Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '12

 
Kategori
Özel Günler
 

Florence Nightingale

Florence Nightingale
 

Florence Nightingale


 

Lambalı Kadın

Modern hemşireliğinkurucusu. İtalyanca, Fransızca, İngilizce; dillerini çok iyi konuşurdu.

O bir melek

Liyakat Nişanı alan ilk kadın

Dünya üzerinde ismini altın harflerle yazdıran ilk hemşire

İngiliz Kralı'ndan Britanya İmparatorluğu ve İnsanlık Yüksek Hizmet madalyası alan ilk kadın

12 Mayıs1820– ö. 13 Ağustos1910

 

 

Bir genç kız düşünün lütfen. Güzel bir genç kız olsun. Bu kızın bir problemi varmış. Çok hayal perestmiş. Odasına çekilir saatlerce hayal kurarmış.

17 yaşındaki Florence Nightingale’den söz ediyorum. O hayallerinde iken rahatsız edilmekten de hoşlanmazmış. Kimse onu rahatsız etmesin o öylece hayallere dalsın gitsin istermiş. Ailesi onun bu tutumundan hoşnut değillermiş. Ona her zaman ondan bir yaş büyük olan Parthe'den örnek almasnı söylerlermiş. Genç kızın ailesinin imkânları çok iyiymiş. Ailesi ondan da ablasından istediklerini talep ederlermiş. Bunlar kötü şeyler değilmiş... El işleri ve resim dersleri, piyano, balolar, av partileri, İsviçre, İtalya ve Fransa'ya seyahatler. Her şeyi ile birinci sınıf bir eğitim. Herkesin imreneceği bir yaşam şekli… Anne ve babası iki kızlarını da çok iyi yetiştirmek ve kızlarının da iyi evlilikler yapmalarını istiyorlarmış. Onun içinde kızlarını kendi yaptıkları işlerde bilgi sahibi olmaları için yanlarında tutar onlara sorar fikirlerini alırlarmış ama bizim kızımızın bu işlerle hiç ilgisi yokmuş. O hiç hoşlanmıyormuş, ne bu tür bir yaşamdan ne de bu tür bir sorumluluktan. O günlerde tek hoşlandığı şey hayallerini yazmakmış. Neyi bulursa onun üstüne yazıyor karalıyormuş. Ama mutlaka hayallerini kâğıda döküyormuş. Kimseye de okumuyor ve okutmuyormuş. Onlar benim özel notlarım sakın ellemeyin diyormuş.

Sonra bir gün olağan dışı bir şey olmuş. Çok farklı, çok fevkalade bir durum... O günFlorence Nightingale bir ses duymuştur. Olağan dışı bir sesmiş bu. Genç kız;

“Tanrı benimle konuştu ve beni hizmete çağırdı.” Demiş. O günden sonra bir daha eskisi gibi olmamış.  (Yaklaşık 40 yıl sonra 1847'de yazdığı notlarında bu "sesi" tüm yaşamında dört kez duyduğunu doğrular.)

Genç kız görevlendirildiğini biliyormuş ama hangi görev olduğunu bilmiyormuş. Ne yazık ki bir türlü çağrıldığı görevi bulamamış. Zaman geçmiş. Tam uzun sekiz yıl aramış… Çok sıkılıyormuş. Evde onu hiçbir şey ilgilendirmiyor, etkilemiyor hatta fazlasıyla canını sıkıyormuş. Notlarında o döneme ait şöyle bir yazısı varmış.

“Bu dünyadaki görevim ne, son 14 gün içinde ne yaptım?

  • Babama bir kitap ve iki bölüm,
  • Anneme ise iki kitap okudum.
  • Yedi gam ezberledim.
  • Birçok mektup yazdım.
  • Babamla birlikte at gezintisine çıktım.
  • Sekiz ziyaret yapıp onlarla oturdum…

Hepsi bu. Yapacak bir şeyleri olmadığı için, benim gibi deliren bir sürü insan görüyorum. Aslında çok mutlu olabilecek insanlar.”

Onun sıkıntıları bu kadar had safhalarda iken ailesi bunun hiç farkında değillermiş. Onlara göre kızlarını iyi yetiştiriyorlar, kızları da onların istediği gibi bir genç kız olmuştur. Tam o günlerde iyi bir de evlilik teklifi almışır ki bu aile için oldukça önemlidir. Yorkshire'da büyük bir mülkün varisi Richard Monckton Milnes. Richard, Florence'i elde etmeye çalışırken, genç kızın kafasında tamamen başka düşünceler varmış.

O kendine yapılan çağrının hastalara bakmak olduğunu sonunda anlamış. Ya da öyle olduğunu sanmış. Ama o zamanlar böyle zengin kızlar, böyle asil ailelerin kızları hastahanelerde, ya da düşkünlerin olduğu yerlerde arada çorba filan dağıtırlarmış ya da bir yardımda bulunurlarmış. Hepsi bu. Ama bizim genç kızımızın aklından geçirdiği bu değilmiş. O hastalara bakmak istiyormuş. Bu ise onlarda mümkün değilmiş. Bu olmayacak bir şeymiş. Florence, ailesinin ne düşündüğünden ziyade kendinin bu işin altından nasıl kalkacağı ile ilgileniyormuş. Nasıl yapacakmış. Sonra düşünmüş neden yapamam. Ben bir kadınım. Her işi yapmayı da biliyorum. O zaman yapabilirim. Üstelik bu çevreye girmek kendi için hiç te kötü bir şey değildir diye düşünmüş. Hastalara bakacaktır. Bu aslında çok kutsal bir iştir. Ama onun çevresindekiler onun gibi düşünmüyorlarmış. Onlara göre doktorlar hastabakıcılarla terbiyesiz şeyler konuşuyorlarmış. Ya da yapıyorlarmış. O bunlara inanmıyormuş…

Ama o zamanlarda bir gerçek vardı. Hastahaneler çok pisti. Temizlik yapılmazdı. Hastalar pislik içinde çoğuda bulaşıcı hastalıklardan ölürlerdi. Onlara bakan hasta bakıcılar yarım günde ahlak dışı işler yaptıklarından bu müeseseye kimse doğru gözle bakmazdı. İçki hastanelere bir şekilde gelir hastalar ve hastabakıcılar devamlı içerdi.

Böyle bir ailenin kızları böyle bir yerde çalışamazdı. Buna karar verilmişti. Bu olumsuzluklardan sonra genç kızın sinir sistemide bir hayli bozulmuştu. Kendisine evlenme teklif eden zengin adayı reddetmişti. Asla evlenmeyeceğim diyordu. Nerede ise hergün annesi ve ablası ile tartışıyordu. Onlara göre bu kız normal bir genç kız değildi. Oya bizim kızımız insanlara yardım etmek için çırpınıyordu. Sonunda kendine bir iş buldu…


Kamu sağlığı ve hastaneler hakkında malzeme toplamaya başlamıştı. An azından kuramsal olarak bu sahada bir uzman olmuş. Yıllar geçiyor ama o isteğine kavuşamıyordu. Sonunda otuz yaşına gelince kararını vermiş ve evden ayrılmış. Ren Nehri kıyısındaki Kaiserswerth Hemşirelik Enstitüsü'nde 1851 yılında birkaç ay geçirmiş.

Burada gördükleri ve yaşadıkları onun ne yapmak istediğinin kararını verdirtmiştir. Hemşirelerin hastalara bakmalarını özverili bulmuştur. Sağlık şartlarını ise tüyler ürpertici olarak nitelemiştir. 1852 yılının özel notlarında:

  • “Kendi kaderimi kendim belirleyeceğim,” demiştir.

Özveri ve kendini adamak - evet, ama bu da tek başına yetmez.

  • Her meslek gibi hastabakıcılığı da doğru dürüst öğrenmek gereklidir.
  • Ve hastanelerin dış görünümü mutlaka değiştirilmelidir.

Florence Nightingale Londra'ya geri döndüğünde bu fikirleri ile büyük ilgi toplar.

  • Yepyeni bir hemşire tipi yetiştirilmelidir.
  • Nasıl olacaktır bu?

Sonra kendine bir yol çizer Fikirlerini tesbit eder. Yapacaklarını belirler. Bunlar:

  • Dini cemiyet falan kurmak istemiyorum,
  • Aksine iyi para ödenen bir meslek dalı kurmak istiyorum.
  • Ahlaken, ruhen, bedensel olarak hemşirelik mesleği için gerekli koşullara sahip, hangi sınıf ve mezhepten olursa olsun her kadına en iyi eğitimi vermek ilkem olacaktır.
  • Hastalara yardım etmek isteyen kişi duygusal bir hayalperest değil, aksine zor işleri seven, sadık biri olmalıdır."
    • ‘te Fransa Rusya'ya savaş ilan eder. Times'ta savaş haberleri, İngiliz askeri hastanelerindeki korkunç durumları anlatan yazılar çıkar. Yaralı erkekler pis battaniyelere sarılmış yerlerde yatmaktadır. Mutfak yoktur, onlara içmeleri için bir şeyler verilecek kap veya fincanları da yoktur. Yeterli doktor olmadığı için tedavileri yapılamaz. Hatta sargı malzemesi bile yoktur.

Tam o tarihte Florence Ordudaki Sağlık işlerinden sorumlu olan Savaş Bakanı Sidney Herbert’ten bir mektup alır. Mektup aynen şöyledir:

"Sayın Miss Nightingale,

Gazetelerde Üsküdar'daki askeri hastanemizde hastabakıcılara büyük ihtiyacımız olduğunu okumuşsunuzdur. Oraya gitmek isteyen hanımlardan sayısız teklifler alıyorum, fakat bunlar bir askeri hastanenin ne olduğunu bilmeyen, orada olmakla görevlerini yapacak tabiatta olmayan kadınlar. Ciddi durumlarda ya işten kaçacaklar ya da tümüyle faydasız kalacaklardır. Daha da kötüsü ayak bağı olacaklardır.

İngiltere'de böyle bir işi örgütleyip denetleyebilecek tek bir kişi tanımıyorum. Hastabakıcıların seçimi ve görevlendirilmeleri hiç de kolay olmayacaktır. Bir sürü hevesli ve duygusal hanım askeri hastanelere alınırsa, belki de orada birkaç gün sonra işlerine engel olunan, otoriteleri bozulan kişiler tarafından kapı önüne koyulacaklardır. O halde benim basit sorum şu olacak: Böyle bir girişimi yönetme çağrısına kulağınızı tıkar mıydınız?

Tam o günlerde; Florence'in devlete yardım teklif ettiği mektupla bu mektup çakışır. Florence’nin böyle bir görev için uygun kadınları seçmesi çok zordur. Gelen kadınlar ya Londra'daki hastanelerden tanıdığı şişman ve ayyaş kadınlar, ya da vücutlarından çok hastaların ruhlarıyla ilgilenmek isteyen herhangi bir mezhebe mensup hemşire ve rahibelerdir. Genç kadın onlar için:

“Mükemmel, kendini adamış kadınlar, ama hastaneden çok göklere yaraşırlar. Hastalar arasında elsiz melekler gibi havada gezinip duruyorlar."

Genç kadın bunlara rağmen küçük ekibiyle Üsküdar ve Balaklava'daki (Kırım) İngiliz hastanelerine gelir. Karşılaştıkları durum faciadır. Hastalar pislik içindedir. Hücre modeli küçük odalarda dört ya da altı hasta kalmaktadır. En ufak bir temizlik ihtiyacını bile kimse gidermemektedir. Hastaların ve yaralıların kaldıkları yerlere pislikten ve kokudan girmek mümkün değildir.Temiz yatak çarşafı ve hastalara özel diyet yemeği görülmemiş bir lüks olarak kabul edilmektedir.

Florence ve ekibi hasta bakımı hakkındaki fikirlerini kısa bir sürede hastaneye kabul ettirirler ama çok zor olmuştur. Genç kadının aklı ve ikna edici konuşması ve oldukça azimkâr halleri ve inatla verdiği kararlardan dönmemesi neticesinde temizlikte artık buralara yerleşmeye başlamıştır.

Başarı: En basit temizlik önlemlerinin alınmasıyla birlikte ölüm oranı düşer.

Birkaç ay gibi kısa bir zamanda Florence Nightingale ve hastabakıcıları, kışlaları insana yakışır yerler haline dönüştürür ya da yeni askeri hastaneler açarlar.

  • Askerler: Bayan Nightingale'leri’ne taparlar.
  • O Tanrı'nın bir hediyesidir,
  • Tatlı gülümsemesiyle bir melektir ve gecenin geç saatlerine kadar hasta ve yaralılar arasında görev yapan;
  • Lambalı Hanımefendi"dir.

1855'te Kırım ateşi denilen bir hastalığa yakalandı. Çok hastaydı. Bu hastanede olay olmuştu. Hastalar o kadar hüzünlüydüler ki, çoğu duvarlara dönüp ağlıyorlardı. O hastaları için bir melekti ve hastaların umutlarıydı. Genç kadın sonunda iyileşir. Bu bayram gibi gelmiştir hastalara… Aradan bir süre geçer. 1856’da hastalar ve yaralılar tedavilerini olmuşlar iyileşmişler ve vatanlarına ya da evlerine dönmüşlerdir. Artık genç kadının burada işi kalmamıştır. Artık vatanına dönme zamanı gelmiştir.

Bütün bunlar olurken iyileşen vatanlarına dönen hastaların onunla ilgili anlatmalarından doğan, onun haberinin olmadığı bir ünü olmaya başlamıştır. Bu ün o kadar artmıştır ki: Gemilere onun ismini vermişlerdir. Hatta Madam Tussaud’a bile mumyasını yapmışlardır. Posterleri bile her gelen askerden sonra artmıştır. Askerler onu o kadar çok anlatmışlardırki. Evlatlarını tedavi eden bu kadın için kadınlar ciddi olarak fısıltı gazetesi görevini yapmışlardır. Genç kadının ünü ciddi olarak artmıştır. Ona yakıştırılan Tanrısal imajını o duyduğu zaman çok rahatsız olacaktır. Bu ünden de memnun değildir bu ilgiden de. Sadece sevindiği hatta çok sevindiği bir şey vardır:

Artık hastabakıcılar ilgi ve saygı görmenin tadını çıkarmaktadırlar. Bu mesleğe kendine özgü bir imaj kazandırmıştır.

Bundan sonra olanları da şöyle yazmak gerekir:

  • Kendisi için toplanan "Nightingale Fonu" ile ilk Hastabakıcı Eğitim Okulu'nu kurar.
  • Müracaat eden kadınlar en katı kurallara göre seçilirler.
  • Her gün ders görürler ve yardımcı hastabakıcı olarak pratik çalışmalar da yapmak zorundadırlar.
  • Ayrıca her biri için ahlak raporu tutulur.
  • Çünkü hastabakıcılar bir daha asla sarhoş, bilgisiz ve ahlaksız damgası yememelidir.

Florence Nightingale daha sonraki yıllarda İngiliz ordusu hakkında istatistikî bilgiler yayınlar. Yeni sivil ve askeri hastanelerin gerekli sağlık koşullarına uygun bir şekilde inşası söz konusu olduğunda, o gönüllü danışman haline gelmiştir. İstekleri genellikle Savaş Bakanlığını rahatsız eder. Ama o aldırmaz. Tam bu zamanda:

Deneyimleri hakkında birçok kitap yazar. En tanınmışı; Hasta Bakımı Üzerine Düşünceler, aile için pratik bir el kitabı olur.

Bu kitapta: Temiz hava, günışığı, temizlik ve ölçülü beslenme.

Genç kadın bunlarla da kalmayıp kadınların vücutları hakkında söylenmeyenleri söylemeye, kadınlara sağlıkları ile ilgili kadın hastalıkları ya da kadın bakımlarını da anlatmaya öğretmeye hatta yazmaya başlar. Bu ilk zamanlar şaşkınlık yaratırsa da zamanla kabullenilir ve faydası görüldükçe genç kadının günden güne artan bu ilahi şöhreti sonsuzluğa doğru ilerler.
Yaşamının son yıllarında, Florence Nightingale, (90 yaşına gelmiştir) evini bir daha terk edemez. Kör olur. Ölümünden üç yıl önce İngiliz Kralı'ndan Britanya İmparatorluğu ve İnsanlık Yüksek Hizmet madalyası alan ilk kadın odur. Öldüğünde yalnız Amerika'da binin üzerinde Nightingale Okulu vardır. Hemşireliği saygın bir meslek yapma amacına ulaşmıştır…

Böyle yürekleri büyük, akılları sonsuz, cesaretleri volkan gibi, ruhları cennet gibi insanların sayesinde bugün birçok şeye sahibiz.

İyiki onlar olmuşlar ve bu kadar mücadele vermişler…

Nazan Şara Şatana
 

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

Dip not:
Onun yaşadığı zaman olan önemli olaylar:

1785 İngiltere'de Times gazetesi kurulur.
1836 Theodor Fliedner Kaisenverth'de ilk Protestan doğumevini kurar.
1837 Charles Dickens Oliver Twist'i yazar.
1837 Victoria İngiltere kraliçesi olur: Burjuvazinin Victoria dönemi başlar.
1853 Rusya; Türkiye, Fransa ve İngiltere ile savaşa girer. (Kırım Savaşı)
1854 Kırım Savaşı'nda Roger Benton ilk savaş fotoğraflarını çeker.
1854 Bu yıldan itibaren Katolik inanca göre Meryem Ana'nın Kutsal Ruh'tan hamile kaldığı (lekesiz hamilelik) kabul edilir.
1855 Florence Nightingale vatandaşlarınca "Lambalı Hanımefendi" olarak saygıyla anılır.
1856 Kırım Savaşı'nın sonu.
1857 İngiltere İmparatorluğu Hindistan'daki isyanı bastırır.
1876 İngiltere Kraliçesi Victoria "Hindistan İmparatoriçesi" unvanını alır.
1907 Kraliçe Victoria'nın yerine geçen II. Edward, Florence Nightingale'e "Britanya İmparatorluğu ve İnsanlık adına Hizmet Madalyası" verir.

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....