Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '17

 
Kategori
Futbol
 

Futbol, Futbol, Yine Futbol

Futbol, Futbol, Yine Futbol
 

Dünyada en popüler spor: Futbol


Futboldan en son bahsedecek kişi benim herhalde; çünkü hem 75 yaşındayım, hem de futboldan pek anlamam.

İnsan anlamadığı konuda yazmamalıdır.”dememelisiniz; zaten futbolun ne olup ne olmadığını, futbolun inceliklerini vb. anlatacak değilim. Bu konuda birkaç anı, birkaç  düşünce... O kadar.

 Google “fikir tartışması” yazdım; yaklaşık 997.000 sonuç bulundu (0,38 saniye). Bir de futbol yazdım; yaklaşık 259.000.000 sonuç bulundu (0,52 saniye). Aradaki farkı yorumlamama gerek var mı?

Futbol bir oyalama vasıtası oldu mu? Olmuş tabii, hem de nasıl.

Futbol bir endüstri olmuş mu? Olmuş tabii, hem de...

Futbol magazinle de yarışıyor mu? Ne demek, magazin futbolla yarışsın.

Futbol diğer sporları gölgede bırakıyor mu? Bırakmaması gerek; ama maalesef...

Dünyada en yaygın olan takım oyunu futbol üzerine yazı yazmak da öyle kolay değil. Ama yazalım yine de, bir ucundan başlayalım.

*

Gençlik yıllarımda gazetelerde bazı kulüplere övgüler yağardı: “Kolej gibi takım” diye. Bu suretle diğer takımların da kolej gibi olması istenirdi. Bugün, maşallah birçok takımımız kolej gibi. Ama kolejlerimiz, kolej demeyelim okullarımız, kurumlarımız? ... Dünya tersine mi döndü ne. 20-30 kişilik bir takımda futbol yöneticisi, teknik direktör, antrenörler, menajer, doktorlar, masörler, malzemeciler, ayrıca yöneticiler vb. Peki, kalabalık okullarımızda?

Takımları övdüğüm sanılmasın. Başta okullarımız olmak üzere, birçok kurum ve kuruluşlarımızın yetişme ve yetiştirme konusundaki ihmallerine işaret etmek istiyorum.

Ya, doğrudan bu konuları irdelemek varken futboldan niye örnek verdiğim de sorulmasın. Yöneticilerimiz de futbol dilini kullanıyor. “1-0 olsun bizim olsun.”  gibi sözler ediyorlar zaman zaman. Tabii, çok ama çok yanlış bir dil. Bu dil akla rövanşı da getirir. Zaten siyasetçilerimizin işi gücü rövanş almak.

 

Teknik direktör nasıl bir taktik verirse versin;  oyuncu, düşünülmeyen durumları da değerlendirmelidir. İşte, ben de başlarken aklımda olmayan bir konuya değinmiş oldum.  Değinmekle kalalım.

*

Bu arada futbol oynamayı bilmediğimi de yazıvereyim.

Sene 1958- 1962 Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulunda öğrenciyim. Bir futbol sahası, bir basketbol, birkaç tane de voleybol sahası var. Bu arada kaç dönüm olduğunu hatırlayamadığım çayırlar var ki bizler yani sporcu denilemeyecek olanlar çayırlar da oynardık. Diğer sporcuları toprak sahalarda seyrederdik ancak. Bu arada voleybol takımımızın Türkiye Şampiyonu olduğunu da ekleyeyim...

Sınıfımızdaki Galatasaraylılar, Fenerbahçeliler ve Beşiktaşlılar arasında turnuvalar tertiplerdik. Beşiktaş taraftarı 12 kişi olsa belki de takımda yer bulamazdım. Sağ hafta oynardım.  Top ayağıma gelince bir bakardım karşı takım oyuncuları fırtına gibi üzerime doğru gelmekte. O zaman ileriye vururdum. Top benden gitsin de, tabii paslar pek isabetli olmazdı.  Sert şutlar olunca ne kafaya çıkardım, ne de göğüs kontrolü yapardım. Beden eğitimi öğretmenimiz futbolun bütün inceliklerini öğretmişti. Ben de teorik olarak biliyordum; ancak uygulayamıyordum. Diğer arkadaşlarıma göre çelimsizdim biraz. Hem onlar çok daha hızlı, çok daha kıvraktılar... 

Konu açılmışken nasıl BJK taraftarı olduğumu da anlatayım: Milli takımımızın bir maçını dinlemiştik radyodan. Öğretmenlerimiz Öğretmenler odasında dinler, bu arada dışarıda bulunan höporlardan da biz dinlerdik. Oyunculardan Baba Recep Adanır ve Büyük Ahmet Berman’ı beğenmiştim. Bu futbolcuların hangi takımda oynadıklarını sordum. Böylece BJK’ı oldum. O zamanlar Trabzonspor kurulmamıştı. Yani, şimdi...

O zamanlar, pek hatırlamıyorum; ama tribünler taraftarlara göre ayrılmıyordu. Bilet ücretlerine göre ayrılıyordu. O zamanlar taraftarlar arasında atışmalar, küfürleşmeler pek yoktu gibime geliyor. Unuttum mu yoksa?

Bu taraftarlık konusu açılmışken belirteyim. Şimdi siyasi parti sempatizanları da kulüp taraftarı gibi. Benim tuttuğum takım Trabzonspor, şampiyon olsa da, küme düşse de ben yine onu tutarım. Ama siyaset böyle olmamalı değil mi? Her bakımdan dökülen bir partiyi futbol takımı tutar gibi tutmak, ne bileyim söyleyecek kelime bulamıyorum...

Yaş yetmiş beş dedik. Bana kabineyi say deseniz tamamını sayamam. Ama 1960’lardaki üç büyük kulübün, hatta Real Madrid’in oyuncularını say deseniz, tam olarak sayamazsak da... Burada bir yanlışlık var gibi. Sadece burada mı? Baştan aşağı anlattığımız her konu yanlışlara işaret...

Başta yazılı, işitsel ve görsel medya olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar spor vasıtasıyla, özellikle çok popüler olan futbol vasıtasıyla gençlerimize eğitim vermeyi ön plana almalıdır. Yoksa durum hiç de iyiye gitmiyor.

Bilesiniz ki her hafta bu konuda hezimete uğruyoruz.

Galip gelmek umuduyla...

Sabahattin Gencal, Hamidiye-Çekmeköy_ İstanbul

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..