Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '12

 
Kategori
Spor
 

Futbolcular Aykut Kocaman'ın arkasına saklanıyor.

Dakika 4; Gökhan Sow’a uzun mesafeli çok güzel bir pas veriyor; Sow’un kontrolü güzel ancak son vuruş kötü…

 

Alex, Zokoro’dan kaptığı topla ceza sahasına girmeden şutunu çıkarıyor; top direkte patlıyor. Yine ikinci yarı Mehmet Topal’ın kaleciden dönen topuna şut çekiyor, bu sefer savunma oyuncularına çarpıyor. Birkaç dakika sonra Hasan Ali’nin soldan getirdiği bir pozisyonda Alex yine çok zayıf vuruyor, kaleci topa kolayca hâkim oluyor.

 

Alex’in maç boyunca kullandığı tek olumlu duran topta Bekir’in kafa vuruşunu çizgi üzerinden Sapara çıkarıyor. Karşılaşmanın son pozisyonunda da Alex vurmaması gereken mesafeden kaleci Onur’a geri pas kıvamında bir şut çekiyor.

 

Henrique’nin tek başına yarattığı bir pozisyon var, kale sahası içinde ayakları birbirine dolanan Fenerbahçe’nin savunma oyuncularını izliyoruz. O topu neredeyse kendileri kalenin içine yuvarlayacak hale geliyorlar.

 

İkinci yarı diklemesine Trabzonspor kalesine gitmeye çalışırken kaptırılan toplar özellikle Olcan Adın ile çok etkili Trabzonspor ataklarına dönüşüyor. Bu top kayıpları için söylenebilecek tek bir şey var; basit!

 

Gökhan Gönül taç atışı kullanıyor; hiçbir atışta Mehmet Topuz yüzünü arkadaşına dönmüyor, Gökhan defalarca arkasından bağırıyor, 38 numaralı Fenerbahçeli oralı bile olmuyor. Bir değil, iki değil, üç değil… Otursun kendisi saysın. Benim bildiğim kanatlarda oynayan savunma ve ileri uç oyuncusu taç atışlarında önce birbirlerini ararlar.

 

Bütün bunlar olup biterken kafalarda tek bir şey var; Aykut Kocaman bu takımı çalıştıramıyor, hazırlayamıyor, motive edemiyor.

 

Neden?

 

Alex bu maçla birlikte en uzun süre gol atamadığı bir döneme girdi. Bu maçtaki kaçırdığı goller, kullandığı duran toplar ve pas tercihlerinde hep eskiyi aratan bir Alex vardı. Biraz morali bozuk, belki kafasını maça da veremiyor?

 

"Ne hesabınız varsa Samandıra'da oturur konuşursunuz, Şükrü Saraçoğlu'nun çimleri hesaplaşma, tavır sergileme yeri değildir."

 

Hangi takımda oynuyor olursa olsun, kenardaki koç kim olursa olsun, kendisini oynatsın veya oynatmasın Mirsad Türkcan’ın moralinin bozuk, kendisini maça veremediği bir karşılaşma var mı, hatırlamıyorum.

 

Beklenti nedir?

 

Aykut Kocaman bu işi beceremiyor ya gitsin yerine motive edecek bir adam gelsin takımın başına; böyle zamanlarda bütün oyuncular gidecek değil ya, teknik adamı gönderirsin olur biter. Biz bunu Milan’ın klik ekibinden dinledik, Fatih Terim takımdan ayrıldıktan sonra.

 

En kolay yol bu; eski teknik direktör görevini bırakır, yenisi gelir, aynı futbolcularla ve yine aynı oyun düzeni, diziliş ve taktikle başarılı olunur. Çünkü yeni gelen teknik direktörün elinde sihirli değnek vardır. Ne kadar sürer bu etki, üç maç, bilemediniz yarım dönem.

 

İki sene önce Hagi, Kadıköy’de Fenerbahçe’ye yenilmedi Rijkaard’ın beceremediği şeyi gerçekleştirdi diye göklere çıkarıldı. Sonra ne oldu, Galatasaray’ın duayen ve çok bilir yorumcuları tarafından teneke bağlanarak gönderildi, yine bir Fenerbahçe yenilgisi sonrasında.

 

Sadece teknik adamların konuşulduğu, oyuncuların birinci dereceden sorumluluklarının unutulduğu eleştirel bakış eksik değil, sportif anlamda yanlıştır da.

 

Futbolcu kardeşlerimiz toplumun en kabul gören yerinde, el üstünde tutuluyorlar; çok şükür hepsi çok iyi kazançlara sahipler, hiçbirinin gelir-gider sorunu yok. En iyi evlerde oturup, lüks araçlara biniyorlar. Hakları uluslararası kurumlar tarafından güvence altına alınmışlar. Yapmaları gereken tek şey her gün antrenmanlara çıkıp, kendilerine iyi bakıp, 90 dakika içinde görev verildiği pozisyonda işlerinin en iyisini yapmaya çalışmak.

 

Eğer morallerini bozan bir şey varsa giderler en iyi uzmanlardan destek alırlar.

 

Toplumun çok daha az kazanan sıradan kişilerinin her gün, her an yaptığı gibi…

 

Bugün Fenerbahçeli oyuncular, Aykut Kocaman polemiğinin arkasına gizlenmiş, sorumluluklarını teknik adamın üzerine yüklemişlerdir.

 

Sağ olsun yine çok bilir spor yorumculuğumuz da bu ortamın oluşmasına ve korunmasına yardımcı olmaktadırlar.

 

Ülkemizde nedense futbolcu sorumluluğundan hiç konuşulmaz. Futbolcu ülkemizde özel hayatı veya başarılarıyla gündeme gelir. Başarısızlıklarında teknik direktörün arkasında unutulur.

 

Selçuk Şahin son 10 yılda kendisini ne kadar geliştirdi? Mehmet Topuz aynı yolda ilerliyor. Artık taç atışlarında topa da bakmıyor. Basit bir pozisyon sonrasında sakatlanan oyuncuların sayısı her geçen gün artıyor. Neden? Kendilerine iyi bakmıyorlar, maçlara hazırlamıyorlar.

 

Çok şükür bu ve benzer süreçleri görecek yaşamış, deneyimlemiş yaştayım. Aylardır da bu bakış açısını göstermeye çalışıyorum. Mesele tek başına Aykut Kocaman olsa elbette oturup konuşalım, tartışalım. Gittiğinde yeni gelenle bıraktığımız yerden aynı muhabbeti yapacaksak bugün için teknik adam konuşmanın anlamı yoktur.

 

Bir sefer değişik bir şey yapalım ve bir hafta Aykut Kocaman değil de futbolcuların teknik direktörlerinin arkasına nasıl gizlendiği ve sorumluluklarından kaçtığını konuşalım sonra da gelişmeleri izleyelim. Bakalım neler oluyor.

 

Aykut Kocaman’ın hatası yok mu?

 

Olmaz mı? Recep Niyaz’ı çok daha erken oyuna sokmalıydı. Bırak da çocuk oynasın biraz. Mehmet Topuz’un yapamadıklarından daha fazlası olmaz herhalde.

 

Mehmet Topuz’u hiç değilse en az 5 hafta dinlendiririm. Çünkü oynadıkça bildiklerini, daha önce yaptıklarını da unutmaya başladı. Belki biraz dışardan oyunu izlemesi yararlı olur.

 

Dün Meireles, Mehmet Topal, Yobo ve Volkan üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmek üzere sahada ter döktüler. Onların haklarını teslim ederek yazımızı bitirelim.

 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com 

 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..