevi ve Sünni ayrışması oluşturulurken aslında tek bir silah kullanılmıştır. ‘Fitne Silahı!’ Yazının başında belirtildiği gibi, bir yeri müdahaleye hazır hale getirmek deyimi için şimdiye dek kullanılan en büyük silah ne yazık ki bu olmuştur. Çünkü bir kale fethedilirse ancak içeriden fethedilir. Dışarıdan yıkılan sadece surlardır başkası değil! Duygusal milletler duygulu, hassas oldukları için bu milletleri duygularından vurmak kolaydır ve bunların iç çatışma olasılığı diğerlerinden daha fazladır. Hırslarıyla duyguları vuranlar, bu milletleri de dıştan değil içten vurarak iç çatışma çıkarmak istedikleri ve hedeflerine bu yolla ulaştıkları için fitne belasını bu milletlerin üzerine sürekli salmaktadırlar. Günümüzde yaşananlar da bundan ibarettir. Bugün ülkemizde ve karışık coğrafyamızda amaçlanan hedeflere, kaynaklara ulaşmak amacıyla ve dahi istenilen emeller ve yönetimler uğruna fitne silahı etkili bir şekilde kullanılmaktadırlar.

Bugün herkesin ve her kesimin yapması gereken; sadece aklıselim ile ihtiyat ile feraset ile hareket ederek, duygularına ve hırslarına gem vurarak, fitneye mahal vermeyerek, birliktelik ruhunun önemine göre davranmaktır. Eğer akıllı davranılmaz ve çatışma alevi körüklenirse, ancak şer güçlerin ekmeğine yağ sürülür ve ancak onların amaçlarına yardımcı olunur. ‘Birlikten kuvvet doğar’ prensibiyle, bugün herkesin tek yürek olup, ortak amaçlar etrafında toplanması, sağduyu ve hoşgörü ile hareket etmesi ve de oyuna gelmemesi temennisiyle! Zira geçmişin acı tecrübeleri ortada duruyor vesselam...             

 
Toplam blog
: 2
: 191
Kayıt tarihi
: 16.12.16
 
 

Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans, Yazar, 'Politik Sinema've 'Kafamın İçinde Bir Ben'kitapları..