Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '13

 
Kategori
Futbol
 

Futbolda Dalgacı Mahmut’lar... (Dolmuşa bin, ama dolmuşa gelme!..)

Futbolda Dalgacı Mahmut’lar... (Dolmuşa bin, ama dolmuşa gelme!..)
 

Dünyadan habersiz olduğunuzu varsayarak, sizinle eğlenen, alay eden olabilir. Dalga geçmedir bunun adı. Dalga geçenin konumu, gücü elinde tutmayı sağlamışsa, destekçi de bulabilir.

Bulunca da,  kendini “adam”dan sayar; başkalarını asla..

Alkış bekler; geçici de olsa, bulur da...

Memlekette alkışçıdan, “dolmuşa gelen”den çok ne var?

“Dalga geçmek” dendi mi, Orhan Veli Kanık’ın “Dalgacı Mahmut”u düşer aklıma.

Dalgacı Mahmut, “gökyüzünün maviliği"ni kendi hikmeti gibi gösterir. İnsanlar uykudayken boyar gökyüzünü, kimsenin ruhu duymaz! “Dikiş”ten de anlar, iyi bir “terzi”dir; öyle kendi söküğünü dikemeyenlerden değil... Eğlenmeyi sever; yaptıklarında “gerçek” payı olmadığını söyleyecek kadar da “saf”tır:

“Dalga geçerim kimi zaman da,

O da benim vazifem;

Bir baş düşünürüm başımda,

Bir mide düşünürüm midemde,

Bir ayak düşünürüm ayağımda”

Dalgacı Mahmut, son söz olarak, “Ne haltedeceğimi bilemem” diyecek kadar da içtendir.

Ama bizim Dalgacı Mahmut’lar...

Şöyle bir çevrenize, ekranlara bakın. “Millet”i “aptal” yerine koyan niceleri vardır. Kendilerindeki “kusur” değil, Allah vergisi, “yetenek”tir. Kimse onların eline su dökemez.

Orhan Veli Kanık’ın “Dalgacı Mahmut”una can kurban! Çünkü o, çıkar peşinde koşan, “taşeron” biri değildir.

Ya futbol dünyasındakiler?

Onlar, havayı iyi koklar; ona göre ortaya çıkarlar. Olumsuzluk varsa, gün onların günüdür. Umutsuzluğa düşen taraftarın yüreğini serin tutmayı görev edinirler. Hedefe birini koyar, ona yüklenirler. Araya bir iki “doğru olan”ı da sıkıştırırlar;  ağzı yanmış olan, “Helal olsun abime” desin diye. Yoksa söylediklerinin bir ağırlığı, etkisi olmaz.

Sonra mı?

Ortaya bir “yem” attıktan, ortalığı aklınca karıştırdıktan sonra, köşesine çekilir, bir elde viski bardağı bir elde bilmem ne marka puro... Bir yandan içer, bir yandan tüttürür. Takımı yenildiği zaman, kendisine hakaret edildiğini sanan benim, dünyayı çevresiyle sınırlı sanan azılı taraftarım da, başkana, teknik direktöre, futbolcusuna köpürüp durur. Bu arada, “takım sevgisi”ni başka “sevgi”ye tahvil edenler, "kurt dumanlı havayı sever” misali ortaya çıkar.

Kısa günün bereketi ne getirdiyse...

*****

“Dalga geçmek”ten başladık, futbola girdik: acelemiz varmış gibi, futboldan hemen çıktık. Öyleyse son sözümüz, sona yaklaşırken, gerçek Fenerbahçe taraftarına olsun:

Gündelik yaşamda dolmuşa bin, ama dolmuşa gelme!...

O kadar sabrettin, az daha sabret!..

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..