Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '10

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray Trabzon'da bükülmedi, kırıldı.

Galatasaray Trabzon'da bükülmedi, kırıldı.
 

Bu nasıl kamera?


Maçın skoruna bakıp da Trabzonspor'un daha iyi oynadığını düşünmesin maçı seyredemeyen futbolseverler.

Galatasaray'ın Florya'da bir fotokopi makinesi olmalı, Kadıköy'de nasıl idilerse bugün de aynılardı.

Maçın değerlendirmesi:

İki tarafın da, rakip kaleye yaklaşamadığı ve dolayısıyla gol pozisyonu üretmekte başarısız olduğu, savunma güvenliğini ön plana çıkardığı ve rakibi kontrol eden bir oyun anlayışı sergilediği bir ilk yarı izledik bu akşam.

Galatasaray ilk yarıda orta sahayı kalabalık tutup Trabzonspor'a top oynatmamayı hedeflemişti, oldukça da başarılı oldular. Sahanın tamamında pres uygulamak için henüz kondisyonları yetersiz olmalı ki, presi rakip yarı alanın orta sahaya yakın bölümünde başlattılar.

Galatasaraylı oyuncuların eski haftalardan en büyük farkları, oyun disiplinine bağlı olmaları. O dağınık görüntü gitmiş ancak maçı mutlaka alacaklarına olan inançları henüz yerleşmemiş.

İkinci yarının başlaması ile beraber 10 dakika kadar Trabzonspor daha atak görüldü. Bu dakikalarda hamleleri Şenol Güneş'ten beklerken Hagi'den geldi. 55 ve 60. dakikalarda sırasıyla Barış'ı Cana'nın, Kewell'ı Misimovic'in yerine oyuna dahil etti. Hagi, ilk 60 dakika Trabzonspor'u durdurmayı sonrasında yenmeyi hedeflediğini Kewell'ı oyuna bu dakikada almasıyla gösterdi. Bu değişiklikler Galatasaray'ı oyunda tutmaya devam etti. Benim anlamadığım husus, Cana'nın o kadar da kötü oynamıyorken neden alındığıdır.

Servet'in her zaman yaptığı topu saklamak yerine rakibe "ooh ooh yandan yandan kalçası"yla vurmaya çalışması nedeniyle kaptırılan topla Trabzonspor golü buldu. Bu dakikadan sonra önce altıpas çizgisinde Pino'nun ıskası, ardından Insua'nın topunun direkten dönmesi Trabzon'un şansıydı. İkinci golün yenmesine üzülen bir Galatasaraylı olduğunu sanmıyorum, bir temdit golüydü. Trabzonspor neredeyse gol pozisyonuna giremediği maçı 2-0 önde bitirdi, maçın hakkı beraberlikti. Ama futbol bu..

Maçtan notlar:

Kimse Hagi'yi Mehmet Batdal'ı kullanmıyor diye suçlamasın. Bu futbolcunun Galatasaray'ın oyuncusu olmadığını aylardır söylüyoruz, yoksa bu yoklukta neden onu kullanmasın? Tugay da aylardır görmüyor mu Mehmet Batdal'ı? Mehmet Batdal dediğiniz adam, Jardel'in fırsatçı ve çevik olmayanı. Baros'un alternatifi o olsaydı sanırım 4-3-3'e dönerdi. Kewell ile bir ölçüde bunu denedi gibi geldi bana.

Galatasaray rakibin cepheden kullandığı duran toplarda adam adama savunma yapmadan vazgeçmiş, öncelikle bölgeyi savunuyorlar. Artık öncelikle rakibe bakmak yerine topa bakıyorlar. Bunu çok olumlu buluyorum.

Galatasaray'da öne çıkan bir oyuncu yoktu. Mücadele ettiler ama çoğu vasat oynadı. Servet, Ayhan, Barış ve Misimovic ise vasata ulaşamadılar.

Emre Çolak ise değil kötü oynamak, komik oynuyor. Rakibini geçmiş durumda, rakibi arkadan onu kovalıyor, o ne yapıyor? İlerlerken birden topa basıp duruyor, top rakibin önünde :) O kadar güçsüz ki, o 3 adım atana kadar rakip 5 adım atıp topu önünden alıyor. O, tekniğine çok güvenen, şişirilmiş, ne oldum delisi, şımarık bir 2. sınıf bir halı saha topçusu. Israrla iddia ediyorum, bu ligde hiçbir takımda ilk 11 oynayamaz. Bir futbolcu azından bir kaç takımda ilk 11 oynayabilecek oyuncu değilse Galatasaray'ın oyuncusu değildir.

Pino'nun uzaktan gereksiz ve inançsız şutları sıktı artık! Adam her yerden şut çekiyor, gol olacağına kendisinin de inandığı yok. Karadeniz'de olduğundan mıdır nedir, "rastgele" diye ayağını sallayıp duruyor! "Yapma kardeşim oradan gol olur mu" diye en son bağırdığımda Prekazi Köln'de Monaco'ya füze yollamıştı.

Ufuk Ceylan'ı ne kadar beğendiğimi yazdıklarımı takip edenler iyi bilir. 43. dakikada topu elinden kaçırması her kalecinin başına gelebilecek hatalardan birisi. Genellikle kaleci şansı hiç yanında olmayan ve en ufak hatasında bile kalesinde golü gören Ufuk'un, bu kez bu büyük hatada kaleci şansı yanındaydı. Bu tür hataları büyük kaleciler yaparlar, kötü kaleciler ise nerede duracağını bilemeyen, yan toplara çıkamayan, yenmeyecek golleri yemeyen, yenecek goleri yiyen kalecilerdir. Ancak Ufuk'un yediği golde hatalı olduğunu düşünüyorum. Trabzonsporlu Engin'in neredeyse sıfır noktasında olmasına rağmen, Ufuk'un altı pasın dışına kadar açılarak kalesini boşaltması bence bugüne kadar yaptığı en büyük hataydı. Oysa kalesinde kalsa, Engin kaleye yanaşacak ve sıfırdan gol vuruşu yapmaya çalışacaktı veya yaptığını yapıp pas çıkaracaktı. Her iki durumda da gol yeme riski daha az olacaktı. Ufuk Ceylan'ın kendisine güveni azalıyor, dikkat!

Ben bu maça kadar Trabzonspor'un şampiyon olabileceğine inanıyordum ancak artık o kadar emin değilim. Bence bu takımda Alanzinho ve Yattara oynamadığı zaman Trabzonspor çok "düz" bir takım haline geliyor. Haftalar ilerledikçe Trabzonspor'un puan kayıplarının artarak devam edeceğini düşünüyorum. Sezon başından beri şampiyonlukta Trabzonspor'la beraber en çok şans verdiğim iki takımdan biri olan FB bence ön plana çıkmaya başladı. Bursa da bu sezon geçen sezondan daha iddialı ve daha özgüvenli oynuyor..

Taraftar çok iyi ve centilmendi, tebrik etmek lazım. Ancak yeri gelmişken Trabzon kentine ve taraftarlarına yakıştıramadğımız bir "utancı" da burada yazalım. Maçta elinde "...bne Galatasaray" yazan kaşkoluyla Trabzonsporlu bir taraftar vardı. (Belki daha fazlaydı, ben bir tanesini gördüm) Bunu evinde kendisi öremeyeceğine ve bir tane basmayacağına göre muhtemelen organize bir durum söz konusu. Trabzonsporlu taraftarlar ve yönetim bu gibi insanlara prim tanımamalıdır.

Trabzonspor'da Engin Baytar'ı tebrik etmek lazım. Tamam, biraz agresif ama tam bir futbol aşığı. Servet'in müdahale isteğinde düşmeye çalışarak penaltı kazanmak yerine düşmemeye çalışarak pozisyonu sonuna kadar devam ettirdi. Ayağını kaldırarak Servet'in ayağının üzerinden atlamasa penaltı olma ihtimali %90'dı. FB-BJK maçında penaltıya karşı çıktığım gün de söylemek istediğim buydu. Kocaman alkışlar Engin Baytar'a!

Maçın hakemi:

Aslında bugüne kadar maçın hakemlerini yazmıyordum. Son olarak Bünyamin Gezer isimli hakem kılığıyla dolaşan adamı yazdığım yazı hariç. Artık bazı yazılarımda kısa bir hakem değerlendirmesi yapacağım. Ancak bundan maksadım "hakemin yüzünden maçı kaybettik" demek değil. Hakem yanlışları da bu şölenin bir parçası ve yeneceksen ona rağmen yeneceksin.

8. dakikada Serkan'ın hızla gelerek yerde kayarak taban girişine devam dedi. Bu pozisyonun devamında Trabzonspor gol pozisyonuna girebilirdi. Oysa Galatasaraylı futbolcu, Serkan'ın gelişinden ürkerek ayağını çekmek zorunda kaldı. Taban girmek için ayağın 2 metre havaya kalkması gerekmez.

21. dakikada Giray'ın orta sahada kendisini geçen Elano'yu arkadan çekerek durdurması sarı kartı gerektirirdi. Hakem bu pozisyonda Giray'ın yandan çektiği duygusuna kapıldı oysa Elano onu geçmiş gidiyordu. Bu pozisyonu çözmesi gerekirdi. 34. dakikada da sarı kart gören Giray ikinci karttan oyundan ihraç edilmeliydi. Aynı Giray 45+1'de bu kez yine rakibini formasından çekti ve yere fırlattı. Bu kez kendi kalesine rakibinden daha yakındı ve sarı kart gerekmezdi ama adamdaki huyun değişmediğini göstermesi açısından ilginç bir pozisyondu.

Hakemi yazmaya karar verdiğim asıl pozisyon 64. dakikada meydana geldi. En az iki metre "ofsayt olmayan" bir pozisyonda yardımcı hakem de bayrak kaldırmamasına rağmen orta hakem Halis Özkahya tam bir şımarıklık örneği göstererek ofsayt düdüğü çaldı. Sanırım burada kahraman olmak istedi, bu kadar art niyetli olamaz bir hakem. Böyle olduğuna inanmıyorum.

Bence Pino'nun yerde kaldığı pozisyon ceza alanı dışında olsa hakem faulü çalardı. Veya bu pozisyon evsahibi lehine olsa penaltı verebilirdi ama bana göre de penaltı değildi.

Hakem genel olarak maçı iyi yönetti, özellikle bir takımı kayırmaya çalıştığını hissetmedim ama çok iyi bir hakem hissine de kapılmadım. Umarım daha iyi olur...

.................

Hagi'nin işi zor.. Bu takıma "yenmeyi" öğretmesi zaman alacak. Tek umut ışığım, golü yiyen Galatasaray'ın haftalar sonra ilk kez baskı kurmayı becerebilmiş olmasıydı. Baros ve Arda olmadan çok zor..

 
Toplam blog
: 293
: 1063
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

Sporun bir kavgadan çok; ahlak, mücadele, eğitim, zeka ve dürüstlük olduğuna inanıyorum. Doğaya, ..